SON DAKİKA
Hava Durumu

Allah var, Hülya Avşar güzel kadın!

Yazının Giriş Tarihi: 15.10.2012 01:59
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.10.2012 01:59

Güzel ve popüler olması, Türkiye'nin en önemli sinema festivalinin jürisine başkanlık etmeye yeter mi?

Burası Türkiye ise yeter.

Hem bu ülkede hakkı ve ehli olmadığı halde birilerine ve bir yerlere başkanlık eden yok mu sanıyorsunuz!

Elbette var ve Hülya Avşar'ın da Altın Portakal Film Festivali'ne jüri başkanlığı yapması doğal karşılanabilir.

Ancak güzeller güzeli(!) Hülya Avşar 6-12 Ekim tarihleri arasında yapılan 49. Altın Portakal Film Festivali sırasında bu başkanlık için yeterli olmadığını dosta düşmana ilan etti. Derin Düçünce filmi hakkında gereksiz ve abartılı tutumuyla, "bakın ben ne kadar yetersizim, bu filmin ne olduğuna bile karar veremiyorum, o nedenle sinemayla alakası olmayan akademisyenlere bile danışıyorum" diyerek, hem organizasyon komitesini, hem de jüride yer alan diğer üyeleri ezerek, karizmasını ve güzelliğini 'on par' etti(!)

İşte bu Hülya Avşar ve jürisi 49 yıllık geçmişe sahip Antalya Altın Portakal'ın son ödüllerini sahiplerine verdi.

"Güzelliğin On Par Etmez" filmi en iyi film dahil 6 adet Altın Portakal'a layık görüldü.

Tüm otorite, yazar ve izleyenlerin mutlak favorisi, "Zerre" filmi ise En İyi İlk Film, SİYAD En İyi Film, En İyi Sanat Yönetmeni ve En İyi Yönetmen ödüllerini alabildi.

Bir yönetmene, (Erdem Tepegöz'e) "sen en iyi yönetmensin, bak bu da ödülün, ama en iyi film senin çektiğin film değil, kusura bakma!" deme absürtlüğünü gösteren Hülya Avşar ve jüri üyelerine saygı duymaktan öte yapacak bir şey yok!

Aynı şey, "Güzelliğin On Par Etmez" filmini çeken genç yönetmen Hakan Tabak için de geçerli, filmi en iyi film ama kendisi en iyi yönetmen ödülüne layık görülmedi, ne garip değil mi?

Jürinin bir diğer absürt kararı da kuşkusuz 12 yaşındaki Abdülkadir Tuncer'e "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü vermesi oldu. Çocuğun başarılı performansında herkes hem fikirdi, genç yetenek ödülünü herkes layık görüyordu da, Kadir İnanır ve Ercan Kesal gibi iki usta dururken En İyi Erkek Oyuncu ödülünü 12 yaşındaki bir çocuğa vermek olsa olsa jürinin adını "bir çocuğa ödül veren jüri" olarak tarihe geçmesine sağladı(!)

Jüri üyelerinden Tunca Arslan ile konuyu tartışırken, bana şunu söylediğini anımsatmak isterim: "Kim ne derse desin, Abdülkadir bundan sonra oyunculuk yapar mı, yapmaz mı, çok da umursamıyoruz. Biz o filmdeki performansına bakarak değerlendirdik ve en iyisi olduğuna karar verdik"

Jürinin bu kararına da saygım sonsuz elbet. Çünkü başka bir jüri olsaydı, emin olun sonuçlar çok daha başka çıkardı.
***
Bu satırların yazarı, bugüne kadar yurt içi ve yurt dışında çok sayıda film festivaline katıldı. Çok organizasyon gördü. Ama AKSAV'ın organize ettiği 49. Antalya Altın Portakal Film Festivali kadar vasat bir organizasyona tanık olmamıştı.

49 yıllık bir festival ancak bu kadar kötü düzenlenebilirdi.

İnanın bana (çok sıkça eleştirdiğimiz ve artık düzenlenmeyen) Bursa'nın İpek Yolu Film Festivali, Antalya'ya fark atar.

Her şeye rağmen Altın Portakal Film Festivali'nin, ülkemizin en önemli sinema organizasyonu olduğu gerçeğini de göz ardı edemeyiz. İpek Yolu film festivalini yok edenler bunun farkında değil ama ben Bursa'nın neler kaybettiğini Antalya'da bir kez daha gördüm.

Antalya'da kötü bir organizasyon vardı, filmlerin gösterildiği Aspendos Salonu'nun ses sistemi rezaletti ama Antalyalı sanatseverlerin ilgisi ilk günden son güne kadar muhteşemdi. Antalyalılar festivallerine sonun kadar sahip çıktılar. Bunu kentin her alanında ve her noktasında görmek mümkündü. Her tarafta Altın Portakal heykeli, her tarafta flamalar, bayraklar... Tıka basa dolu salonlar. (Ah keşke cep telefonu kapamasını da öğrenebilseler)

İşte böylesi bir kente, böylesi köklü bir festivale bu kadar berbat bir organizasyon yakışmadı.

Ama festivalin başarılı yanları da yok değildi elbet. Özellikle gönüllü çalışan personel ve basın bürosu elemanlarının, konuklara yardımcı olmak için büyük çaba sarf ettiğini de anımsatmadan geçmek insafsızlık olur.

İlk defa katıldığım Altın Portakal Film Festivali'nde kamera önü ve kamera arkasında görev aldığımız Zerre filminin 4 ödül kazanması ve arkadaşım Erdem Tepegöz'ün En İyi Yönetmen seçilerek festival tarihinin en genç yönetmeni unvanını elde etmesi bizi mutlu etti!

Ve 2010'da Kosmos, 2012'de de Zerre Altın Portakal'da zirveye çıkarken, bu iki filmde de rol almanın gururu ve onuru benim için paha biçilemez bir ayrıcalık oldu!

Not: Altın Portakal'ı organize edenlerin, Hülya Avşar'ın popülaritesinden yararlanmak için onu jüri başkanlığına getirdikleri herkesin malumu. Ben de bundan yararlanayım dedim ve o nedenle Hülya hanımın adını başlığa çıkardım. Ne de olsa hanımefendi, manşet olmayı her türlü hak ediyor(!) ;)

Sinemadan anlamasa da güzelliği her kapıyı açıyor...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.