SON DAKİKA
Hava Durumu

'Böyle bir şey olabilir mi ya!'

Yazının Giriş Tarihi: 28.12.2020 01:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.12.2020 01:00

AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın pek sık duyduğumuz bir sözüdür; "Böyle bir şey olabilir mi ya!".

Erdoğan, bir olay karşısında ne kadar şaşırdığını anlatmaya çalışır bu sözleri ile topluma. Şaşırdığını söylediği şeylerin şaşırtıcı olup olmadığı belki tartışılır ancak kendisi yıllardır öyle şeyler yapar, öyle şeyler söyler ki, bizler de hemen hergün "böyle bir şey olabilir mi ya!" der dururuz kendisine.

18 yılı bulan AKP iktidarında öyle şeyler yaşanıyor ki, önceden "Burası Türkiye" diye şaşırdığımız şeylerin daha hayret verici olanlarına tanık oluyoruz ve artık "burası AKP Türkiyesi" diyoruz. Olağan olmayan şeylerin olağanlaşıp sıradan hale geldiği, kanıksandığı bir dönemdeyiz...

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Büyük Dairesi'nin Selahattin Demirtaş'ın tahliye edilmesi gerektiğine ilişkin kararına gösterdiği tepki normal bir tepki değildi elbette, ama şaşırmadık ve "böyle bir şey olabilir mi ya!" demekten kendimizi alamadık.

Hoşuna gitmeyen yargı kararları konusunda nasıl tepkiler verdiğini, Anayasa Mahkemesi'nin kimi kararlarına ilişkin, "bu karara uymuyorum, saygı da duymuyorum" dediği hala kulaklarımızda iken AİHM kararı için söylediği "bizi bağlamaz" sözü şaşırtmadı, fakat "böyle bir şey olabilir mi ya!" demekten kendimizi alamadık.

Neden böyle, çünkü Avrupa Konseyi'nin kurucuları arasında yer alan Türkiye'nin bir hakim üye verdiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarını tanımayı kabul ettiği için... İçeride Anayasa Mahkemesi'nin kararları herkesi bağladığı ve uyulması gerektiği için dedik. Altına imza atılan uluslar arası hukuki sözleşmelerin iç hukukun üzerinde olduğunu kabul ettiğimiz ve bunu anayasaya yazdığımız için öyle dedik.

Neden böyle dedik? Geçmişte Erdoğan'ın kendisi de haklarını aramak için üç kez Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurduğu için "böyle bir şey olabilir mi ya!" dedik.

AİHM kararının uygulanması konusunda asıl konuşması gereken Adalet Bakanı'ndan henüz bir ses gelmezken, bu konularda şahin tavrıyla hemen sahne alan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, "AİHM'in almış olduğu karar, boşlukta bir karardır. Hiçbir anlamı yoktur" dedi.

Soylu'nun bu çıkışına şaşırdık mı? Ne mümkün, tabi ki hayır, asla! Ama kararlarını uygulayacağımıza ilişkin taahhütte bulunup altına imza attığımız Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi varken, Türkiye'nin bir hakim görevlendirdiği AİHM'in kararı nasıl anlamsız ve boşlukta olur, "böyle bir şey olabilir mi ya!" dedik...

Oysa geçmişte Türkiye'yi yöneten siyasiler AYM ya da AİHM kararları konusunda ne böyle bir tavır takındılar ne de kararları uygulamamazlık ettiler. "Bu kararı tanımıyorum, saygı da duymuyorum" demediler. Oysa bugün, gerek Erdoğan, gerek Bahçeli, gerek Soylu, "takmıyoruz, uymuyoruz" sözlerini rahatlıkla söyleyebiliyorlar.

İşte; ettiği yeminle anayasaya, yasalara uymak ve bunlara uyulmasını gözetmekle yükümlü olan Cumhurbaşkanı ve yine aynı yükümlülükleri taşıyan İçişleri Bakanı, Türkiye'nin altına imza attığı uluslararası sözleşmeler ve bunlara atıf yapan Anayasa hükümlerine rağmen böyle konuştukları için, "böyle bir şey olabilir mi ya!" dedirtiyorlar.

