SON DAKİKA

Bursa’nın kentsel su altyapısında dönüşüm süreci

Yazının Giriş Tarihi: 04.08.2025 11:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.08.2025 11:14

Kent sokaklarından geçerken yerin altını düşünmek gibi bir alışkanlığınız yoktur değil mi? Oysa biz çevre mühendisleri için durum çok farklı, bir kentin sağlığı görülmeyen altyapısında saklı.. İçme suyu şebekesi gibi sistemler, gündelik yaşamda görünmeyen ama yaşamın sürekliliği için vazgeçilmez olan altyapılardır. Bu görünmezlik ise kimi zaman sorunların uzun süre fark edilmeden varlığını sürdürmesine neden olur.

Kentsel su altyapıları, halk sağlığının korunmasında kritik rol üstlenir. Ancak zamanla malzeme yorgunluğu, çevresel etkiler ve işlevsel eskime su kalitesini doğrudan etkileyen fiziksel, kimyasal ve biyolojik sorunlara yol açar. Bu sorunların başında gelen asbestli çimento (AC) borular, yıllar boyunca yaygın kullanımıyla pek çok kentte su şebekesinin hâlâ görünmeyen bir parçası olmaya devam etmektedir.

Zamanla bu boruların iç yüzeylerinde mikroçatlaklar oluşmakta ve bu çatlaklar, asbest liflerinin suya karışmasına neden olabilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (WHO), asbest liflerini sadece solunum yoluyla değil gastrointestinal sistem üzerinden de etkili olabilen çevresel toksikantlar arasında değerlendirmektedir. İçme suyu yoluyla gastrointestinal maruziyetin mide, kolon ve yemek borusu kanserleriyle korelasyon gösterdiği çeşitli epidemiyolojik çalışmalarda ortaya konmuştur. New Jersey Sağlık Departmanı’nın yayımladığı bir çalışmada, uzun yıllar boyunca asbestli boru hattına maruz kalan bölgelerde gastrointestinal sistem kanser oranlarının daha yüksek olduğu rapor edilmiştir. Danimarka, İsveç ve Kanada gibi ülkelerde yapılan benzer karşılaştırmalı araştırmalarda da içme suyu altyapısı ile kanser vakaları arasında anlamlı istatistiksel ilişkiler kurulmuştur.

Mer’i mevzuatımızda “İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında Yönetmelik” açıkça içme suyu altyapılarında kullanılan tüm malzemelerin insan sağlığına zarar vermeyecek nitelikte olması gerektiğini belirtir. Bu hükmün mevcut altyapılara geriye dönük uygulanabilirliği konusunda yasal ve yönetsel boşluklar bulunmaktadır. Türkiye’de 2010 yılında yürürlüğe giren asbest yasağı, AC boruların yeni projelerde kullanımını yasaklasa da mevcut altyapıların dönüşüm süreci eşit ve kapsayıcı şekilde yürütülememektedir. Bu dönüşümün hızı ve kapsamı kentlerin kurumsal kapasitesine, mali olanaklarına ve yönetim biçimlerine göre farklılık göstermektedir. İşte bu noktada çevresel adalet ve kent hakkı meseleleri devreye girmektedir.

Bursa örneği, bu eşitsizliğin çarpıcı bir yansımasıdır. Bursa’nın içme suyu altyapısı, kentin farklı gelişim dönemlerinden izler taşır. Özellikle kırsal mahallelerde ve eski yerleşim alanlarında hâlâ asbestli borular aktif biçimde kullanılmaktadır. İnegöl ilçesi, bu boruların en yoğun bulunduğu bölgelerden biri olmuş, 2024-2025 döneminde BUSKİ tarafından yürütülen altyapı projeleri ile bu hatlar büyük oranda yenilenmeye başlanmıştır. Özellikle kırsal kesimlerde sık sık yaşanan sorunlar, dönüşüm sürecini teknik bir zorunluluk haline getirmiştir. yüzde 55’in üzerinde kayıp-kaçak oranı, bu altyapının ne kadar verimsiz ve riskli olduğunu ortaya koymaktadır.

Peki hâlâ bazı bölgelerde içme suyu hatlarında neden asbestli borular bulunuyor?

