'Tek başına olmaz'

Nilüfer'de 1999 yılından bu yana Belediye Başkanlığı yapan Mustafa Bozbey, teknolojiyi iyi kullanması ve halkla ilişkilerde gösterdiği performansla da bilinir.

Nilüfer Belediyesi'nin son bir yılını değerlendirdiği toplantıya gazetecileri Whatssup üzerinden isim isim birebir video ile davet eden Bozbey, salonda bir başka farklılığa daha imza attı.

Bozbey, konuşmasının ardından gazetecilerin oturduğu masaları tek tek dolaşarak sohbet etti, yöneltilen soruları yanıtladı.

İlçedeki sosyal, kültürel ve sanatsal çalışmaların ağırlıklı olarak anlatıldığı 17 dakikalık sunumun ardından konuşan Bozbey, yol, park, bahçe, kaldırım gibi çalışmaların zaten asıl işleri olduğunu bu yüzden de sunumda yer vermediklerini belirtti.

Konuşmalarında, 'başkan' yerine 'kent yöneticisi' ifadesini tercih eden ve ekip vurgusu yapan Bozbey, sık sık 'başkanlık anayasası' değişikliğine göndermede bulundu.

1999 yılından bu yana yapılan çalışmaların anlatıldığı "Tek Başına Olmaz" başlıklı kitap ve "Tek Başına Olmaz" rozeti ile de buna özellikle vurgu yapılmıştı belli ki... "Biz büyük bir aileyiz ve ben tek başıma karar vermedim. Çünkü biz,'Tek başına olmaz' diyoruz" dedi. Bozbey, bir süredir neden sakallı olduğu sorusuna da, "Demokrasi konusunda sözümüz dinlensin diye sakalımızı bıraktık" yanıtını verdi ve referandum geçene kadar kesmeyeceğini ifade etti.

Referandumda ülkenin yönetim biçiminin değişip değişmeyeceğinin oylanacağını bunun da bir parti meselesi olmaktan çok öte olduğunun altını çizen Bozbey, "Eğer biz bu ülkede demokrasi ve barış kültürünü hakim kılmış olsaydık; bugün bu sorunları fazlasıyla aşardık" dedi ve halkın 16 Nisan'da demokrasiden, barıştan, özgürlükten ve parlamenter sistemden yana tavır sergileyeceğine inandığını vurguladı.

Masa masa gezerek gazetecilerle sohbet eden Bozbey'e daha çok verimli tarım arazilerinin konut ve sanayiye açılması, Batı Organize Sanayi Bölgesi ve Bursa'nın her geçen gün daha da can sıkan trafiği soruldu.

Batı Organize Sanayi Bölgesi'ne ihtiyaç olmadığını bunun tarım topraklarına elveda anlamına geleceğini vurgulayan Bozbey, Bursa'nın artık toprak kaybetmemesi gerektiğini vurguladı. Orta Anadolu'da kıraç alanlar bulunduğunu sanayinin buralara kaydırılması gerektiğini, ulaşım imkanlarının her türlü çözümü mümkün kıldığını kaydetti.

Gölyazı'dan Akçalar'ın görünüşü

Konu tarım toprakları ve doğal çevre olunca bir gün önce Gölyazı'da dikkatimi çeken manzarayı sordum Bozbey'e, çektiğim bir fotoğrafı da göstererek... Endişelerimi paylaştım ve Uluabat'ın geleceğine ilişkin...

Uluabat, güzellikleri ve göçmen kuşların konaklama ve üreme alanı olmasından dolayı dünyanın sayılı sulak alanlarından biri.

Bu nedenle, 1971 yılında İran'ın Ramsar şehrinde imzalanan sulak alanların korunmasına ilişkin sözleşmenin kapsamına 1998 yılında alınmış bir göl. Göl aynı zamanda 2001 yılında dünyaca ünlü 19 gölü bünyesine alan Living Lakes (Yaşayan Göller) ağına dahil edilmiş.

Mustafakemalpaşa, Orhaneli, Harmancık ve Akçalar'ın özellikle sanayi atıkları gölü tehdit ederken yakın çevresindeki yapılaşma da korkutuyor. Gölyazı'dan Uluabat'ın doğusuna bakınca konut yoğunlaşmasının olduğu Akçalar hemen dikkat çekiyor. Her ne kadar yapılaşma göl koruma bandının dışında olsa da mantar gibi biten konutlar korkutuyor. Konutların hemen yukarısında da Akçalar Sanayi Bölgesi yükseliyor ve genişlemesi sürüyor.

Koskoca Bursa Ovası'nın halini görünce insan korkuyor haliyle. Ya Uluabat ve çevresini de kaybedersek. İşte Batı Organize Sanayi Bölgesi de bu korkularımızı besliyor. Bozbey, Badırga'da milyonlarca metrekare verimli toprağın kaybedildiğini aktarıyor ve dikkat çeken bir şey söylüyor; Uluabat ve çevresine ilişkin bakanlıklar bünyesinde yeni yeni kurullar oluşturulduğunu buralardan çıkacak kararların neler olacağının bilinmediğini ve endişe duyduğunu aktarıyor.

Uluabat Gölü'nün dünyada gidilip görülmesi gereken 30 sulak alan arasında yer aldığını da düşününce korkmak da haklı değil miyiz?

@zaferopsar