SON DAKİKA

CHP ya ‘yeni bir sol’ inşa edecek ya da İngiliz İşçi Partisi’nin durumuna düşecek!

Yazının Giriş Tarihi: 29.07.2025 22:17
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.07.2025 22:50

Dünyada genel olarak demokrasilerin ve özel olarak “solun” gerileyişi 1990’lı yıllarda, ama özellikle 2010’dan sonra hızlandı. Neoliberal dalga ülkeleri ve toplumları buldozer gibi ezerken, solun hemen her yelpazesi “ideolojik ve eylemsel” olarak bu dalgaya yanıt ve karşılık veremedi.

Yunanistan’da Syriza, İspanya’da Podemos’un saman alevi gibi parlaması dışında solun özellikle son 20 yılı umutsuzluklar içinde yenilgilerle geçti.

Türkiye de kendine özgü koşullarla birlikte bu yenilgiler dalgasından payını aldı.

Tüm ülkelerde kamusal yapılar çökertildi, finans sermayesi ile hızla yükselen yeni nesil tekno-kapitalist sermaye her şeyi yutup devasa ölçeklere ulaşırken, işsizlik, gelir adaletsizliğinde aynı ölçekte devasa artışlar yaşandı. Milyarlarca insan güvencesizlik ve yoksulluk içinde yaşamın kenarına itilirken, her ülkede yüzde 1-2’lik bir sermaye kesimi faiz ve vergi istisnası politikalarıyla doymak bilmez bir sınırsızlık içinde büyümeye devam etti.

Uzun süre göçmenleri ve Müslümanları işaret ederek bir “çare odağı” olma hayalini “popülizm diliyle” pazarlayan aşırı sağ/faşist hareketler bu boşluktan istifa ederek yüzde 1-2’lik dilimlerden yüzde 20-30’luk dilimlere doğru ilerleyerek iktidara doğru yürüyüşe geçti.

Eş zamanlı olarak ülkelerde sol yelpazede yer alan (sosyal demokrat, sosyalist, komünist, hatta yeşiller gibi çevreci hareketler dahil) kitle partileri dibe doğru ilerledi.

Yine merkez sağdaki partiler de bu çözülüşe eşlik etti.

Ama rüzgâr tersine dönüyor; aşırı sağın serabının ve bu tarihi akışın sonuna yaklaşıyor olabiliriz…

ABD’DE HALK CUMHURİYETÇİ TRUMP’A NEFRET, DEMOKRATLARA ÖFKE DOLU

“Aşırı sağın yükselişinin” sona ermesinin ve “yeni bir solun yükselişinin” emareleri, neoliberalizmin kaleleri olan ABD ve İngiltere’de belirdi.

Neoliberalizmin zaferini ilan ettiği İngiltere’de Margaret Thatcher'ın (1979), ABD'de Ronald Reagan’ın (1981) iktidara gelişiyle başlayan bir tarihin sonuna doğru yaklaşıyoruz.

20 Ocak 2025’te Beyaz Saray’a dönen Donald Trump, büyük bir kurtarıcı havarisi olarak ikinci dönemine başladıktan yalnızca 6 ay sonra ABD’de nefret edilen bir siyasi figüre dönüştü.

Gallup’un geçen hafta yayınladığı rapora göre, ikinci döneminin 6 ayını geride bırakan Donald Trump'ın görev onay oranı yüzde 37'ye gerileyerek bu dönemin en düşük seviyesine indi ve ilk döneminin sonundaki yüzde 34'lük tüm zamanların en kötü oranının sadece biraz üzerinde kaldı. Trump'ın ikinci dönemine başladığı Ocak ayından bu yana ABD'li yetişkinler arasındaki oy oranı 10 puan düşerken, bağımsızlar arasındaki oy oranı da 17 puanlık bir düşüşle yüzde 29'a geriledi ve her iki döneminde de bu gruptaki en düşük oy oranına ulaştı.

İşin daha da şaşırtıcı olanı halk Trump'tan nefret ettikçe ABD merkez siyasetinin diğer partisi Demokrat Parti'ye de düşman olmaya başlamış olması. Wall Street Journal'ın yine geçen hafta yayınladığı habere göre, yeni bir anket "Demokrat Parti'nin imajının otuz yılı aşkın bir süredir en düşük noktasına indiğini" gösterdi. Gazete, "seçmenlerin yüzde 63'ünün Demokrat Parti'ye olumsuz baktığını, bu oranın 1990'dan bu yana yapılan Journal anketlerindeki en yüksek oran olduğunu ve olumlu bakan yüzde 33'ten 30 puan daha yüksek olduğunu" ekledi.

