İç ve dış politikada, ekonomide ülkeye kaybettiren ve her geçen gün halk desteği azalan AKP iktidarının siyaseti istediği biçimde dizayn etmek için hedef aldığı CHP’ye yönelik dünkü yargı operasyonu Türkiye’nin Ortadoğululaşması, Lübnanlaşması yolunda yapılan hamlelerden biri. Türkiye, askeri darbe dönemlerinde bile olmayan şeyler yaşıyor. Darbeciler en azından, kendi çıkardıkları kanun, kararname ve yönetmeliklere uyuyor, yaptıklarının kılıfını önceden hazırlıyorlardı. AKP iktidarının ise öyle bir derdi yok, keyfine göre hareket ediyor. Seçim kurulları ve YSK’nin görev alanındaki bir konuda Asliye Hukuk Mahkemesi bir parti kongresini iptal ederek yönetimin görevine son verip yerine kayyım atayabiliyor. Yargıtay’ın bir dairesi ya da yerel bir mahkeme Anayasa Mahkemesi’nin kararına uymayabiliyor.
19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınıp tutuklanması ve 31 yıl önce aldığı üniversite diplomasının iptal edilmesinin ardından CHP’li belediyelere yönelik yargı operasyonlar sürerken dün, 8 Ekim 2023 tarihinde yapılan CHP İstanbul İl Kongresi İstanbul 45. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından iptal edildi. İl Başkanı Özgür Çelik ve mevcut yönetim görevden uzaklaştırıldı, yürüyen kongre sürecinin de durdurulmasına hükmedildi. CHP İstanbul İl Başkanlığı'na geçici olarak Gürsel Tekin, Zeki Şen, Hasan Babacan, Müjdat Gürbüz, Erkan Narsap heyeti görevlendirildi.
196 kurultay delegesinin tedbiren görevden uzaklaştırılmasını 15 Eylül’de görülecek olan CHP Kurultayı davasında iptal için bir işaret olarak görmek mümkün. 2023 Kurultayı’nda Genel Başkanlığı kaybetmesinden sonra, “sırtımdan hançerlediler” diyen ve bir süre Ankara’da ofis açan Kemal Kılıçdaroğlu 15 Eylül’ü iple çekiyor olmalı. Gerekçesi de hazır, tıpkı Gürsel Tekin’in dün kayyım olarak görevlendirilmesinden sonra söylediği gibi, “CHP’yi sahipsiz bırakamam, partimizi adliye koridorlarından kurtaracağım”. Sanki son yerel seçimde birinci parti olan CHP sahipsiz ve partiyi mahkemelere taşıyanlar da Kılıçdaroğlu’na yakın isimler değil.
Cumhuriyet’i kuran CHP’nin hedef alınmasının temel nedeni Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın bir dönem daha seçilmesini sağlamaktan ziyade İsrail’in uzun vadeli çıkarları doğrultusunda adım adım hayata geçirilen Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında Türkiye’nin üniter ulus devlet yapısının bozulması, Levent Gültekin’in uzun süredir dile getirdiği Türkiye’nin Ortadoğululaştırılması, Lübnanlaştırılmasıdır. Yani etnik, dinsel ve mezhepsel tanımlarla anayasal düzenin yeniden kurulmasının yolunun açılması. Sömürge valisi gibi bölgenin dizaynı için uğraşan ABD’nin Ankara Büyükelçisi Thomas Barrack da zaten bunu açık açık ifade etti. Ne dedi Barrack, “Türkiye için en iyi yönetim Osmanlı milletler sistemi”, “İsrail ulus devlet istemiyor”. Ortadoğu’da Türkiye’den başka üniter ulus devlet var mı peki?
Baykal’dan sonra Kılıçdaroğlu’nun CHP Genel Başkanı olduğu yıllardan bugüne bakarsak neler görüyoruz. CHP’de başka isimler konuşulurken, adı bile geçmezken, Bahçeli’nin önerisiyle Kılıçdaroğlu’nun duyurduğu, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun çatı aday diye Erdoğan'ın karşısına çıkarıldığı 2014 seçimlerini, Deniz Baykal’ın da perde gerisinde rol oynadığı, “istikşafi” adı verilen görüşmelerle oyalanarak seçimin yenilenmesi için hükümetin kurdurulmadığı 7 Haziran 2015 seçimlerini, Muharrem İnce’nin aday gösterildiği ama arkasında durulmayan 2018 Seçimlerini ve dahi “genel başkanlar aday olmamalı” dedikten sonra 2023 Seçimlerinde ulufe gibi dağıttığı milletvekilleri ile kendi adaylığını 6’lı masaya kabul ettiren ve Erdoğan karşısında aday olan
Kemal Kılıçdaroğlu 2023 Kurultayını İmamoğlu’nun desteklediği Özgür Özel karşısında kaybetti. Bu Türkiye üzerine yapılan planlar açısından bir kazaydı ve Kılçdaroğlu tekrar CHP’nin başına gelmeliydi. İşte Kılıçdaroğlu’nun “sırtımdan hançerlendim” dediği günden beri misyonunu tamamlaması için tekrar partinin başına getirilmesi için uğraş veriyor iktidar. Bunun için anayasa, yasalar ve seçim kurulları hiçe sayılıyor. Yani ne yapıp edilip Kılıçdaroğlu’nun tekrar başa getirilmesi ve CHP’nin bir alevi partisine dönüştürülmesi gerekiyor. Meclis’te kurulan ve şu an oyalanan komisyonun daha işlevsel hale gelmesi de Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin başına geçmesinden sonra mümkün olacak gibi görünüyor. Sünni İslamın partisi AKP, Türk milliyetçiliğinin partisi MHP, Kürt milliyetçiliğinin partisi DEM ve Alevilerin partisi CHP. Bahçeli’nin, “cumhurbaşkanının iki yardımcısı olsun, biri Kürt, biri alevi” sözlerine uygun biçimde. İşte bu tablo Türkiye’nin felaketi olacak bir tablo. Merak eden Lübnan’ın tarihine bakarak öğrenebilir.
