SON DAKİKA
Hava Durumu

Çok haklısınız! Allah cezalandırdı!

Yazının Giriş Tarihi: 04.11.2020 12:19
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.11.2020 12:19

Kimilerinin soyut, kimilerinin somut algıladığı ve kimilerinin "Allah" adını verdiği bu Varlık'a başkaları da kendi dil ve inançlarına göre isimler veriyor: Örneğin İngiliz "God" diyor, Fransız "Dieu", İtalyan "Dio", Yahudiler "Elah / Elahim", Budist "Buda", Hegel "Geist" ... ve kimileri için O, "Enerji", "Evren'in Ruhu", "Tanrı" vsvsvs

Adı farklı farklı söylense de bu Evren'in kimine göre "Yaratıcı"sı, kimine göre "Yapıcı"sı, kimine göre "Kendi"si olan bu Varlık'ın kanunları, ilkeleri ve kuralları var. Bu Varlık'ı, Evren'in isterseniz dışında isterseniz içinde tutun, farketmez! Bu Evren'in işleyişi bu kanunlara, ilkelere ve kurallara bağlı.

İnsanın tarihi, yaşadığı mekânda pek çok şeyle baş etmek, yaşamını kolaylaştırmak ve olan biteni anlamak adına verdiği mücadelelerle oluştu, değil mi?

İnsan bu mücadelesinde adım adım bu kanunları, ilkeleri ve kuralları sınıflandırarak fizik, matematik, geometri, kimya, jeoloji, biyoloji, astronomi... bilimlerini oluşturdu, bunda da hem fikir miyiz!

Gerek kişisel, gerekse toplumsal gelişmişliğinize bağlı olarak öğrenir ve anlarsınız bu kanun, ilke ve kuralları. Ve inançlarınızın da çıkarcı, iki yüzlü olmasından ve beyninizin birilerine ipotek edilmesinden bu şekilde uzaklaşırsınız; korkmaktan ve korkutulmaktan da kurtulmuş olursunuz: çünkü neyin, neden olduğunu bilir ve anlarsınız: ters giden bir şeyler olduğunda, hangi kanunun, hangi ilke ya da kuralın ihlal edildiğinin ya da bunlara aykırı bir durum gerçekleştiğinin farkında olursunuz.

Ve bu durumda benim Tanrı ismi ile de sevdiğim bu Varlık'ın insanlara şöyle seslendiğini duyuyorum:

Ey Sersem, sahip olduğun akla rağmen, oluşturduğum sistemin fiziğine, matematiğine, kimyasına ...aykırı akıl yürütmelerde niye bulunuyorsun? Hatta çoğu zaman bunlara aykırı bizzat kendin eylemde bulunarak, ahlaksızlığını, namussuzluğunu, bayağılığını, adiliğini, kepazeliğini, rezilliğini, edepsizliğini... ortaya koyuyorsun.

Senin evrimini akıl sahibi olman şeklinde gerçekleştirirken, bunu kullanacağını hesaba katmıştım; madem kullanmıyor ve hayatını her yönüyle heba ediyorsun, sonuçlarına da katlanırsın!

Deprem dediğin şey benim sana bir felaketim değil, dünya küresinin yeraltı faaliyeti. Enerji boşalımı aynı zamanda. Bu yeraltı hareketi sırasında meydana gelen sonuçları, senin dışındaki varlıklar hiç de kendilerine yapılan bir kötülük olarak değerlendirmiyorlar.

Şimdi sarf edeceğim sözlere hiç gerek yok ama korkutularak dehlenen çoğunluk için kendimi buna mecbur hissediyorum:

Başınıza yıkılan evlerinizin sebebi, malzemeden çalan, zemini sağlam olmayan yere bina diken yapıcılar ve bunun koşullarını oluşturanlardır! Bunu nasıl görmezsin!?

Senin azgınlığın, senin kendine yaşattığın felaketten başka ne olabilir ki?

Dikkate almadığın ya da senin kontrolün dışındaki herhangi bir durum, başkasının da sana bedel ödeteceği bir duruma elbette neden olabilir.