Paradoksal gözüken bu tablo ABD’de siyasetin merkezinin birlikte çöktüğünü, halkın geniş bir arayış içerisinde olduğunu gösteriyor. Yani, Trump ve çevresini saran ideologların aşırı sağ politikaları ve siyaset dilinden halkın hızla uzaklaştığını, ancak benzer politikalara saplanıp kalan Demokrat Parti’nin de ölü taklidi yapmasıyla yepyeni bir siyaset alanı oluştuğuna işaret ediyor.

MAMDANİ RÜZGARI ABD’YE YAYILIYOR

Peki, bu boşluğu kim doldurmaya başlıyor?

24 Mayıs 2025’te Demokrat Parti New York Belediye Başkanlığı ön seçiminde büyük bir sürpriz yaparak büyük sermayenin temsilcilerine karşı açık oy farkıyla kazanan ve kendisini “Demokratik Sosyalist” olarak tanımlayan Zohran Mamdani yeni bir siyasal dalganın işaret fişeğini yaktı.

Zohran Mamdani bu başarıyı nasıl elde etti? Mamdani hakkında Bursaport’ta yazdığım yazıyı da okumanızı öneririm.

Çok karmaşık değil aslında. Merkezdeki sağ ve solun neoliberalizm dalgalarıyla yoksullaştırdığı geniş kitlelere somut ve acil vaatlerde bulunması yetti. İşte New Yorklulara vaatlerinin bir kısmı:

“Konut kiralarını dondurma ve uygun fiyatlı konut inşaatı. Kentin uygun yerlerine ucuz belediye marketleri. Hızlı ve ücretsiz otobüsler. Ücretsiz çocuk bakımı ve yeni doğanlar için bebek sepetleri. Geliri 1 milyon doların üzerinde olan zenginlere sabit yüzde 2 vergi. 2030 yılına kadar asgari saatlik ücreti 30 dolara çıkarma (şu an 15-20 dolar arası). Sağlık yardımlarını artırma ve sağlık sigortalarını destekleme. Küçük işletmelere finansman desteğini yüzde 500 artırma.”

Mamdani’nin vaatleri arasına sonradan eklenen en ilginç başlıklardan birisi ise “New York’u Trump’a karşı koruma” başlığı oldu. Mamdani’nin “Trump'ın işçi sınıfını soyma girişimlerine karşı mücadele edecek ve herkesin onurlu bir yaşam sürdürebileceği bir şehir kuracağız” diyerek kendisini açıkça tehdit eden ABD Başkanı’na meydan okuması, gücünü halktan alan bir siyasetçinin özgüvenini yansıtması açısından da dikkat çekiciydi.

Bugünlerde Zohran Mamdani etkisi Seattle, Boston gibi kentlere ve eyaletlere doğru yayılıyor ve yeni bir sol dalganın enerjisi ABD topraklarında birikiyor.

İNGİLTERE’DE YENİ SOL VE YENİ BİR PARTİ DOĞUYOR

Son günlerde dikkat çekici başka haberler ise İngiltere’den geliyor.

Neoliberalizm bir başka kalesi olan İngiltere de son aylarda ciddi bir siyasi çalkantı yaşıyor. ABD’de Cumhuriyetçilerle Demokratların yaşadığı büyük paradoksun bir benzeri İngiltere’de Muhafazakar Parti ile İşçi Partisi arasında sahne oluyor.

2024 genel seçimlerinde İşçi Partisi, Muhafazakar Parti’nin uzun süredir biriken yıpranmışlığı üzerinden eski bir savcı olan Keir Starmer liderliğinde iktidara geldi. Ama büyük sermayenin önceliklerini dikkat elan Starmer, Muhazakar Parti’den kaçan halk nezdinde bir umut yaratamadığı gibi aksine büyük bir öfkenin odağı haline geldi.

Mayıs 2025’teki yerel seçimlerde iktidardaki İşçi Partisi ve muhalefetteki Muhafazakâr Parti tarihi kayıplar yaşarken, İşçi Partisi tarihinde ilk kez bir yerel seçimde dördüncü parti oldu. Trajik boyut ise İngiltere parlamentosuna (Avam Kamarası) ilk kez 4 milletvekiliyle girmeyi başaran Nigel Farage liderliğindeki Reform UK partisinin yerel seçimde birinci parti olmasıydı.

