SON DAKİKA
Hava Durumu

İklim gerçekten değişiyor mu?

Yazının Giriş Tarihi: 18.03.2013 22:38
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.03.2013 22:38

Ancak iklim değişikliğinin ne demek olduğunu ve kaynağının neler olduğunu bilenlerin sayısının fazla olduğunu sanmıyoruz. ABD'de yapılan bir araştırmaya göre halkın yüzde 63'ü iklim değişikliğini ciddi bir sorun olarak görmekte, ancak bunların sadece yüzde 43'ü küresel ısınmanın insanlardan kaynaklandığına inanmaktadır. Bu oranların ülkemiz için çok daha düşük olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

Günlük yaşantımız içerisinde kimi zaman iklim değişikliğinin etkilerini algılamakta zorlansak da kendi yaşantımızı biraz düşündüğümüzde ya da dünyadaki olaylara baktığımızda  bu etkiler açıkça görülebiliyor. İklim değişikliği, bize nelerin daha fazla görüleceğine ilişkin bilgiler vermektedir. Bunları aşağıdaki biçimde sıralayabiliriz:

- Kış yağışları toplamı değişmeyecek ama yaz yağışları ciddi olarak azalacak (yaşıyoruz).

- Uzun süreli kuraklık ardından ani ve yoğun yağışlar  olacak, sele dönüşecek (yaşıyoruz, 2012 yılında Samsun'da selden 14 kişi öldü).

- Atmosferde daha fazla enerji olduğu için, hortum olayları daha sık ve farklı yerlerde ortaya çıkacak (Elazığ'da 6 can aldı, Malatya'da hasara yol açtı).

- Yaz yağışları azaldığı için orman yangınları artacak (özellikle batı bölgelerinde sık görülüyor, doğuda zaten orman kalmadı). 

- Özellikle kış geceleri ılıman geçmeye başladığı için tropikal hastalıklarda ciddi artış oluyor.

- Yaz ortalama sıcaklıkları arttığı için sıcak dalgaları daha sık görülmeye başladı, ancak bunlar henüz öldürücü seviyeye ulaşmadığı için haber niteliği taşımıyor (bu arada 2003 yılında Fransa'da 14 bin 800 kişinin aşırı sıcaktan öldüğünü de unutmadık).

- Hem yağışın azalması hem de yer altı sularının seviyesinin düşmesi tahıl ambarı olarak bilinen Orta Anadolu'da tarım yapmayı güçleştirdi, bu yıl saman ithal edilmek zorunda kalındı.

2012 yılı dünyada ortalama sıcaklıkların ölçülmeye başladığından bu yana yaşanan en sıcak onuncu yıl oldu. La Nina okyanus sularının genelde normalden daha serin olmasına neden olan bir olaydır. Dünyada 2011 yılında La Nina durumu vardı ve bu durum 2012 yılının ilk aylarında da sürdü. La Nina dönemlerinde dünyada sıcaklığın ortalamadan daha serin olması beklenirken, 2012'nin rekor sıcaklıkta olması iklim değişikliğinin bir göstergesidir. Türkiye de 2012 yılında ortalamalardan 1 derece daha sıcaktı.

2012 yılının en önemli iklim olayı Kuzey Buz Denizi'ndeki yüzey buzu miktarının tarihteki en düşük seviyeye inmiş olmasıdır. Kuzey Amerika'da görülen aşırı kuraklık da dünya tahıl fiyatlarında ciddi bir artışa neden olmuştur. Bu olay, iklim değişikliği konusunda en büyük sorumluluğa sahip ABD'de halkın iklim değişikliğine inanma oranını arttırmıştır.

Tüm bu iklim felaketinin arasında insanlık bu felaketleri başımıza getiren yaşam biçimini sürdürmek için elinden geleni yaptı. Dünyada petrol fiyatlarının yükselmesiyle, yeni petrol yatakları bulma çabaları hızlandı. ABD'de petrol üretimi bir yılda yüzde 14 arttı. 2012 sonunda Doha'da yapılan Birleşmiş Milletler İklim Konferansı'nda bir kez daha ciddi bir sonuca varılamadı. İklim anlaşmasını imzalamak isteyen ülkelerin sayısı giderek azalmakta. Atmosferdeki CO2 miktarı ise her yıl artıyor. Bu artış 2015 yılına kadar önlenemezse, iklim değişikliği insanlığı çok daha ciddi boyutlarda tehdit ediyor olacak.

Ülkemizde ise durum çok daha ürkütücü. Türkiye, küresel iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkelerin başında gelmesine karşın alınan hiçbir önlem yok. Hatta iklim değişikliğinin engellenebilmesi için 1992 yılında imzalanmış olan BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi'ni imzalamış olmamıza rağmen bu sözleşmenin koşullarına uymak için bir çaba göstermedik. Bu sözleşme bizim şartlarımıza eşit durumdaki taraf ülkelerin 2000 yılında CO2 salımlarını 1990 seviyesine indirmelerini şart koşuyordu. Biz ise CO2 salımımızı azaltmak yerine 1990 seviyesine göre yüzde 115 artırdık.

Türkiye 2012 yılında da yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmak yerine, doğaya en fazla zarar veren kömürle çalışan termik santraller yapılmasına hız verdi. Dünya Kaynaklar Enstitüsü'nün raporuna göre planlanan termik santraller açısından dünyaya en fazla zarar verebilecek ülkeler listesinde Çin, Hindistan ve Rusya'nın ardından ülkemiz dördüncü sırada yer aldı.

Yani kısaca, her gün başımıza iklim kaynaklı yeni bir sorun açılıyor olmasına rağmen devletimiz bu konuda bir çaba göstermemeye kararlı. Küresel ısınmanın önlenebilmesi için öncelikle aşırı tüketime dayalı ekonomik sistemin değiştirilmesi gerekiyor. Öte yandan, rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokütleden oluşan yenilenebilir enerji payı 2020'ye kadar yüzde 10 a çıkarılmalı, fosil yakıtlara olan bağımlılık azaltılmalıdır.

Sözün özü; İklimi değil, sistemi değişirmeliyiz.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.