Muhteşem Semih Pala(!)

Oysa yanılmak, yaptığım eleştiride haksız düşmeyi çok isterdim ama FotoFest'in kapanış törenindeki konuşması ile Semih Pala beni yanıltmadı...

Ben, "FotoFest bahane, Pala şov şahane (!)" başlıklı yazımda Pala'ya (festival kapsamındaki davranışları nedeniyle) birtakım eleştiriler getirmiştim.

Kendisi hakkında bu platformdan yazdığım ilk eleştirim değil.

Nitekim zat-ı muhterem de eleştirmeyi gayet iyi bilir.

Bir önceki BŞ Belediye Başkanı Hikmet Şahin'e yaptıklarını bu kent unutmadı.

Hikmet Başkana Allah rahmet eylesin, Semih Pala'nın onun hakkındaki ithamları arşivlerde duruyor.

Sırf Hikmet Şahin başlattı diye İpek Yolu Film Festivali'ni yok ettiklerini ve bunun başını da Pala'nın çektiğini bilmediğimizi sanıyor olabilirler!

Bu arada, Hikmet Şahin de tıpkı Pala ve Altepe gibi aynı parti teşkilatının insanı olduğunu anımsatmakta yarar var...

Şimdi, birilerinin kendi davranışlarını eleştiriyor olmasına haklı olarak anlam veremiyor Semih Pala. Muhtemelen de kendini kusursuz, mükemmel ve muhteşem görüyor. Her şeyi 4x4'lük yaptığını sanıyor.

FotoFest'in kapanış töreninde yaptığı konuşmada, yazıma yanıt verdi. Elbette ki böyle bir hakkı var. Hatta böyle bir eleştiriyi hak etmediğini düşünmesi de doğal. Yanlış olan ise kullandığı platformdu. Hem, "bu festival tüm Bursalıların, benim değil" diyeceksin, hem de şahsına getirilen "kişisel" eleştiriyi FotoFest platformunu kullanarak bertaraf etmeye çalışacaksın. Bu da yetmiyormuş gibi, "Yapılan bu saygısızlık, sadece bana değil, FotoFest'e katılan herkese yapılmış hakarettir. Bu güzel etkinliği küçümsemektir" diyerek hedef şaşırtacaksın.

Yok artık!

İyi de, ben FotoFest'i değil, bizzat Semih Pala'yı eleştirmiştim. Demek Pala'yı eleştirmek, FotoFest'i eleştirmekle aynı seviyedeymiş(!)

Semih bey, "Panayır cazgırı" / "Kamberler çengisi" benzetmelerime alınmış, bundan rahatsız olmuş. Sanki cazgır olmak, çengi olmak kötü bir şeymiş, günahmış gibi. Ben de hemen (biliyordum ama) TDK'nin internet sitesine girdim ve bu sözler ne anlama geliyormuş, ne demekmiş, bir daha baktım: (İki anlamı var(mış) :)

Cazgır: 1. Güreşecek olan pehlivanları yüksek sesle izleyicilere tanıtan ve dua okuyarak onları alana süren kimse

2. Fitneci...

Belki ikinci anlamını da Semih beye yüklemek isteyenler olabilir fakat ben elbette ki ilk anlamını kast etmiştim. Hatta halk arasında cazgır, "gereksiz yere çok konuşan, olur olmaz yerde lafa giren, muhabbeti ve ortamı velveleye veren kişi" anlamında da kullanılır.

(Örnek: Yahu ne cazgır adamsın, bak yine ortalığı karıştırdın, sana mı kaldı konuşmak?)

Çengi: Çalgı eşliğinde oynamayı meslek edinmiş kadın (Erkeğine de köçek denir)

Cazgır gibi çengi olmak da kötü bir şey değil ki.

(Hele ki Sayın Başbakanımızın liderliğindeki AKP iktidarının Roman açılımından sonra Çingene olmak da iade-i itibar durumuna kavuşturulduğuna göre bundan neden rahatsız olunulsun ki?)

İşte bu cazgır ve çengi benzetmelerime takılmış ve kendine hakaret edildiği fikrine kapılmış, Semih Pala.

Normaldir tabi, eleştirilmeye alışık olmadığı için bu tür benzetmeler beyefendiyi rahatsız edebilir.

Etrafındaki hiç kimse de Semih Pala'nın düştüğü durumu söyleyebilecek niteliğe sahip değil. Muhtemelen kimsenin cesareti de yok.

Maazallah kızar, sinirlenir falan, rahmetli Hikmet Şahin'e yaptıkları da hafızalardayken üstelik(!)

Zaten gecikmeden, Bursaport'un imtiyaz sahibi Sayın Özcan Yazıcı'yı Twitter hesabından şu uyarıyı yapmakta gecikmemiş: @ozcanyazici "Kamberler çengisi" "Panayır cazgırı" ifadelerinin hukuki tarafı olduğunu hatırlatmak isterim. Hiç kimse sorumsuzca yazamamalı.

Aba altından sopa göstermek anlamını taşıyan bu uyarıyı kamuoyunun takdirine bırakıyor, ortada varsa hukuki bir durum, bundan Bursaport değil, bu iddiaların muhatabı, yorumu kaleme alan yazarı Suat Şenocak olarak ben olduğumu belirtmek isterim.

Oysa, Sayın Pala yazımı iyice okusa, eleştiri getirdiğim noktalara ayrıntılı baksa, ona iyilik ettiğimi de anlayacak, ama...