Evren'in işleyişine ilişkin kanun, ilke ve kurallarımın neler olduğunun çoğunluğunuz farkında bile değilsiniz. Günlük sıradan işlerinizde yaşadığınız durumlarla ilgili olarak beni neden olarak gösteriyorsunuz. Örnek mi istiyorsun?

Uyuyan ya da dikkatsizce araç kullanan bir şoför, mekanizması arızalı olduğu için kazaya neden olan bir araç, çocuğunun eline silah almasına izin veren bir yetişkin, ... bunlar gibi bugüne kadar binlerce nedenle başına gelen ve  "felaket" adı verdiğiniz olayları bir düşün bakalım.

Hayatının hemen her noktasında "Akıl et!"uyarısı ile karşılaştığın halde, kullanmadığın o aklınla o olaylara bir bak bakalım, gerçekte suçlu olan kim?

Seni ben değil, sahip olduğun aklı kullanmamakla kendin cezalandırıyorsun.

Kendi aptallıklarının sonuçlarını bana yüklemeye devam ettikçe, ödeyeceğin bedeller daha da ağırlaşacak: çünkü gereğini yapanlar, dünyanın nimetlerini yaşarken, sen korkularınla karanlıklarda her şeyden yoksun kalacaksın.

Kanunlar, ilkeler, kurallar belli. Hani gündelik hayatınızda birbirinize verdiğiniz bir örnek de var ya, "Ateşi elinle tutarsan, yanarsın. Maşa kullan." Basit ve çok anlaşılır değil mi? Ateşi keşfettiğinden bu yana bildiğin bir şey. Aranızda öyle namussuzlar var ki bunu kirli işlerinde bir kural olarak değerlendiriyor.

Evren'in işleyişini sağlayan kanunlar, ilkeler ve kuralların yapısında (senin de içinde yaşadığın bir nokta kadar yer alan Dünya da buna dahil), kötülük ve  iyilik diye bir şey yoktur: Yaşadıklarının niteliğine göre bu isimlendirmelerde sen bulunuyorsun.

Benim kanunlarımda senin dilin ile "iyi" olan şey, senin de parçası olduğun bu varlık düzeneği ile uyumluluğundur. Hatta sen ölümü bile sadece kendin için var sanıyorsun ve ondan kaçmak istiyorsun, şu anki varlığının yokluğu seni derin korkulara sürüklüyor.

Bana hep kendi gözlüğünden bakıyorsun ya, ödüllendiren, cezalandıran, öfkelenen falan gibi... madem öyle mizah da yapayım, Hoca Nasreddin eski Ay'a ne olduğunu soranlara ne demişti: kırpıp kırpıp yıldız yapıyorlar. Gerçekten ince bir seziş. Bir dönüşüm değil mi aslında bu! Dikkat et yok oluş, demedim.

Ve sen buna ölüm diyorsun. Korkuyorsun. Çünkü gerçek kanunlar, ilkeler ve kuralların farkında bile değilsin, sadece korkuyor, korkutuluyor ve korkutuyorsun! Çıkarlarınla iş görmeye o kadar alışmışsın ki benimle bile pazarlığa girişiyorsun.

Senin dilinle konuştuğum/konuşturulduğum bu yazı da "insan biçimci" bir anlayışın ürünü olsa da yazanını anlayabiliyorum: istiyor ki varlık olarak zerrecik bile denilemeyecek yapıdaki insan, parçası olduğu bu sistemin (şimdilik bildiğiniz kadarıyla da olsa) kanunlar, ilkeler ve kurallarına ne kadar uygun davranırsanız, insani acı çekmeler o kadar az olacak!

Şeytan'ı yaratanın aslında bizzat insanın kendisi olduğunu biliyor bunları yazan.

Ve Evren'in kanunlar, ilkeler ve kurallarla örülü sistemine suç yüklenemeyeceğini de.

Bu yüzden kendi doğanı da doğru bilgi ile öğrenmelisin, çünkü bu bütünün bir parçasısın.

Sana son sözüm şu ki ben ne bir tiranım ne de diktatör!

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.