SON DAKİKA
Hava Durumu

Kennedy gazetecilere ne demişti?

Yazının Giriş Tarihi: 28.11.2015 12:37
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.11.2015 12:37

Ne zaman bir gazeteci tutuklansa aynı klişe sözler geliyor iktidar sözcülerinden. Dün de, bugün de...

Ahmet Şık, Nedim Şener ve diğer gazeteciler tutuklandığında, özellikle Batı'dan gelen tepkilere "Onlar gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuklu değiller. Onlar örgüt üyesi" yanıtı veriliyor, yazılmamış kitapların bombadan tehlikeli olduğu vaaz ediliyor, iktidar sözcüleri de bunları tekrar ediyordu.

Can Dündar ve Erdem Gül'ün "MİT tırları" ile ilgili haberlerden dolayı tutuklanmaları konusunda aynı sözler tekrarlanıyor.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş, Can Dündar ve Erdem Gül için "Onlar gazetecilik vasıflarından dolayı yargılanmıyorlar. Bu arkadaşlarımız devletin sırlarını ifşa etmek veya casusluk faaliyetlerinde bulunmakla itham ediliyor" dedi.

Başbakan Ahmet Davutoğlu da geçenlerde CNN International televizyonunda Christiane Amanpour'un Türkiye'deki basın özgürlüğüne yönelik baskılar konusundaki sorusuna, büyük bir iddia ile "Basın özgürlüğü kırmızı çizgimdir, herhangi bir saldırıda ben korurum" yanıtı veriyor, Türkiye'deki basın özgürlüğünün batıdan farklı olmadığını söylüyordu.

Oysa biliyoruz ki, dış dünyaya karşı söylenen bu sözlerin Türkiye içinde hiçbir kıymeti harbiyesi yok. Dünya da zaten bunun böyle olmadığını biliyor.

Yanlış işler yapan ve çıkarlarına dokunulan her muktedir bugüne kadar benzer şeyleri tekrar edegeldi Türkiye'de. Fakat gazetecilik ve halkın haber alma hakkına yönelik hukuksuz uygulamalar hiçbir dönemde bugünkü kadar tavan yapmadı.

İktidar hukuksuz uygulamalara imza atarken, iktidarın oluşturduğu medya düzeni de sürekli olarak gazeteciliğin temel evrensel ilkelerini altüst ediyor yayınlarında.

Düşünün bu yayın organlarının köşelerinden hergün tutuklanması gereken gazeteciler listesi yayınlanıyor! Oysa yargı kendi işini yapar, gazeteci gazeteciliğini. Gazetecinin görevi sadece gazetecilik yapmaktır.

İktidarın yılmaz sözcülüğünü yapan bu kalemlerin "vatan hainliği", "casusluk" gibi suçlamalarda bulunarak "Batı'da olsa şöyle olurdu", "ABD'de böyle olurdu" gibi çıkışları üzerine şöyle bir dolaştım internette, oralarda neler olmuş diye...

İlk rastladığım, ABD'nin 1961'de başarısızlıkla sonuçlanan Küba'ya yönelik Domuzlar Körfezi çıkarması oldu.

Başkan John F. Kennedy , Küba'ya gizli bir çıkarma yapılacağı haberini öğrenen New York Times'ın bu haberi yayınlamaması için tüm baskı yollarını deniyor. Kennedy, gazetecilerle yaptığı toplantıda, bir haber yayınlanmadan önce "Bunun haber değeri var mı?" diye sorulması gerektiğini söylüyor ve "Sizden tek istediğim, haberi yazarken bir de, 'Bunun ulusal güvenliğimiz için yararı ne?' diye sormanız." diyor. Yani, Kennedy gazetecilerden otosansür yapmalarını istiyor.

New York Times'in yazı işlerinde yapılan yoğun tartışmalar sonunda bir orta yol bulunuyor; Domuzlar Körfezi çıkarması haberi manşetten değil de tek sütun olarak yayınlanıyor, bazı 'hassas' bilgiler de çıkarılıyor.

Yayınlanan bu haberlere tepkisi büyük olan Kennedy, Domuzlar Körfezi operasyonu başarısız olunca bu kez basına yeterli eleştirileri yapmadıkları için sitem ediyor. Daha çok haber yaparak yanlışa düşmelerini engelleyebilmiş olacaklarını söylüyor. Ne ilginç değil mi?

