Günlerden Pazar…
Aylardan Eylül…
Tatlı serin bir sonbahar günü…
Aldım kâğıdı kalemi elime oturdum yazının başına…
Gündem öyle yoğun ki…
Nereden başlayayım diye düşünüyorum…
“İsteseydim 30 bin kişiyle gelirdim” diyen Gürsel Efendi’nin 5000 polisle CHP İstanbul İl Başkanlığını biber gazlı polis coplu teslim alma girişimine direnen yurt sevdalılarından mı?
Yoksa yargı sopasından kaçmak için kuruluşun partisini tehdit eden Gürsel’den mi?
Bir kısım insan müsveddelerinin Cumhuriyet Halk Partisi’nin yaşadıklarından kendisine pay çıkarma çabasından mı?
Arka arkaya açıklanan konkordato, iflas erteleme, çalışan çıkarma, üretimi durdurma haberlerinden mi?
İlla da Bodrum’da Ege Denizi’nin mavi sularında gezinen teknelerde poz poz fotoğraf veren sonradan görmelerden mi?
Abuk sabuk hareketleriyle yollarda tehlike yaratan trafik magandalarından mı?
16 yaşında bir çocuğun polis merkezini basıp iki polisimizi şehit etmesinden mi?
Mağduriyetini ve başına gelecekleri haykırarak haber verdiği halde ne hikmetse korunamayıp erkek şiddetine kurban olan kadın cinayetlerinden mi?
Kılçdaroğlu’nun sütre gerisine yatmış düşman gibi 15 Eylül’de görülecek davadan "Butlan" olarak çıkmayı beklemesinden mi?
Bıçağın kemiğe dayandığı Nepal’de Başbakanı istifa ettirip parlamentoyu feshettiren ve emekli yargıç Karki’yi ülkenin ilk kadın başbakanı yapan Z kuşağından mı?
Fransa’da Macron’a karşı yapılan eylemlerden mi?
Soldan sağa sağdan sola savrulan omurgasızlardan mı?
Yok, yok hiçbirisinden söz edipte canınızı sıkmayayım…
En iyisi sevgili oğlum Sarp Özgür’ün her zaman olduğu gibi yine beni şaşırtmayarak aldığı doğum günü kitabımdan yani “İstiklal’in Kumandanları”ndan bir bölüm aktarayım...
Tarihçi yazar Dr. Selim Erdoğan tarihin derinliklerine vurgu yapan kalemiyle Vatandan Başka Sevgili Bilmeyen’leri anlatmış tek tek…
Ailelerini, evlerini, sevdiklerini, acılarını, korkularını, endişelerini bir yana bırakıp ulusal bağımsızlık uğruna vatan kavgasına giren Mustafa Kemal Paşa’nın yanındaki en üst düzeydeki komutanları pek çoğumuz biliyoruz da neler yaşadıklarının ne kadarından haberdarız.
Selim Erdoğan’ın tarihin derinliklerine ışık tutan titizlikle yaptığı araştırmasıyla;
İşgali kabul etmeyip direnen ve bu direnişi destansı bir Milli Mücadele’ye dönüştüren Fevzi Çakmak Paşa’nın İstanbul’daki aile ocağını basan işgalcilerin annesini, eşini sokağa atışını,
İsmet Paşa’nın İstanbul’dan ayrılırken son kez öpme fırsatı dahi bulamadığı ilk evladı İzzet’i cephedeyken kaybedişini,
Cemil Cahit Toydemir Paşa’nın bütün cephelerde yaralandığı halde mevzisini terk etmediğini,
ters gitmekte olan Kütahya-Eskişehir Muharebelerinde bir anda umut belirmesine neden olan Ali Hikmet Ayerdem Paşa’nın taarruzunu yürekleriniz sızlayarak öğreniyor,
zaferi görmeden yaşamına son veren Miralay Reşat Çiğiltepe Paşa’yı,
evlenmeye de, çocuk sahibi olmaya da fırsat bulamayan Ali Fuat Cebesoy’u, Salih Omurtak’ı,
gözlerindeki bozukluğa karşın cephede yerini alan Yakup Şevki Subaşı’nı,
35 yaşında şehit olan Miralay Mehmet Nazım Bey’i,
Sakarya Muharebesi’nde Kafkas Tümeni’yle savaşın seyrini değiştiren Dadaylı Halit Bey’i,
Büyük Taarruz’da aksatmadan lojistiği sağlayan Kazım Özalp Paşa’yı daha yakından tanıyorsunuz.
Uzun soluklu savaşın zor koşullarında o gencecik bedenler ciddi sağlık sorunları da yaşıyor doğal olarak…
1911’de “Gazeteci Şerif” kimliğiyle Trablusgarp yollarına düşen Mustafa Kemal de o yıllardan başlayarak böbrek rahatsızlığı çekiyor.
Böbrek taşı tanısıyla farklı tedaviler uygulanırsa da ağrı kesilmez.
1923 yılında sol böbreğindeki ağrı yine nükseder.
Ağrıya müdahale eden Doktor Refik Saydam’ca hazırlanan ilaç çok yararlı olur ve ağrı kesilir!
Daha sonra bir nefrolog tarafından yapılan tetkikte ise Mustafa Kemal Paşa’nın ağrısının Dr. Saydam tarafından hazırlanan ilaç sayesinde değil de yıllarca anlaşılamayan ve doğal olarak tedavi edilmeyen nefrit nedeniyle sol böbreğinin tamamen çürümesinden ve işlevini yitirmesinden kaynaklandığı anlaşılır.
Görüldüğü üzere…
Türkiye Cumhuriyeti’ne giden yolların taşlarını tek böbrekle döşemiştir Mustafa Kemal Atatürk…
Teşekkürler sevgili Selim Erdoğan…
Kurtuluş Savaşı’nda canını, kanını esirgemeyen çoluğunu, çocuğunu geride bırakıp vatan savunmasına koşan yürekli insanlara saygıyla, minnetle, rahmetle…