SON DAKİKA
Hava Durumu

İmralı'dan bir yar gelir onlara(!)

Yazının Giriş Tarihi: 05.03.2013 10:28
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.03.2013 10:28

Bu bir şiir değil ama uysa da yazdım, uymasa da...

İmralı da nihayetinde bir ada...

Şaka bir yana, yıllardır sorduğum ama bir türlü yanıtını bulamadığım bir soru var kafamda:

"Bu ülkede Kürt sorunu mu var, yaksa bazı Kürtlerin çıkardığı sorun mu söz konusu?"

Sorumun yanıtını bilen varsa bana bildirsin!

Ama ortada olan gerçek şu ki, adı ne olursa olsun kanlı bir problem olduğu aşikâr!

***

İmralı sakiniyle geçen hafta yapılan görüşmelerden sonra ortaya çıkan ve kimin tarafından sızdırıldığı büyük bir muamma olan(!) görüşme tutanaklarıyla ilgili kimse, o iddiaların sahibinin ne demek istediğini ve neden böyle bir söylemde bulunduğunu sorgulamıyor!

Hükümet kanadından tutun da muhalefete kadar, "kim sızdırdı?" sorusu bir kamçı gibi savrulup duruyor!

Kiiiimmm sızdırdııı?

Önce şunu söyleyeyim, ben sızdırmadım(!)

Son gelen bilgilere göre ise sızıntının, BeDePe Genel Merkezi'nin fotokopi makinesinden kaynaklandığı iddia ediliyor! Şaka değil, inanmıyorsanız şu habere bakın: Milliyet'e tutanakları fotokopi makinesi sızdırmış...

Fotokopi makinesinin günahını almayalım(!) amma ve lakin, her kim sızdırdıysa, belli ki çok derin mevzuları ustaca, kusursuz bir zamanlamayla doğru noktalara servis ederek amacına ulaşmış!

Eğer Sn Başbakan, Sn İmralı'nın söylediklerinin nasıl sızdığını hâlâ anlayamadıysa, o koltukta pek de rahat oturduğu söylenemez!

Çünkü ondan daha güçlü bir el var ve "Demoklesin Kılıcı" gibi salt onun değil tüm milletin ensesinde sallanıyor!

Sn Recep Tayyip Erdoğan'ın işi gerçekten de kolay değil. Sorgusuz sualsiz onca tutuklamalara rağmen derinlere ulaşamaması ve bunu bilip de çözüm bulamaması, yaptığı tutarsız açıklamalarının muhtemel sebebi olabilir.

***

PeKaKa'nın Meclis'teki siyasi kanadı da o sızıntının nasıl olduğunu tartışıyor olmalı ki, Eş Başkanlar ağız birliği etmiş gibi, tutanaklara ekleme yapılmış olabileceğini iddia ettiler!

Ahmet Türk açıkça parti olarak asla böyle bir şey yapmayacaklarını, görüşme notlarının basına sızdırılmasını 'ahlaksızlık' olarak gördüklerini açıklarken, "Yahu bu Apo da ne densiz adam. Gene bulandırdı denizi, uyandırdı kerizi(!) Böyle de konuşulmaz ki!" diyebilecek dirayeti gösterebilir mi?

Aslına bakılırsa kanıtlanması basit bir iddia bu... İmralı'ya giden Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan ve Pervin Buldan'a sorulabilir. Tutanaklar ortada, onlar Sn İmralı sakininin söylediklerine şahitler. Tutanaklarda yazılanların gerçek olup olmadığını onlardan daha iyi kim bilebilir?

***

Sızan tutanaklar gerçekse (ki gerçek olma ihtimalinin yüksek olduğunu düşünenlerdenim) bu, kâğıttan kuleye benzeyen barış sürecini asıl sabote eden, süreci baltalayan kişinin kim ya da kimler olduğu da apaçık anlaşılır!

Çünkü bundan önce de, süreç bu şekilde bozulmadı mı? Yani, sorunun öz kaynağı, söz konusu yaranın kapanmasını, meselenin hallolmasını istemediği bu kadar aşikarken, gündemi yormanın âlemi yok...

En azından kendi kuyruğunu kurtarmadan, akan kanın durmasından yana olamadığı belli. Kürt halkı falan hazretin umurunda değil!

Ama ben hâlâ, malum şahsın bu konuşmaları yaparken, tutanakları deşifre eden muhterem görevlileri merak ediyorum!

Nasıl bir psikolojideler acaba?

Kimden emir alıyorlar, hangi takımı tutuyorlar, hangi partiye oy verdiler, en son hangi filmi izlediler, ne tür müzik dinler, hangi kitapları okuyup, başlarını yastığa koyduklarında vicdanları rahat uyuyabilirler mi gece?

Evli olanlar, çocuklarına, eşlerine, ana-babalarına sarılırken, "şu bebek katilinin kafasına sıkmak mı iyi, yoksa tüm anaların ağlaması mı?" diye akıllarından geçiyor mudur?

Hep sorular, çözülmeyen, çözülemeyen ya da çözdürülemeyen sorunlar var.

***

İmralı görüşmelerinin hemen arefesinde Kandil bombalanıyor, daha önce ortalığı ayağa kaldıran BeDePe'lilerden cılız itirazlar yükseliyor.

Bir yerlere mektup ulaşmadan, birilerine mesaj verilmek isteniyor.

Kim piyon, kim kale, kim at, kim fil ya da veziri, şahı, belirsiz, soytarısı belli, kazananı olmayacak, satranç oyunu sandığımız sahnenin etrafına toplanmış kanlı gözyaşlarıyla bir tragedya izliyoruz!

Not: Hükumet, tutanakları yayınlayan Milliyet Gazetesi'ne baskı yaptığı, Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak'ın baskılara dayanamayarak istifa aşamasına geldiği, Başbakan Erdoğan'ın, özellikle Hasan Cemal ile Can Dündar'ı kovdurmak istediği, Sazak'ın ise buna direndiği haberi yansıdı gündeme.

Ancak, Hükumetin tutanakları ele geçiren muhabir Namık Durukan'a itiraz etmemesi garip geldi bana. Oysa bu tür durumlarda ilk harcanan genelde muhabirler olur da, buna şaşırdım ben de! 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.