Bunu idrak edebilecek ruh halinde değil. Yapılan her eleştiriyi kendine hakaret ve saldırı olarak algılıyor. Elinde mikrofonla dolaşarak, gereksiz yere konuşarak ne kadar antipatik (sevimsiz ve itici) hale geldiğini anlatmaya çalıştım.

Organizasyonda o işi yapacak kimse kalmamış, koskoca Kent Konseyi Başkanı, BŞ Belediye Başkanı Danışmanı, Merinos AKKM Koordinatörü, inşaat mühendisi değil de, elinde mikrofonu olan panayır cazgırı vardı sanki meydanda!

Bunu dedim, kötü adam oldum.

Belki şunu dememden hoşlanacaktı:

"Aslanım Semih Pala. On parmağında on marifet. Her şeyi yapıyor bak, eline mikrofon almış, milleti hizaya sokuyor, intizam sağlıyor, vay be, ne çalışkan adam, hem organizasyon yapıyor, hem de sunuculuk!"

Yok, bu değil. Bu Pala'ya iyilik değil. Biliyorum, o bundan hoşlanır, sadece o değil, bulunduğu ortamın insanları da aynı. Vereceksin gazı, salacaksın meydana, eline de tutturacan mikrofonu, "en büyük sensin, yürü" diyeceksin, de...

Ben demem... Benim kalemimden yağ damlamaz, kusura bakmasın kimse. Hak edene övgüm var, hak etmeyene de kalemim kızıl akar!

Belki Pala şunu diyecek: "Sen kimsin beni eleştirecek? Sana mı kaldı beni eleştirmek?"

Ben de derim ki, "Evet bana kaldı. Gözüm görür, kulağım duyarsa, Bursa'ya yakışmayan, bu kentin itibarını düşüren, taşralaştıran her kim olursa, seviyesini her kim düşürürse, lafımı esirgemem. Babamın oğlu da olsa, affetmem... Çünkü benim elim kalem tutar, yanlış yapanı gördüm mü yazarım!"

Bunları görüp de yazmamak, susmak esas ihanettir!

***

Semih Pala eleştirimi kendinden saptırıp tüm FotoFest'e yamamaya çalıştı.

Hayır, Sayın Pala, hayır; o eleştiriler şahsına yapıldı. Konunun FotoFest'le, orada emek harcayan gönüllülerle, konuklarla alakası yok. Sorun sensin, senin egon ve her şeyi bildiğini sandığın taşralı tavırların.

Sayın Semih Pala eleştiriye yanıt vermek için, o platformu kullanmaması gerekirdi. Kent Konseyi'ni, Merinos AKKM'yi ya da FotoFest'i değil. Varsa bir yanıtı, bana bizzat söyleyebilmesi gerekirdi.

Peki ne yaptı Pala?

Herkese ait bir platformu kendi çıkarı için, kendini savunmak adına kullandı!

İşte bu yüzden eleştirilmeyi hak ediyor, işte bu davranışları beni haklı çıkardı. O böyle davrandıkça eleştirmek de benim boynumun borcudur. O platform Semih Pala'nın babasının çiftliği değil, varsa bir diyeceği gelip yüzüme söyleyebilmeli, yok öyle herkesin içinde beleşten üflemek(!)

Yazının muhatabı benim, Bursaport imtiyaz sahibi Özcan Yazıcı'yı yazarların patronu sanıyor olabilir.

Şunu da unutmasın, gerçek gazetecilerin patronu yoktur!

Ha sahi, beni tanımıyormuş. Kim olduğumu bilmiyormuş, "Kendini tatmin eden bir kişi"ymişim(!)

Olabilir, tanımak da istemeyebilir. Ben de hakkımda basit birkaç bilgi vereyim: Benim arkamda herhangi bir parti ya da BŞ Belediyesi, bir vakıf, cemaat, holding ya da her hangi bir başka örgüt de yok.

Kimseyi de tehdit ederek, korkutarak bir yerlere gelmedim.

Tek başımayım, yalnız ve hür. Allah'tan başka kimseden de korkmam!

Yok pahasına sanat yapmaya çalışan, sinema konusunda eserler vermekle didinen, ülkesini ve kentini çektiği filmlerle uluslararası festivallerde temsil eden, Bursa'nın sorunlarını önemseyen, çağdaşlaşması için didinen, özü gazeteci, doğma büyüme Bursalı bir hemşerisiyim.

Neler yaptığım umurunda olmayabilir ama lütfedip Google amcaya sorarsa, hakkımda (canını sıkacak) daha hayırlı bilgiler de edinebilir?

Kaybedecek bir makam-mevkim de yok, her hangi bir siyasi kariyer beklentisi içinde de değilim!

Bana Semih Pala olarak yanıt verecekse buyursun, yoksa bir zahmet susuversin de bulunduğu mevkinin hatırına saygıda kusur etmeyelim, yoksa namından korkacak biri yok karşısında!

FotoFest kürsüsünü kullanarak ahkâm kesmek yakışmıyor.

Allah'tan, kapanış töreninde yabancı konuklar gitmişti. Ancak, bu davranışıyla kimin haklı olduğunu tüm Türkiye'ye kanıtladı, haberi ola!

Semih Pala'nın kapanış konulmasını izlemek için tıklayın

http://bursaphotofest.web.tv/video/crhfje_q80c

Not: Türk Dil Kurumu(TDK) internet sitesinde, Pala'nın hakaret sandığı ifadelerin anlamlarını görmek için, "çengi", "cazgır" ve "panayır" kelimelerini yazıp görebilirsiniz.

https://twitter.com/Suatsh