SON DAKİKA
Hava Durumu

Çevre ve iklim adaletsiziği

Yazının Giriş Tarihi: 07.08.2013 16:16
Yazının Güncellenme Tarihi: 07.08.2013 16:16

Bir yanda işsizlik, yoksulluk, gelir adaletsizliği; diğer yanda etnik ya da inanç veya cinsel kimlik ve tercihler nedeniyle yaşanan ayrımcılıklar. İçtiğimiz suyun, yediğimiz ekmeğin, soluduğumuz havanın sağlığımıza verdiği zararlar başka bir konu.

Karşılaştığımız sorunların çoğu adaletsizliklerden ve eşitsizliklerden kaynaklanıyor. Bu adaletsizlik ve eşitliksizlerin büyük bir bölümü, yakın zamana kadar farkına bile varmadığımız "iklim ve çevre adaleti" ile ilgili. 2012 yılı sonunda kurulmuş olan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, 4 A (4 Adalet) kampanyası çevresinde "İklim ve Çevre Adaleti"ni gündeme taşıyor. Bu konuda ileri sürülen görüşler özetle şöyle:

İklim değişikliği ve doğal yaşam alanlarının tahribi nedeniyle her yıl  on binlerce canlı türü ortadan kalkıyor. Yani kendi açgözlülüğümüz ve doğa üzerinde egemenlik kurma iddiamız nedeniyle diğer canlıların yaşam ortamını yok ediyoruz. Bugünkü refahımızın faturasını gelecek kuşakların sırtına yüklüyoruz.

İklim değişikliği nedeniyle kuraklıktan kırılan ülkeler ise öncelikle yoksul Afrika ülkeleri. