SON DAKİKA
Hava Durumu

Kutuplaşma kime yarıyor?

Yazının Giriş Tarihi: 17.09.2013 08:38
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.09.2013 08:38

"Dindar-Laik", "Türk-Kürt", "Alevi-Sünni" gibi kutuplaşmalar giderek, "AKP yandaşları" ve "AKP karşıtları" kutuplaşmasına evriliyor.

Özellikle Gezi direnişi toplumdaki kutuplaşmayı daha da keskinleştirdi. Öyle ki, olimpiyat oylaması bile kutupların gözünden değerlendirildi, bir Bakan olimpiyatların kaybedilmesine sevinenlere "kına"lı tweetler attı. Başbakan Gezi olayları sırasında camide içki içildiğini söyleyerek toplumu ayrıştırdı.

Son aylarda artık hiçbir olay kendi doğal dinamikleriyle değerlendirilemiyor, bir HES eylemi, bir grev yada merdiven boyama eylemi bile kutuplar üzerinden açıklanıyor.

Kutuplaşma toplumun "biz" ve "ötekiler" biçiminde yarılmasına neden olmakta, insanlar sadece kendi tarafında olanlarla konuşmakta; sadece onların yazılarını okumakta ve onların TV kanallarını izlemekte, karşı tarafta yer alanların haklı olabileceğini aklından bile geçirmemektedirler.

Kutuplarda yer alanlar olaylara gerçeğin değil, kutupların gözüyle bakmaktadırlar. Hakikat kimsenin umurunda değildir. Kimin gerçekten haklı olduğu değil, "bizim kazanmamız" önemli olmaktadır.

Geçtiğimiz aylarda yapılan bir araştırma ülkemiz nüfusunun yüzde 60'ının kutuplarda yer aldığını ve bunların hiçbir farklı görüşü dinlemediğini ortaya koymuştur. Toplumun yarıdan fazlası ülkeyi "siyah" ve "beyaz" olarak görmekte, bu iki renk dışında yer alan diğer renkleri yok saymaktadır. Bunun nedeninin "renk körlüğü" mü, yoksa "akıl tutulması" mı olduğunun araştırılmasını uzmanlara bırakıyoruz.

Toplumdaki derinleşen kutuplaşma bir yandan farklı kimlik, inanç ve düşünceye sahip kişiler arasında düşmanca duygular oluşmasına neden olarak kavga ve şiddeti beslemekte, öte yandan da sorunların çözümü önünde engel oluşturmaktadır.

Büyük umutlarla başlayan Ergenekon davası, toplumdaki kutuplaşmanın etkisiyle yeterli desteği bulamadı, AKP'nin insiyatifine bırakıldı. Ülkemizin en önemli sorunlarının başında gelen Kürt sorununun barışçı çözümü için başlatılan süreç, yine kutuplaşma nedeniyle bazı kesimlerin desteğini alamıyor. Yeni Anayasa yazımı, Alevi sorunu, türban sorunu gibi pek çok sorunun çözümü de yine kutuplaşma engeline takılıyor.

AKP, özellikle Gezi eylemleri sonrası kutuplaşmayı körükleyerek kendi tarafını diri tutmayı, konsolide etmeyi amaçladı ve başarmış gibi de görünüyor. Ancak AKP'nin bu hamlesi, kendisi dışındaki herkesi karşı kutupta zorunlu bir araya gelişe zorladı. Muhalefet cephesini büyütmek AKP'nin zararına gibi düşünülse de, aslında AKP bunu istiyor. Çünkü bu klasik muhalefet anlayışı ile mücadele etmek AKP için daha kolay.

Gezi direnişinde AKP karşıtlarının bir araya gelmesinin örnekleri görülmekle birlikte, muhalefet cephesinde sürekli bir birliktelik neredeyse olanaksız. BDP ile MHP ve hatta CHP'nin taleplerinin tamamen farklı olması, bunların salt AKP karşıtlığı üzerinde ortaklaşmasını olanaksız kılıyor.

Görünen o ki, karşı tarafın her söylediğine ve yaptığına karşı çıkan iki kutbun dışında üçüncü bir yol gerekiyor. Şimdilik HDK/HDP etrafında şekilleneceği izlenimi veren bu yol kimin söylediğine değil, ne söylediğine bakan, kavganın değil, eşitlik ve barış temelinde bir çözüm yolu olacak gibi. Başarabilirse giderek büyümesi ve önce ana muhalefet, daha sonra da iktidar alternatifi olması mümkün. Son aylarda üzerinde oyunlar oynanan Alevilerin tavrı önemli.

Bir yanda "Eyyy Nobel"ciler, diğer yanda "Eyyy Tayyip"çiler gerdikçe geriyorlar. İki taraf da bu kutuplaşmanın seçimlerde kendilerine yarayacağını düşünüyor. Ancak kısa vadede kazançlı çıksalar da, bu bölünmüşlüğün ülkeye verdiği zarar uzun vadede kimseye yaramaz.

Er yada geç kazanan, eşitlik, özgürlük ve ekoloji mücadelesi veren demokrasi güçleri olacaktır.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.