Parti üyeliğini kalbine gömen kayyum!

Zor günlerden geçiyoruz ülke olarak…

Bir yanda elindeki gücü bekası için kullanan siyasal iktidar.

Diğer yanda hem içeriden hem dışarıdan çok cephede savaşan ana muhalefet…

Emniyet,

Adalet,

Eğitim,

Sağlık,

Ordu…

22 yılda adım adım bazen acıtarak bazen de sessizce “sızı”larak taraflı hale dönüştürüldü.

Her istediği verilen siyonist FETÖ'yle iş tutularak ve adına Ergenekon denilen uydurma senaryolarla…

Son olarak da itirafçı müteahhitler aracılığıyla belediyeler üzerinden yürütülen sözde davalarla BOP’un değirmenine su taşındı.

Silivri başta olmak üzere ülkemizin dört bir yanına dağılmış zindanlar geçiş dönemlerinde yazılan senaryoya yardım ve yataklık yaptı.

Önce generaller, akademisyenler, gazeteciler ardından belediye başkanları meclis üyeleri belediye bürokratları Silivri’nin loş rutubetli tek kişilik hücrelerinde konuk edildi / ediliyor!

Bir yandan iddianamesi bile düzenlenmemiş suçlamalarla tutuklu yargılamalar devam ederken öte yandan iş sonunda ana muhalefet partisi Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurumsal yapısına dayandı.

İlk durak da İstanbul İl Başkanlığı oldu.

Hukuksuz bir biçimde İl Başkanı Özgür Çelik ve ekibi görevden alındı.

Yerine CHP’li eski bir “mebus” atandı.

CHP’de aşağıdan yukarıya almadığı görev kalmayan ama kendisine çok istediği halde Kadıköy Belediye Başkanlığı verilmeyince CHP’ye küsüp kinlenen Gürsel Tekin…

Esas mesele de bu.

Ahlaksal derinlikleri de olan sosyo-ekonomik uzantılı psikoloji temelli bir durum.

Altından kalkmak için önce ahlaklı olmak egoizm illetini baskılamak gerek.

Anlaşılan o ki Tekin içini kurt gibi kemiren ünvansızlık hastalığından kurtulamamış olmalı ki fırsatını bulduğu anda da önce “aidatını yatırarak” balıklama atlamış girdabın ortasına…

Gerekçe de hazır.

Neymiş ortada bir "cenaze" varmış…

Kaldırılması gerekiyormuş filan…

Yıkayıp kaldırmak görevi de siyasi iradenin önerisi doğrultusunda yargı eliyle Gassal Tekin’e tevdi edilmiş.

Oysa…

CHP’nin her kademesinde etkin rol oynayan Tekin’e İstanbul İl Başkanı'nın hukuksuz bir biçimde görevden alınmasını sorgulamak daha çok yakışmaz mıydı?

Yanıtını da biz verelim…

Yakışmazdı çünkü zat-ı muhtereme rütbeler Osmanlı paşaları gibi ahbap çavuş ilişkilerine dayanarak takılmıştı.

Onun için esas olan baş olmaktı.

Dolayısıyla;

Kendisini partisinden ihraç eden CHP Genel Merkezi’ni hedef alarak oyuncağı elinden alınmış çocuklar gibi tepinmeyi kendisine yakıştırdı…

Kendi tercihi… Bedelini öder.

Ancak;

Cumhuriyetin kurucu partisine düşen ödev ve sorumluluklar, yeni şeyler söylemesi için de önünde önemli bir kurultay süreci var.

İyi değerlendirmek, safralardan arınmak, doğru insanlarla yola çıkmak için önemli bir fırsat…

Bugünden itibaren seçilecekleri belirlerken bilimsel veriler ışığında gerçekçilikten asla ayrılmadan davranmak.

Sosyal demokratlık, sosyalistlik, solculuk eğitim, birikim, nitelik, doğruluk, dürüstlük gerektirir.

CHP’li olmadan CHP milletvekili, belediye başkanı, meclis üyesi olanlar…

Nutuk’u okumadan, Atatürk Devrim ve ilkelerini içselleştirmeden CHP’ye devşirilenler…

Doğal olarak kim bilir ne karşılığında ya saf değiştiriyorlar ya da ortalığı karıştırıyorlar?

Kısır çekişmelerle ilerleyen, sen ben kavgasından sıyrılamayan bir belirleme yöntemi toplumsal geleceğe değil bireysel ikbale zemin hazırlar.

Nitekim öyle olduğu birçok kez kanıtlandı ve bölünmeye, ayrışmaya dek varan sonuçlar doğdu doğmaya da devam ediyor.

Onun için aklın öne çıktığı, özümsenmiş demokratik yöntemlerle kadroları değiştirmek ve liyakat esaslı yapılanmak hem CHP’ye hem de çapasından kurtulmuş gemi gibi savrulan ülkemize ciddi yararlar sağlar.

Çünkü;

Kenti ve ülkeyi yönetecek insanların belirlenmesi “iki dudak arasına” bırakılmayacak kadar önemlidir…