SON DAKİKA
Hava Durumu

Sözcü, kimin sözcüsü?

Yazının Giriş Tarihi: 06.01.2013 11:45
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.01.2013 11:45

30 yılda 50.000'e yakın yurttaşımızın ölümüne yol açan kirli savaş ve bunun arkasında yatan Kürt sorunu önemli bir dönemeçte.

Bilindiği gibi, PKK'nın bir güç olarak ortaya çıktığı 1983 yılından bu yana iş başına gelen her iktidar, PKK'yı yok edeceğini söyleyerek silahlı mücadele yürütmüş ama bir türlü yok edememişti.

Aradan geçen 30 yılda 30-35.000 PKK militanı öldürülmüş, ancak öldürülen her militanın yerine yenileri gelerek mücadeleyi sürdürmüştü.

Bu da açıkça gösteriyor ki, Kürt sorunu çözülmeden, Kürt halkının yasal hakları tanınmadan PKK'yı silahla yenmek olanaksızdır.

Ancak bu açık gerçeğe karşın, AKP iktidarı da uzun bir süre PKK'yı salt silahlı mücadele ile yok edebileceği yanılgısına kapıldı.

Arada "Kürt açılımı" ya da "milli birlik projesi" gibi sözde projelerle Kürt sorununun çözümüne ilişkin kimi değinmelerde bulundu ise de, muhalefetten en küçük bir tepki aldığında eski, bilindik askeri yöntemlere geri döndü.

2012 yılı ülkemiz açısından yine kanlı, ölümlü bir yıl olarak tarihe geçti.

2012 yılının son günlerinde sözü edilmeye başlanılan "müzakere süreci", 2013 yılının ilk günlerinde gerçeğe dönüştü.

Önce MİT'in İmralı'da Öcalan ile görüştüğü ve çözüm için yol haritası hazırlandığı haberleri çıktı, ardından da geçtiğimiz haftaya Ahmet Türk ve BDP milletvekili Ayla Akat Ata'nın İmralı'da Öcalan ile görüşmesi damga vurdu.

Bu haber ülkede yeni bir barış rüzgarının esmesine, yeni bir umudun gelişmesine yol açtı.

Görüşmenin ayrıntıları henüz açıklanmasa bile, toplumun vicdanlı kesiminde büyük bir sevinç yarattı. Ölümlerin, acıların, anaların gözyaşlarının biteceği beklentisi yeşermeye başladı.

Yıllardır yaşadıklarımızdan biliyoruz ki toplumun vicdanlı kesimleri bu kirli savaşın, ölümlerin bitmesini ne kadar istiyorsa, bir başka kesim de barıştan, akan kanın durmasından o kadar korkuyor.

Çatışmadan, ölümlerden yarar sağlayanlar, kandan beslenenler de var ne yazık ki bu toplumda. Ve bunlar, her barış umudu doğduğunda, barışı engelleyebilmek için her türlü yalan, hile, iftiradan çekinmeden saldırıya geçiyorlar.

"Vatan hainleri", "ülke bölünüyor" vb klişelerle asıl bölücülüğü kendilerinin yaptığını, gerçek hainlerin kendileri olduğunu gizlemeye çalışıyorlar.Yıllardır böyle oldu, bugün de böyle olacak ve oluyor da.  

6-01-2013 günü yayınlanan Sözcü gazetesinin başlığını gördüğümde şaşırmadım.

Gazetenin manşeti "Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete, AKP'den sonra CHP'de APO'nun kayığına bindi. CHP, eli kanlı teröristle İmralî'da pazarlığa oturan iktidara tam destek verdi. Şımaran AKP şimdi Apo'ya daha rahat taviz verir "şeklindeydi.

Alt başlıkta ise "75 milyonluk Türkiye'yi 6500 PKK'lı terörist masaya oturtmuş. Örgütte 6500 terörist var, bunlar bitirilemediği için Türkiye şehit acıları yaşıyor, teröristbaşıyla masaya oturmak zorunda kalıyor" ifadeleri yer alıyordu.

Bir zamanlar İçişleri Bakanlığı yapmış Sadettin Tantan da "PKK ile pazarlık mağlubiyettir. Görüşmeler vatana ihanet suçlamalarını getirir" buyurmuş.

Ortada bir sorun varsa, bu sorunun çözümü tarafların konuşmaları, müzakereleri ile çözülebilir, dünyada da böyle olmuştur. Konuşmak mı kötüdür, yoksa savaşmak mı?

Irkçı, milliyetçi, şoven bir gazete olmasına karşın, pek çok sözde "solcu" tarafından da okunanSözcü gazetesi PKK'nın 6500 "terörist"ten ibaret olmadığını  bilmez mi? 40.000 e yakın PKK'lının öldürüldüğünü, ancak Kürt sorunu çözülmediği için ölenlerin yerinin hemen doldurulduğunu, dolayısıyla bu sorunun öldürerek çözülemeyeceğini bilmez mi?

Öldürerek çözülecek olsaydı, 30 yılda 5-6 kez çözülmüş olacağını Sözcü gazetesi de çok iyi bilir, ama bilmemezlikten gelir. Sözcü gazetesi bu sorunun çözümüne ilişkin bir öneride bulunmuş mudur?

Ben duymadım, çözüm diye öne sürülen "öldürmek, yok etmek" dışında. Bunun da çözüm olmadığı 30 yılda yaşananlardan belli değil mi?

Einstein'ın bir sözünü anmadan geçemeyeceğim; "Aptallığın en büyük kanıtı, aynı şeyi defalarca yapıp farklı bir sonuç almayı ummaktır".

Acaba bunları yazanlar aptal mı, yoksa kanın durmasını, ölümlerin sona ermesini istemeyen kötü niyetliler mi?

Ne dersiniz?

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.