SON DAKİKA
Hava Durumu

Yaşamla yüzleşmek

Yazının Giriş Tarihi: 07.04.2012 04:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.04.2012 04:03

Tabi kişiye bağlı bir durumdur bu.

Olaylar ve olguları değerlendirmede kişisel özellikler ve kişisel donanım temel etken olduğu için, yaşamı değerlendirmenin sonuçları da farklılık taşır.

Montaigne, "Bize yaşamayı, hayat geçtikten sonra öğretiyorlar"* demiş, takıldım bu söze.

Kaynağa itibar etmek istesem de Montaigne böyle söylemiş olabilir mi, diye yine de geçti aklımdan.

Başkalarına devredilmiş bir hayat için bu durum söz konusu edilebilir ama dümeni eldeki bir hayat için bunun doğru olduğunu sanmıyorum.

Hangi hayatın dümeni, kişinin elindeki, diye düşünülebilir.

Dümeni elinizde olan yaşam geminize istediğiniz konukları (yolcu değil) alarak yol almanız başka bir şey, birinin yaşam gemisinde yolcu olmak başka bir şey derim.

Yaşamanın başlı başına bir sanat, nitelikli yaşamanın ise erdem olduğuna inananlardanım!

"Yaşamayı, hayat geçtikten sonra öğreniyoruz" ya da "Yaşamayı, çok geç öğreniyoruz" demek, sanırım daha doğru olur!

Bir başkasının yaşam gemisinde yolcu olan, nasıl ve nereye gittiğine ilişkin, anca kaptanın bildirimine göre bilgi sahibidir.

Yaşamanın öğretilemeyeceğini, öğrenilebileceğini ileri sürmek çok iddialı da olsa, böyle düşünüyorum.

Çünkü öğrenmek gibi bir isteğiniz varsa, öğrenme çabası içinde oluyorsunuz; bu sayede yaşam çeşmesinin suyuna kanmak istiyorsunuz.

Yaşamaktan ne anladığımız da farklılıklar taşıyor.

Kendisine bir dileği olup olmadığını soran Büyük İskender'e, yaşadığı fıçı içinden başını bile kaldırmayıp, "Gölge etme başka ihsan istemem" diyen Diyojen gibi biri için bilgece bir yaşam değer taşırken, tahta kaşıkla yiyenin de karnını doyurabildiğini görmezden gelip, altın kaşıkta direten gözü doymazların hırs dolu yaşamları kendilerince dikkate değerdir.

Nitelikli bir yaşamın yolu, tartışmasız, bilgeliğe kapı açan bilgiden geçer. Kişiyi zorlayanın da bu yolda yürümek olduğunu düşünüyorum.

Bu yol ne başkasının gemisinde yolcu olmayı, ne fıçı içinde yaşamayı ne de altın kaşığa göz dikmeyi uygun buluyor.

Yaşamının her anını, tüm varlığınla hissetmenin tek gücünün sende olduğunu duyuruyor.

Varlık bularak yaşamanın, emeğinle gerçekleşeceğini buyuruyor. Sevinçlerinin de kederlerinin de sana ait olduğunu ve bunlarla nasıl bir duruş gösterdiğin sayesinde senin ne olduğunu sana öğretiyor.

Acımasız olanın hayat değil, bunu böyle yaşamayı beceremeyen sen olduğunu hatırlatıyor.

Thoreau, "Şuna inanıyorum ki dünyada yaşamak bir yorgunluk değil, bir eğlencedir; ama sadelik ve bilgelik içinde yaşamak koşuluyla"* diyerek, söylemek istediklerimi bir cümlede özetliyor aslında.

Böyle güzel bir Nisan gününde, bugün doğmuş olanlardan hareketle, yaşamla küçük bir yüzleşmeye gitmek istedim.

Her günün hatta her anın yeniliğini dikkate alarak, bu farkındalıkla her yaşam kutlu olsun, diyorum.

** Damıtılmış Sözler, YKY 1996; 463
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.