SON DAKİKA
Hava Durumu

Kabuk bağlamayan yara

Yazının Giriş Tarihi: 04.06.2012 01:18
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.06.2012 01:18

Bir gün içinde aniden gelişen haberleşme trafiğinin ardından bir anda kendimi Ermenistanlı ve Türkiyeli meslektaşlarımın arasında buldum Kayseri'de.

İki haftayı bulan gezi, Türkiye'de geçmişte Ermeniler'in yaşadığı bazı yerleri ve kapı komşumuzu ilk kez görme fırsatı oldu benim için.

Amerika ve Kanada'da Ermeni arkadaşlarım olmuştu ama böylesi bir buluşmaya ilkti. Nesilden nesile sürekli kanayan, derin acıların yaşandığı bu toprakları sınır komşusu meslektaşlarımızla gezerken, yüreklerimizdekini paylaştık. İki halkın dinleri ve dilleri ayrı olsa da nasıl ortak bir geçmiş ve kültüre sahip olduğumuza tanıklık ettik. 

Bir halkın etnik adının sıradan insandan kimi politikacısına kadar küfür olarak kullanıldığı bir toplumda resmi tarihin söylemleriyle şekillenen paradigmanın yarattığı zihni kirlenmenin toplumlar arasına nasıl duvar çektiğini gördük.

Bu nedenle günümüzde başta politikacılar ve biz gazeteciler olmak üzere herkese önemli görevler düşüyor. Nefret ve kinin yerine, barışın, hoşgörünün, farklılığa saygının dilini konuşmamız gerekiyor.

İstanbul Kültür Üniversitesi Global Political Trends Center (GPoT), Eurasia Partnership Foundation ve USAID (United States Agency for International Development ) tarafından zaman zaman organize edilen geziler iki ülke arasında barışcıl ilişkilerin geliştirilmesi ve toplumlardaki önyargıların kırılması adına önemli bir çalışma.

İki ülke milli takımlarının cumhurbaşkanlarının da izlediği karşılıklı maçlarına kadar uzanan yakınlaşmanın askıda olan protokollerin hayata geçirilmesi ile daha ciddi mesafeler alacağına kuşku yok. Çünkü Türkiye halkı her ne kadar konudan fazla haberdar olmasa da Ermenistan halkı süreci yakından takip ediyor ve ilişkilerin geliştirilmesini son derece önemli buluyor.

Türkiyeli ve Ermenistanlı gazeteciler Kapadokya'da

Bu gezide şunu bir kez gördüm ki; biz insanlar etnik kökenimiz, dinimiz, dilimiz ne olursa olsun yüreklerimizi samimiyetle birbirimize açarak acıyan yaralarımıza şefkatle dokunduğumuz zaman sorunların çözümü de mümkün.

Yeter ki isteyelim.. Yeter ki önyargısız, nefret ve kinden arınmış olarak birbirimize el uzatalım. Yüzyıllarca bu topraklarda birlikte yaşamış, şu anda birbirine komşu olan iki halk olarak engelleri, korkuları yenme cesareti gösterelim.

Biliyorum bu söylediklerim bazılarımızın hoşuna gitmeyecek ya da çok ütopik bulanlar olacak. Ama ben söylemezsem, sen söylemezsen, o söylemezse, barışı kardeşliği, hoşgörüyü dillendirmezse nasıl huzur bulacağız?

Burada Mevlana Celaleddin-i Rumi'yi felsefesiyle derinden etkileyen Şems-i Tebrizi'nin sözlerinden birini anımsatmadan geçemeyeceğim; "Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi, hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermemek kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk'ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir."

Kayseri Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi

twitter.com/zaferopsar

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.