SON DAKİKA
Hava Durumu

Başımızdaki "bela" Suriyeliler!

Yazının Giriş Tarihi: 15.09.2018 09:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.09.2018 09:05

Savaştan kaçmış, savaşın sillesini gerçek anlamda yemiş, evi yurdu yıkılmış sevdikleri katledilmiş olan mazlumlar değil bu yazının eleştirdiği...

Sadece bu yazı ve bu yazının satırlarını yazan yazarın da derdi bu değil; toplumda giderek artan bir öfke var ve bu öfkeye tercüman olmak maksadıyla yazıyorum...

Ki, ben İsveç'te 10 ay mülteciler arasında bir mülteci gibi yaşayıp, konuyla ilgili "Gölge Adamlar" adlı bir belgesel çekmiş, üstüne de "Avrupa'da Mülteci Olmak" adlı kitap kaleme almış biriyim; mülteciler benim kırmızı çizgimdir, bu böyle biline...

Amma ve lakin; Türkiye'de yaşanan sorun artık bir başka noktaya evrilmiş durumda. Olay, "Suriyeli din kardeşlerimiz bizim misafirlerimizdir" olayının dışına taşmıştır. Ortada misafir kalmamış, yerel halk, misafir diye gelenler karşısında ikinci, hatta üçüncü sınıf insan konumuna itilmiştir.

Bu millet, Anadolu'yu vatan bellemiş, gerek sınırlarımızın dışından gerekse sınırlarımızın içinden, birtakım zorunlu nedenlerden ötürü yer değiştirmiş göçmenlerden oluşur. Göçmenliğin ne olduğunu iyi bilir! Ufak tefek homurdanmalar dışında hiçbir muhacire böylesine öfke, böylesine nefret duyulduğunu anımsamıyorum.

Öyle ki, ailesi 1950'li yıllarda eski Yugoslavya'dan Türkiye'ye göç etmiş ve muhacir olmanın zorluklarını derinden yaşamış biri olarak yazıyorum bunları.

Mübadele ile getirilenler, Yugoslavya'dan gelenler, Bulgaristan'dan, Kırım'dan, Gürcistan'dan, Afganistan'dan Kuzey Irak'tan, Kosova'dan, Bosna'dan kaçanlar gibi birçok mülteci gördü bu ülke ve hiçbirine de "tu kaka" demedi...

Ama Suriyeliler, Suriye'den gelen din kardeşlerimizle yaşananları bu düzlemde değerlendirmek zorlaşıyor...

Suriyeliler'in durumu "mülteci" normlarını aşmış durumda.

Bunun tek bir sorumlusu var; o da süreci iyi yönetemeyen, kendi vatandaşını "misafirler" karşısında ezdiren iktidardan başkası değil.

Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir ülke kendi vatandaşını öteleyip, mültecilerin altında ezdirmez. Her ülkenin vatandaşı, kendi ülkesinin birinci sınıf vatandaşı olmalı!

Mültecilerin statüsü, konumu ve hakları bellidir...

Türkiye'de tam tersi...

Bunu fark eden halkımız ister istemez, "mazlum-haklı-haksız" ayırımı yapmadan öfke biriktirmeye, insani melekelerini yitirmeye başladı.

İşte en büyük tehlike burada!

Ekonomik koşullarda zaten yeterince yıpranan, bunalan, baskılanan karamsar vatandaş, Suriyeli mültecilere birtakım ayırımcılıklar tanındığını görüyor ve öfkesini bu noktada birleştiriyor!

Bursa'da bir süredir Çarşamba semti ve Başaran'da yaşanan olayların temelinde bunlar yatıyor.

Çok değil, 4-5 yıl önce Bursalılar'ın yaşadığı mahallelerde hem insan profili değişti, hem de görüntü.

Bu kadar hızlı bir değişim, Arapça konuşan insanlar, Arapça tabelalar, bariz yozlaşma, artan çöp yığınları, bu sorunlara çözüm üretemeyen yerel yöneticilerin basiretsiz ve çaresizliği de eklenince, kaotik ortam da kaçınılmaz oluyor.

Savaştan kaçan bu insanların 4-5 yıl içinde nasıl olur da marketler, restoranlar, tekstil ve konfeksiyon atölyeleri açabildiklerine hayret ediyor herkes!

Çünkü bunlar alışıldık şeyler değildi.

Bulgaristan'dan gelen soydaşlarımızın bile, aynı dili konuşmamıza rağmen adapte olmaları 15-20 yıl sürmüştü.

Suriyeli din kardeşlerimiz ise maşallah, sanki asırlardır bu ülkede, bizimle birlikte yaşıyorlarmış gibi hemen birkaç yılda misafir olmaktan çıkıp yerli(!) gibi davranmaya başladılar.

"Oh ne ala, çok çabuk uyum sağladılar, ne güzel" diye düşünenler yanılıyor, zira Suriyeli kardeşlerimiz yerli halkla kaynaşmak bir yana, yaşam alanlarını kendilerine benzetmekten ileriye gidemediler!

Durum vahim; Suriyeli din kardeşlerimiz misafirlik mertebesini aşıp, yerel halkın tepesine çıkmış görünüyor...

Bakalım buna kim nasıl dur diyecek.

Eğer çözüm bulunamazsa ki, kök salmaya başlayan bu insanları kim hangi kudret ait oldukları ülkelerine gönderecek, o da belli değil....

Eğer çözüm bulunmazsa ya bir arada yaşamayı öğreneceğiz (ki zor görünüyor) ya da birbirimize yaşamı zehir edeceğiz...

Büyük belanın çanları çalmaya başladı.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.