Starmer iktidarının engellilere yönelik ödemeler ile kış yakıt desteği gibi sosyal yardımları kaldırması, parti disiplini ile 1968’den beri ilk kez 11 milletvekilinin partiden uzaklaştırılması, Filistin Eylem Grubu’nun terör örgütü ilan edilmesi, sosyal demokrasinin en temel vaatlerinin bile göz ardı edilmesi parti içinde bir başkaldırıya yol açtı.

Kamuoyu araştırmaları İşçi Partisi’nin oy oranının yüzde 15’lere kadar düştüğünü gösterdi.

Aşırı sağcı Reform UK’in hızlı yükselişiyle birlikte son aylarda Jeremy Corbyn ve Zarah Sultana önderliğinde harekete geçen muhalifler yeni bir parti için düğmeye bastı.

Corbyn ve Sultana’nın 24 Haziran’da üyelik çağrısıyla başlattıkları Your Party (Sizin Partiniz) girişiminin konferansına, yalnızca 24 saat içinde 300 bin kişi kayıt oldu. Bu sayı, İşçi Partisi’nin toplam 309 bin üyelik düzeyine neredeyse eşitlenerek Your Party’i ülkenin üçüncü büyük siyasal hareketi konumuna taşıdı. Kamuoyu araştırmaları bu hareketin yüzde 15’lik oy oranına bugünden ulaştığını belirlerken, merkezde ne denli büyük bir siyasi boşluk ve yeni bir toplumsal arayış olduğunu teyit etti.

Zarah Sultana, son X paylaşımında “Keir Starmer'ın blöfünü gör ve batan gemiyi terk et. 550.000'den fazla insan daha iyisini inşa etmeye hazır. Zamanı geldi artık. Bize katılın” diyerek daha resmi kuruluşunu bile yapmamış olan Your Party’e desteğin çığ gibi arttığını gösterdi.

Sultana, İşçi Partisi'nden istifa etmesinin ardından verdiği ilk röportajda "Keir Starmer, 'Beğenmiyorsanız, gidin' demişti. Ben de öyle yaptım ve Jeremy ve ben (milyonlarca kişiyle birlikte) yeni ve farklı bir şey inşa edeceğiz. Ve onlar sarsılmış durumdalar" diyerek müesses nizama büyük bir meydan okumada bulundu.

CHP’NİN İKİLEMİ: STARMER’IN YOLU MU, MAMDANİ, CORBYN VE SULTANA’NIN YOLU MU?

ABD ve İngiltere… Kapitalizmin ve neoliberalizmin kurucu ve merkez ülkeleri…

Trump Cumhuriyetçilerin Başkanı, Starmer İşçi Partisi’nin Başbakanı… İki lider de iktidarlarında elde kalan son kamusal yapılara, sosyal yardımlara, ağır vergiler topladığı yoksullara saldırıyor, zenginlerin vergi oranlarını düşürüyor.

Ve bu iki ülkede de siyasi merkez yıkılırken, yeni bir sol dalganın halk arasında toplumsal tabanı, siyasi organizasyonu (partileri) gün yüzüne çıkıyor.

ABD ve İngiltere’de filizlenen bu yeni siyasi dalganın Avrupa ülkeleri ve dünyanın diğer coğrafyalarına (Türkiye dahil) doğru yayılacağını öngörmek büyük bir kehanet değil.

Bugünlerde büyük bir yargı darbesiyle boğuşan CHP, ülke genelinde büyük bir siyasi mücadele yürütürken tarihin akışını ve bu siyasi gelişmeleri de iyi analiz etmeli.

Haklılık ve meşruiyet temeli ne kadar güçlü olursa olsun, hedef yalnızca AKP ve Recep Tayyip Erdoğan’ı iktidardan uzaklaştırmak değil, aynı zamanda büyük bir umutsuzla merkez siyasetten (siyasi partilerden) uzaklaşan geniş bir kitleye umut olacak somut, gerçekçi yeni politikalar üretmek olmalı. Önlenemez bir değişim fırtınasına bunun yol açacağının iyi anlaşılması gerekiyor.

Özge Güneş'in Birgün Gazetesi'ndeki son yazısında dile getirdiği gibi, "Sorun artık eskiyi savunmak ya da güncellemek değil; yeni olanın nasıl doğacağı sorusu etrafında düğümleniyor."

