SON DAKİKA
Hava Durumu

O fıtrat vahşi kapitalizmin fıtratı

Yazının Giriş Tarihi: 15.05.2014 02:53
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.05.2014 02:53

Türkiye'yi ileri demokrasiye taşıdığı iddiasıyla pek övünen Başbakan Erdoğan'ın, (gerçi son birkaç yıldır bunu pek dile getirmiyor, çünkü 'yetmez ama evet' ihtiyacı yok) ülkenin gördüğü en büyük maden faciasının olağan olduğunu bize anlatmaya çalışırken verdiği örnekler onun yönettiği Türkiye'nin çalışma yaşamında nerede olduğunu gösteriyor.

Danışman kadrosunun muhtemelen, 'dik duruşunu bozma, zaaf olarak algılanır' diye öğütlediği Erdoğan'ın Soma'da basın toplantısındaki tavrı güç sarhoşluğu içindeki insanı göstermesi bakımından dikkat çekiciydi.

İçindeki acıyı bize belli etmek istemiyordu anlaşılan! Halbuki biz Başbakan'ı televizyonlarda Mısır'da darbecilerin katlettiği Esma'ya ağlarken görmüştük, hiç de farklı bir şey düşünmemiştik duruşu konusunda.

Al Jazeera muhabirinin sorusuna yanıt verirken-daha doğrusu düşük tonda kendince ayar verirken- 18 Yüzyıl'a kadar uzandı, maden facialarının nasıl normal bir şey olduğunu kanıtlamak adına. İngiltere'den, Amerika'dan, Fransa'dan örnekler verdi.

'Bu işin fıtratında bu var' derken aslında Batı'nın geçtiğimiz yüzyıldaki bir gerçeğini anlatıyordu bize farkında olmadan belki de. Danışmanları iyi çalışmış ağır kayıpların olduğu faciaları bir bir önüne koymuşlardı.

Verdiği örnekler, Batı'nın vahşi kapitalizm yıllarıydı. Neydi vahşi kapitalizmin fıtratı; en az maliyetle maksimum kâr. Zor koşullarda 14 saati bulan çalışma süreleri ve haklardan yoksun düşük ücretli yıllar. Emekçilerin sınıf bilincinden uzak, sömürüldüğü, sermayenin kârlarına kâr eklediği yıllar. Marx'ın emek-sermaye çelişkisini ortaya koyduğu görüşlerinin henüz mücadeleye bayrak olmadığı yıllar.

Erdoğan'ın, 2014 Türkiyesi'nde 'normal bunlar, olağan' diyerek mazur göstermeye çalıştığı Soma faciası için örnek verdiği yıllar, işte o yıllar...

Oysa Başbakan bize hep ileri hedeflerden 2023'ten, 2071'den, 500 milyar dolar ihracattan, bilimden, teknolojiden bahsetmiyor muydu. Başörtüsü uzaya uydu gönderneye engel mi oldu demiyor muydu. Peki şimdi yüzlerce işçinin ölümünü mazur göstermek için niye 100 yıl geriye gidiyorduk. Hedefimiz daima ileri değil miydi, biz mi yanlış anlıyorduk yoksa...

Başbakan'ın örnek verdiği o ülkelerdeki işçi sınıfı mücadeleler verdiği zor yılları geride bıraktı ve insanca çalışma koşullarına kavuşup birçok hakkını alabildi. Elbette kolay olmadı bunlar, çok ağır bedeller ödendi işçi sınıfının bugünlere gelmesi için. O ülkeler de uygun çalışma koşullarını oluşturdular, yasalarla bunları güvence altına alıp benimsediler. 

Kim ne derse desin, Türkiye 1961 Anayasası ve ardından çıkarılan yasalar, imzalanan uluslar arası sözleşmelerle çalışma yaşamında önemli kazanımlar elde etti, sendikalar kuruldu. Emek cephesi 60'lı ve 70'li yıllarda sendikalaşmanın yaygınlaşması ile siyasal ve sosyal yaşamda önemli değişimlerin de itici gücü oldu.

Başbakan'ın örnek verdiği o ülkelere bakın bakalım bugünün Türkiyesi ile ne kadar fark var. Başbakan saydığı ülkelerden bugüne ilişkin olanı geçtim 40-50 yıl öncesinden örnekler verseydi biz de derdik ki, Başbakan haklı dünyada bunlar oluyor, normal... Oysa, Şili'de 4 yıl önce 700 metre yerin altından 80 gün sonra sağ çıkarılan 33 işçiden hiç bahsetmiyor. Belli ki danışmanları o ayrıntıyı, 'burada söylemenin gereği yok' diye önüne not düşmemişler.

"Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır" evet, ama iş cinayeti yoktur literatürde insanları topluca ölümlere sürükleyen. Soma'da yaşanan da budur.

AKP'nin iktidara geldiğinden bu yana yaygınlaştırdığı özelleştirme-taşeron sistemi nedeniyle sendikalı işçi sayısı giderek düştü, ücretler iyice geriledi. Sendikalar iktidarla aynı safta durarak gerçek sendikacılıktan uzaklaştılar. İktidarın safında yer almayanlar da mücadeleyi ücret sendikacılığına indirgediler. Sendikaların görevlerinden biri de işçinin çalıştığı ortamın güvenli olmasını sağlamaktır. Bunu ne kadar yapıp yapmadıkları tartışılır.

Türkiye AKP iktidarı döneminde çalışma yaşamında Batılı ülkelerinin çok gerilerine düştü, vahşi kapitalizm yıllarına döndü. Sendikaların iğdiş edildiği taşeronlaştırma da bunun en somut örneğidir. Daha, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın görevlerini gerektiği gibi yapıp yapmadığına, tartışmaların odağındaki İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası'na girmedik bile.

İşte; Erdoğan'ın Soma'daki faciayı olağan göstermek için yüz yıl öncesine giderek 'fıtratında var' dediği şey, bugünün Türkiyesi'ndeki vahşi kapitalizmin fıtratı.

twitter.com/zaferopsar
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.