Ama her zaman evdeki hesap çarşıya uymayabilir. Bu da izlenecek siyasete ve halkın bu siyasete inanıp güvenerek arkasında durmasına bağlı. Herşey bir kurguya göre ilerliyor görünüyor ama siyasette böylesi oyunları bozacak yeni oyunların kurulması da mümkün olabilir. İşte burada görev Genel Başkan Özgür Özel liderliğinde Cumhuriyet’i kuran CHP’ye, onun ekibine, muhalefet cephesine düşüyor.

Katılımı az olan muhteşem Barış Günü etkinliği
Malum, önceki gün 1 Eylül Dünya Barış Günü’ydü ve Bursa merkezde üç ayrı etkinlik gerçekleştirildi. Etkinlikler içinde en dikkat çeken ve dolu dolu olan Nilüfer Belediyesi’nin Halkevi önündeki etkinliğiydi. Nilüfer Belediyesi çok güzel bir Barış Günü etkinliği etmişti ama Halkevi’nin önündeki koskoca meydan boştu, katılım hiç beklendiği gibi değildi.
Belgesel, söyleşi ve konser zincirinden oluşan zengin etkinlik belli ki yeterince duyurulamamış, diğer iki etkinlik de katılımı olumsuz etkilemişti. Böyle zamanlarda neden bu işleri organize edenler birbirleri ile temas kurup planlamayı birlikte yapmazlar. Halbuki Bursa’da Büyükşehir ile birlikte 6 belediye CHP’de. Çok mu zor bu kutlama etkinliğini birlikte yapmak ve Nilüfer Halkevi’nin önünü hınca hınç doldurmak?
Davetler arasında Nilüfer Belediyesi’nin davetine gitmeyi tercih ettim çünkü Dikili’nin efsane Belediye Başkanı “Komünist Osman” lakaplı Osman Özgüven’i anlatan gazeteci Gökmen Ulu’nun hazırladığı belgesel, şair ve yazar Ahmet Telli ile Grup Yorum’un solisti Hilmi Yarayıcı, Yunan sanatçı Vassilis Saleas ve Ahmet Koç vardı.
Osman Özgüven’in ismini 12 Eylül darbesi sonrası 1984 Yerel Seçimlerinde SODEP’ten belediye başkanı seçilmesinin ardından düzenlediği tüm Türkiye'de dikkatleri çeken Dikili Kültür ve Sanat Festivali ile duymuştum ama ilk kez bu belgesel ile yakından tanıyıp bilgi sahibi oldum. Gazeteci Gökmen Ulu’nun yaptığı belgesel gerçekten izlenmeye değer güzel bir belgesel.
Klarnet ustası Yunan sanatçı Vassilis Saleas ve Ahmet Koç, çaldıkları birbirinden güzel eserlerle izleyenleri duygulandırırken konserin coşkusu Grup Yorum’un sanatçısı Hilmi Yarayıcı ile zirveye çıktı. Nilüfer Belediye Başkanı Şadi Özdemir, eşi Nuray Özdemir, başkan yardımcıları ve diğer çalışanlar ve vatandaşların şarkılara eşlik ettiği, halay çektiği gece hafızalarda iz bıraktı.
Bu arada KESK, Bursa Emek ve Demokrasi Güçleri ile Bursa Kent Konseyi’nin ortaklaşa düzenlediği yürüyüş ve Atatürk Stadyumu Meydanı’ndaki Gripin grubunun konseri de beklenen ilgiyi görmedi.
Osmangazi Belediyesi’nin Panorama 1326 Bursa Fetih Müzesi’nde düzenlediği “Barış Şarkıları” konserinde Sanatçı Ceren Toksöz 12 farklı dilde şarkıyı barış için seslendirdi. Buradaki konsere katılım da salonun büyüklüğü dikkate alındığında fazla değildi.
Umarız CHP'li belediyeler bundan sonraki benzer etkinliklerin organizasyonunda birbirleri ile temas kurar ona göre hareket ederler.