New York Times'ın o dönemki genel yayın yönetmeni Turner Catledge anılarında Kennedy'nin, "Eğer daha fazla yayın yapsaydınız, bizi bu derece büyük bir yanlışa düşmekten kurtarabilirdiniz. Keşke, basın olarak Küba politikamız hakkında öğrendiğiniz her şeyi yayımlasaydınız." dediğini anlatıyor.

Batıda buna benzer çok olay yaşandı, gazetecilerin "devlet sırrı" olarak tanımlanan haberleri oldu, ama hiçbirinde gazeteciler tutuklanıp cezai yaptırımlarla karşılaşmadı. Yönetimler ancak o bilgi ve belgeleri sızdıranları görevden uzaklaştırdılar ya da yargıladılar.

Yani devlet, sırrını korumak için gerekeni yapacak, gazeteci ise bulduğu bilgi ve belgeyi kamu yararı ve halkın haber alma hakkı doğrultusunda yayınlayacak. 1960'lı, 70'li yılların Amerikasında Vietnam, Watergate ve Pentagon belgelerine ilişkin haberler bunların bazıları.

Nitekim Vietnam Savaşı New York Times ve Washington Post gazetelerinin yayımladığı devletin çok gizli dokümanlarıyla farklı bir seyir izledi. Devletin güçlü itirazlarına rağmen yayınlanan bu haberler sayesinde Amerikan halkı Vietnam'daki korkunç tablodan haberdar oldu ve tepkisini ortaya koydu, Amerika'nın Vietnam işgali bitti.

Düşünün, Vietnam belgeleri belki daha önce ortaya çıksaydı savaş bu kadar uzamayacak ve yüzbinlerce insan da ölmeyecekti.

"Devlet sırrı" ve gazetecilik konusunda çarpıcı örneklerden biri de ABD Başkanı Reagan dönemindeki "İrangate".

O olayın ortaya çıkışı ve gelişimi de şöyle:

Lübnan'da yayımlanan Ash-Shiraa dergisi, Kasım 1986'da ABD yönetiminin yıllardır ambargo uyguladığı hasmı İran'la gizlice görüştüğünü, İran'a el altından silah sattığını ortaya çıkardı.

Haberin yayınlanmasından sonra ABD Başkanı Ronald Reagan, ilk açıklamasında iddiaları reddetti. Ancak ABD medyasının ulaştığı yeni bilgilerle haberi büyütmesi üzerine silah satışını doğrulamak zorunda kaldı. Sevkiyatın İran'ın elindeki Amerikalı rehineleri geri almak için yapıldığını iddia etti.

Skandalın peşini bırakmayan ABD medyası, çok geçmeden olayın tüm detaylarını ortaya çıkardı. Washington'ın İran'a 1985'te gönderdiği bir uçak silah karşılığında aldığı parayı Nikaragua'da sol iktidarı devirmeye çalışan anti-komünist gerillaları desteklemede kullandığı anlaşıldı.

Konuyu araştırmak üzere kurulan komisyon, ilgili belgeleri elde edemediği için fazla ilerleyemedi. Çünkü belgeler önceden imha edilmişti. Buna rağmen CIA Başkanı dâhil hükümetteki birçok isim görevden uzaklaştırıldı. Tüm bunlara karşın Reagan itibar da kaybetmesine rağmen, skandalı ortaya çıkaran gazetecilerin peşine düşmedi, onları hainlik ve casuslukla suçlamadı...

Bilmem bu kadarı yeter mi, bugün Türkiye'de gazetecilik yapanlara "casus", "vatan haini" gibi suçlamalarda bulunanlara...

Bu arada Can Dündar ve Erdem Gül'ün tutuklanmalarına neden olan "MİT Tırları" haberi Aydınlık gazetesinde 21 Ocak 2014 tarihinde "İşte Tır'daki cephane" başlığı ile sürmanşetten verilmiş ama nedense bununla ilgili "devlet sırrı" ya da "casusluk" suçlamasıyla tutuklamaya varan adli bir işlem yapıldığını hatırlamıyoruz. Onlara da soruşturma açılsın demiyorum ama insan merak ediyor haliyle...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.