Ben mesela, trafik cezası kesen polise, "trafik kurallarına uymuyorum, cezayı da ödemiyorum" diyebilir miyim? Dersem başıma neler gelir... "Böyle bir şey olabilir mi ya!"

Peki devletin zirvesinde bulunan Erdoğan ve İçişleri Bakanı nasıl böyle davranabiliyorlar? Anayasa ve altına imza atılan uluslar arası sözleşmeler nedeniyle bunların hukuki ve ekonomik sonuçları olabileceğini düşünmüyorlar mı?

Elbette düşünüyor olmalılar, kendileri düşünmüyorsa, danışmanları hatırlatıyor olmalı değil mi?

İç politika ve iktidar içi birtakım hesaplar nedeniyle yapılan bu çıkışlar yerini gerçeklere bırakacak ve iktidar istemeyerek de olsa önümüzdeki günlerde bazı adımlar atmak zorunda kalacak, AİHM kararlarını da yerine getirecek.

***

Yılbaşında "iki kişilik" partideyim!

Siyasal İslamcıların yılbaşı kutlamalarına duydukları alerji yıllardır bilinen bir gerçek.

Her yılbaşı öncesi yeni yıl kutlaması yapmanın "günah" olduğunu söyleyen, buna ilişkin "tebliğler" dağıtan, hatta işi, şişme Noel Baba'yı bıçaklamaya kadar vardıranları gördük.

Koronavirüs salgını, süreci ekonomik ve siyasi hesaplarla yürüten iktidara da yıllardır kutlanmasından rahatsızlık duydukları yılbaşı için iyi bir fırsat verdi.

Erdoğan ne dedi: "Bir defa bu tür partiler, otellerde olsun, villalarda, şurada, burada olsun yani bütün güvenlik güçlerimiz her türlü tedbiri alacaktır. Bunlara müsaade etmemiz mümkün değil. Yani istihbaratımız nerede bu tür şeylerin olduğunu görür, tespit ederse oralara gerekli operasyonu yapar. Çünkü bizim için insanımızın hayatı her şeyin ötesindedir. Bu tür şeylere de fırsat vermeye niyetimiz yok. Biz devletsek, devlet olarak bizim görevimiz nedir? İnsanımızın sağlığını, hayatını korumaktır. Sonra ne diyecekler Allah göstermesin herhangi bir şey olduğu zaman 'Bak, devlet nerede? Devlet tedbirini almadı? Devlet gerekeni yapmadı?' Buna fırsat veremeyiz. Onun için başta İçişleri Bakanlığımız olmak üzere, istihbaratımız her türlü tedbiri alarak bu işlerin üzerine gidecek. Bundan kimsenin endişesi olmasın."

Ne güzel sözler değil mi? Salgına karşı vatandaşının sağlığını düşünen, koruyup gözeten bir devlet, iktidar anlayışı!

Koronavirüs salgını ile mücadelede elbette tedbirler alınacak, alınmalı, yılbaşında da toplu buluşmalar, partiler, bulaşı artıracağı için bunlara izin verilmemeli. Kimsenin salgının yayılmasını önleyici tedbirlere bir dediği yok. Zaten 14 gün tam kapanma olsun diyenler de biziz...

İyi güzel de bu virüs yılbaşı partilerinde, baroların, sivil toplum örgütlerinin, akademik odaların kongrelerinde yayılırken, AKP kongrelerinde, AKP'li milletvekillerinin geniş katılımlı düğünlerinde, Erdoğan miting yapıp, vatandaşlara çay atarken, Kurban Bayramında sokağa çıkma yasağı uygulanmazken, Ayasofya onbinlerce kişiyle ibadete açılırken istirahate mi çekildi?

Bunları gördükten sonra ben kararımı verdim, yılbaşında evde parti yapacağım, hem de eşimle iki kişilik bir yılbaşı partisi!

2021 yılı koronavirüs kabusunun bittiği, yeni kabusların olmayacağı, sağlıklı, mutlu, insan haklarının ihlal edilmediği özgür bir yıl olsun...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.