Bu çok ciddi bir çevre sorunudur. Boruların iç yüzeylerinde meydana gelen aşınma ve çatlaklar yoluyla yeraltı suyuna ve tarımsal alanlara kadar ulaşabilir. Özellikle kırsal bölgelerdeki asbestli boru hatlarının yüzeye yakın döşenmiş olması, olası kırılmalar sonucu çevresel ortama daha fazla lif yayılmasına sebep olabilir. Bu durum, hem toprak kalitesi hem de su kaynaklarının mikro kirleticilerle bulaşma riski açısından çevre sağlığı perspektifinden değerlendirilmelidir. Ayrıca bu boruların söküm ve bertaraf süreçleri de dikkatli yönetilmediğinde, ikincil lif salımı riski doğurur. Rob Nixon’ın “yavaş şiddet (slow violence)” kavramı burada çarpıcı biçimde karşılık buluyor. Nixon’a göre bazı çevresel zararlar görünmezdir, zamana yayılmıştır. Ama bu zararların mağdurları genellikle yoksullar, kırsalda yaşayanlar ve temsil edilmeyen topluluklardır. Asbestli içme suyu boruları da böyledir. Sessiz, zamana yayılan ve görünmeyen bir toksisite süreci yaratır. Yalnızca suyu değil kent hakkını da kirletir.

Susan Fainstein’ın adil kent yaklaşımında da olduğu gibi mesele yalnızca hangi mahallede boruların değiştirildiği yerine hangi mahallelerin unutulduğu meselesi olmalıdır. Kentin merkezi bölgeleri daha erken dönüştürülürken çevresel riskin yoğunlaştığı kırsal ve düşük gelirli alanlar dönüşüm sürecinin dışında kalmıştır.

Küresel plastik anlaşması müzakerelerinde çıkar çatışmaları

12.08.2025 14:07

2022 yılında başlayan küresel plastik anlaşması süreci üç yıl boyunca devam eden görüşmelerin ardından 2025 itibarıyla sonuçsuzlukla karşı karşıya. Cenevre’de başlayan ve 14 Ağustos Perşembe akşamı sona ermesi beklenen 184 taraf ülkenin katıldığı müzakerelerde; temel tanımlar, anlaşmanın kapsamı ve

Bursa’nın kentsel su altyapısında dönüşüm süreci

04.08.2025 11:02

Kent sokaklarından geçerken yerin altını düşünmek gibi bir alışkanlığınız yoktur değil mi? Oysa biz çevre mühendisleri için durum çok farklı, bir kentin sağlığı görülmeyen altyapısında saklı.. İçme suyu şebekesi gibi sistemler, gündelik yaşamda görünmeyen ama yaşamın sürekliliği için vazgeçilmez ola

OECD-FAO Tarım Görünümü 2025-2034 Değerlendirmesi: Ekolojik Taşma Noktaları Aşılıyor

30.07.2025 12:49

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) ile Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından yayımlanan Tarım Görünümü 2025–2034 raporunda tarım emtia fiyatlarında düşüş beklentisi, düşük gelirli ülkelerde süregelen beslenme eşitsizlikleri, hayvansal üretimin yoğunlaştırılmasına dayalı büyüme modelleri ve

Orman yangınlarının çevre ve işçi sağlığı göstergelerine etkileri

24.07.2025 12:50

2025 yılı orman yangınlarının sıklığı ve şiddeti bakımından son yılların kritik dönemlerinden biri olarak kayıtlara geçmiştir. NASA verilerine göre Türkiye genelinde bu yıl en az 235 orman yangını meydana gelmiş ve yaklaşık 80000 hektarlık ormanlık alan zarar görmüştür. Bu yangınların büyük kısmı İz

Ramsar Sulak Alanlar Sözleşmesi Konferansı Toplanıyor: GWO 2025 Temel Bulguları ve Türkiye’nin Durumu

23.07.2025 11:18

Ramsar Sulak Alanlar Sözleşmesi’nin 15. Taraflar Konferansı, 23–31 Temmuz 2025 tarihleri arasında Zimbabve’de gerçekleşecek. 1970’ten bu yana, küresel sulak alanların üçte birinden fazlası yok oldu. Üstelik bu kayıp, ormanların yok oluş hızının da üç katı. Ramsar Sözleşmesi’nin araştırmalarına göre

Kuraklık raporu: Suyun metalaştığı Türkiye’de felaketin anatomisi

17.07.2025 23:31

Türkiye 21. Yüzyıl'ın çevresel krizlerinden biri olan sukrizi ile son günlerde her zamankinden daha açık şekilde yüzleşmektedir. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün kuraklık haritaları ile bilimsel su projeksiyonları bir araya getirildiğinde, ülkenin dönemsel bir kuraklıktan ziyade yapısal ve kalıcı bir

Sosyal adalet ve halkın İklim Kanunu’na duyulan ihtiyaç

15.07.2025 00:19

Türkiye, 2 Temmuz 2025 tarihinde İklim Kanunu’nu kabul etti ve 9 Temmuz 2025’te Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Kanun, Paris Anlaşması’nın yükümlülüklerini iç hukuka taşıma ve iklimle ilgili düzenleyici çerçeveyi netleştirme amacı taşıyordu. Ancak yasanın kapsamı ve içeriği, iklim kriz

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Bursaport.com En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.