SON DAKİKA
Hava Durumu

Sömür sömür nereye kadar...

Yazının Giriş Tarihi: 04.11.2014 10:22
Yazının Güncellenme Tarihi: 04.11.2014 10:22

Aslında bunlara iş kazası değil, iş cinayeti demek gerekiyor, çünkü önlem alınmadığı için ölüme adeta davet çıkarılmış. Mayıs ayında yaşanan Soma katliamı, birkaç ay önce yaşanan "Torunlar İnşaat katliamı", geçen hafta yaşadığımız Ermenek ve Isparta katliamları iş kazası diyerek geçiştirilmeye çalışılan bu katliamların birkaç örneği.

İş kazaları, ya da gerçek anlamında "iş cinayetleri" her zaman olmuyor muydu? Kuşkusuz ki oluyordu, kapitalist sistem içerisindeki bir ülkede iş cinayetleri olmaması mümkün değil, ama son yıllarda bu cinayetlerin arttığı da bir gerçek. 1946 yılından bu yana istatistiksel bilgilerin olduğu ülkemizde her yıl ortalama 983 işçi iş cinayetleri nedeniyle yaşamını kaybederken, 2003-2014 döneminde bu sayı 1166'ya çıkmış, yani yaklaşık yüzde 20 artmış. 2014 yılında ise, dokuz ayda 1.414 işçi yaşamını yitirmiş.

Yukarıdaki rakamlar iş cinayetlerinin giderek ivme kazandığını, gelişen teknolojinin tersine, her yıl daha fazla işçiyi kaybettiğimizi gösteriyor. Şimdi bunun nedenlerine bir göz atalım.

AKP iktidarı her alanda sömürü ile varlığını sürdürme çabasında. İşçiyi, emekçiyi, doğayı acımasızca sömürüyor. 2023 vizyonunu hedef alan hükümet ucuz emek ve doğal kaynak politikası ile "ne pahasına olursa olsun büyüme" hedefine odaklanmış durumda. Ucuz emek ve doğal kaynak açısından 2005 yılında 120 ülke içerisinde 76. sırada olan Türkiye, 2013 yılında 144 ülke arasında 95. sıraya gerilemiş.

Dünyada pek çok ülke katma değeri yüksek ürünlere ve sektörlere yönelirken, Türkiye "ucuz emek ve doğal kaynak sömürüsü" üzerinden büyümeyi hedef seçmiş durumda. "Demir-çelik" ve "çimento" gibi enerji kullanımı çok yüksek, katma değeri çok düşük iki sektörü "lokomotif" olarak seçen Türkiye'nin hedefine ulaşabilmesi ancak emeğin, insanın ve doğanın insafsızca sömürülmesi ile mümkün olabilecek. Bunun sonucu ise emekçilerin "iş cinayetleri" ile katledilmesi ve doğanın yok edilmesidir.

Türkiye, 2023 vizyonu uğruna uluslar arası iş güvenliği sözleşmelerini imzalamıyor, var olanları da uygulamıyor, bakanlar bile müdahaleler nedeniyle görevlerini yapamamaktan şikayet ediyor. Taşeronlaşma giderek yaygınlaşıyor, iş güvencesi ortadan kaldırılıyor, imar usulsüzlükleri normalleştiriliyor, büyük projeler ÇED süreci kapsamından çıkarılıyor. Tüm bunların sonucu gelir dağılımının giderek daha da bozulması, taşeronlaşma ve iş kazalarının hızla artarak iş barışını tehdit etmesi ve doğanın tükenmesi.

Bu durumun sürdürülebilir olmadığı açıktır. Ne ekonomik olarak, ne toplumsal olarak ne de ekolojik olarak mevcut durum sürdürülemez. Türkiye, kendi kaynaklarına uygun gerçekçi hedefler doğrultusunda yeni bir ekonomi ve büyüme politikası belirlemelidir. İş güvenliği, emek ve doğa hakları konusunda evrensel politikalar benimsenerek insanın, emeğin ve doğanın talanından vazgeçilmelidir. Türkiye demir-çelik ve çimento sektörlerine, ölüm aracı olan kömüre mahkum değildir.

Son günlerde yaşadığımız acıları önümüzdeki dönemde yaşamak istemiyorsak ekonomik hedeflerimizin, büyüme politikalarımızın revize edilmesi, ülke koşulları ve evrensel standartlar doğrultusunda değiştirilmesi zorunludur. "Alo şikayet" hattı gibi komik önlemlerle iş cinayetlerinin önüne geçilmesi mümkün değildir...

twitter.com/aserdaresen

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.