Düştüğü yer de bağrımız da yandı.
Bir Türkiye klasiği daha…
Söylem ve eylemi iç içe düşünüp doğru adımları atmazsan yangının ardından envanter açıklarsın.
Önce ormanı, sonra orman yangınlarını söndürecek olan ormancıları, itfaiyecileri ve gönüllüleri koruyamazsan orman yangınlarıyla mücadele ederken hayatlarını kaybedenlerin adına “Şehitler Ormanı” kurarsın.
Yazının başı;
Fevkalade korunmaya ve yaşatılmaya muhtaç alanlardır ormanlar…
Çünkü,
Orman hayvanlar, bitkiler ve mikroorganizmalar topluluğudur.
Orman kuş sesleri, ağaçların hışırtısı, yaprakların arasından sızan güneş ışınları, genizlere dolan çam kokularıdır.
Orman toprak kaymasına settir.
Orman gelecek kuşaklara mirastır.
Orman oksijendir.
Orman istihdamdır.
Orman ekonomik değerdir.
Orman çok şeydir.
Oda TV’nin haberine göre Sayıştay, kendi sitesinde; “Ormanlar sadece ağaç değil, sağlıktır, huzurdur, mutlulukdur” diyen Orman Genel Müdürlüğü’nün
2012-2023 yılları arasında hava aracı alımı için toplam 311 milyon dolar ve 700 milyon TL ödediğini ancak envantere tek bir hava aracı bile girmediğini tespit etmiş.”
Aslında bu haber bile tek başına güzelim ormanların neden yanıp bitip kül olduğunu çok net anlatıyor.
Oysa, Orman Genel Müdürlüğü’nün doğanın bahşettiği o güzellikleri, değerleri muhafaza etmesi gerekmiyor mu?
Dijital teknolojinin en mahrem alanlara bile uzandığı günümüzde yangın gözetleme kuleleriyle, müdahale yollarıyla, dronlarla, devriye uçaklarıyla ormanda çakan bir kıvılcımı saptamak çok mu zor?
Yine;
İnsan olmanın erdemiyle cansiperane yardıma koşan genç kardeşlerimizi göklere yükselterek…
Kazmasıyla, küreğiyle, pet şişesiyle, kovasıyla, patlak lastiğiyle, kırık römorkuyla yangının içine dalan binlerce doğaseveri yüreklere yazarak…
Toplumsal işbirliği ve dayanışmamızı bir kez daha gözler önüne sererek…
Ciğerimizi yakan, soluğumuzu kesen Kestel-Gürsu-Harmancık yangınlarıyla milyonlarca metrekarelik alanı kapsayan orman, içindeki canlılarla birlikte küle döndü…
Aymazlık…
Vurdumduymazlık…
Beceriksizlik…
İhmal…
Hepsinden de önemlisi liyakatsizlik…
Say sayabildiğin kadar…
Ama hiç biri ne yeşile kurban olan canlarımızı ne de soluk borumuz olan ormanları geri getiremeyecek.
Esas olan…
An itibariyle ilkokuldan başlayarak ormanların önemine dair, korunmasına dair toplumsal bilinçlendirme çalışmalarının başlatılması…
İlgili kurumun ya da kurumların başına ve içine liyakat sahibi, doğa ve yurtsever insanların getirilmesi…
Orman yangınlarını önlemeye, kontrol altına almaya ve söndürmeye dair araç, gereç ve ekipmanların çoğaltılması…
Yapılmazsa daha çok ağıtlar yakar, yanan ormanların ardından bakarız.
Yazıyı bağlarken,
T.C. Anayasası’nın “yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, başka amaçla kullanılamaz “diyen 169’ncu maddesini anımsatmak istedim.
Hep birlikte göreceğiz.
Erkan Aydın… Türkiye’nin hem nüfus yoğunluğu hem de yüzölçümü açısından beşinci büyük ilçesi Osmangazi’nin 31 Mart 2024'den bu yana Şehremini… Yani tarihsel dokusuyla, yeşil çevresiyle, kültürel zenginliğiyle, can dostlarıyla, bir milyona yaklaşan nüfusuyla kent Erkan Başkan'a emanet… O da attığı
Eflatun bilginin ve ahlakın ayrılmaz bir bütün olduğunu savunur. Ona göre, gerçek bilgiye ulaşan kişi, aynı zamanda ahlaklı olur. Bilgi ve ahlak, insanın ruhunu yücelten ve onu gerçeğe ulaştıran değerler bütünü… Tespit iyi de… Peki, gerçekler öyle mi? Örneğin toplumları yönetmek üzere kurulan s
Yıllar geçiyor. Nüfus artıyor. İletişim ve ulaşım seçenekleri çoğalıyor… Turizm kaynakları gerek ekonomik açıdan gerekse oluşturacağı istihdam açısından çok büyük bir potansiyele sahip olduğu halde Bursa’nın turizmden aldığı pay hak ettiğinin çok altında… Konaklama süresi istenilen düzeye erişem
Bu yıl 33’ncüsü gerçekleşen Engelliler Kültür, Sanat ve Spor Şenliği’ne katılmak üzere Onat’la birlikte Ayvalık’tayız. Acıdır ki engelli bireyler için de, aileleri için de çok önemli ve anlamlı olan şenliğe destek veren sayısı da, katılımcı sayısı da her geçen yıl daha da azalıyor. Önceki yıllarda
Aslında bir operasyon çekiliyor. Dolayısıyla ana gündem gözlerden kaçırılıp sümen altı edilmek isteniyor. Bir kısım medya çok iyi kullanılarak algı yönetiliyor. Unutkanlık ve duygusallıkta zirvede olan toplumsal zafiyetten en üst seviyede yararlanılıyor. Her gün bir belediye başkanının adı, A pa
Günlerden Pazar… Aylardan Eylül… Tatlı serin bir sonbahar günü… Aldım kâğıdı kalemi elime oturdum yazının başına… Gündem öyle yoğun ki… Nereden başlayayım diye düşünüyorum… “İsteseydim 30 bin kişiyle gelirdim” diyen Gürsel Efendi’nin 5000 polisle CHP İstanbul İl Başkanlığını biber gazlı polis
Zor günlerden geçiyoruz ülke olarak… Bir yanda elindeki gücü bekası için kullanan siyasal iktidar. Diğer yanda hem içeriden hem dışarıdan çok cephede savaşan ana muhalefet… Emniyet, Adalet, Eğitim, Sağlık, Ordu… 22 yılda adım adım bazen acıtarak bazen de sessizce “sızı”larak taraflı hale dön