CHP’nin Cumhurbaşkanlığı Aday Ofisi açılışıyla duyurduğu yeni program hazırlığı buna büyük bir fırsat hazırlayabilir. Bunun “eskiyi güncellemekle” mi sınırlı olacağı, yoksa “yeni olana” mı yöneleceği belirleyici olacak.

CHP, programıyla, kadrolarıyla ya yeni, büyük bir değişim geçirecek ve çağın ruhuna uygun yeni bir sol dalgaya kanal açacak, ya da skatükoya yenilerek İngiltere İşçi Partisi’nin ufukta beliren kaderini paylaşacak.

Hangisini tercih edeceğine, büyük değişime güç ve kudretinin yetip yetmeyeceğine hep birlikte tanıklık edeceğiz!

Gelecek Mümkün: Postneoliberal Alternatifler ve Yeni Sol Perspektif (5)

20.08.2025 08:14

"Geleceği tahmin etmenin en iyi yolu onu icat etmektir." (Alan Kay - ABD’li bir bilgisayar bilimci) COVID-19 pandemisi bize bir şeyi net olarak gösterdi: “İmkânsız” diye sunulan şeyler aslında çok mümkünmüş. Bir gecede trilyon dolarlık ekonomik paketler hazırlandı, “çalışmayanlar açlıktan ölür” söy

Zihinlerin Kolonizasyonu: Neoliberal Özne ve Toplumsal Bilinç (4)

19.08.2025 09:02

"İnsanların mutsuz olmalarının sebebi kendilerini yeterince sevmemeleridir." (Bir self-help -kendin yap- kitabının kapak yazısından) Bu sözler, neoliberalizmin “zihinsel kolonizasyonunun” mükemmel bir özeti. Toplumsal sorunlar “bireysel yetersizliklere”, yapısal çelişkiler “kişisel başarısızlıklar

Kamusal Alanın Ölümü: Devlet Nasıl Piyasanın Hizmetkârı Oldu? (3)

18.08.2025 00:21

“Devlet sorun değil, çözümdür diye düşünenler yanılıyor. Devlet sorunun ta kendisidir.” (Ronald Reagan, 1981 Başkanlık Yemin Töreni) ABD Başkanı Ronald Reagan’ın bu sözleri sadece göreve yeni başlayan bir başkanın görüşü değil, “kamusal alanın” sistematik yıkımının ilan edilişiydi. Reagan'ın dudak

Piyasa Öznesinin İnşası: Birey Nasıl Şirket Haline Geldi? (2)

17.08.2025 09:49

"Kendine yatırım yap, en iyi şirketin sensin." (Sosyal medyada viral olan bir motivasyon hesabının paylaşımı) Bu slogan, neoliberalizmin insan zihnindeki en derin dönüşümü özetliyor. Sömürüyü “özgürlük”, güvencesizliği “fırsat”, yalnızlığı “girişimcilik ruhu” olarak paketleme sanatı. Peki, bu dönü

Neoliberalizmin Doğuşu ve İdeolojik Temelleri (1)

15.08.2025 08:14

"Toplum diye bir şey yoktur. Yalnızca bireyler ve onların aileleri vardır." (Margaret Thatcher, 1987) Bu sözler sadece bir İngiliz başbakanın kişisel görüşü değildi. 1980'lerde dünyayı kasıp kavuran bir devrimin manifestosuydu. Thatcher'ın dudaklarından dökülen bu cümleler, aslında yarım asırdır s

Araf dönemden çıkış: Neoliberal labirentten yeni sol ufka

12.08.2025 00:05

Dünya, tarihin en huzursuz “bekleme odasında”. Kapitalizmin kalbini oluşturan “neoliberalizm” ölüm döşeğinde, fakat yerine geçecek yeni düzen hâlâ doğmadı. Antonio Gramsci’nin neredeyse bir asır önce söylediği, “Eskinin ölmekte olduğu ama yeninin henüz doğamadığı bir dönem vardır; bu aralıkta birç

Batsın bu dünya, yıkılsın bu düzen!

06.08.2025 00:23

Memleketin haline ve süregelen tartışmalara bakınca içimiz kararıyor: “Parayla satılan sahte diplomalar, gerçek diploması iptal edilen belediye başkanı, aylardır süren delilsiz, temelsiz belediyelere yönelik operasyonlar, yanan ve her yanı saran liyakatsizlikle söndürülemeyen ormanlar, LGS soruları

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Bursaport.com En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.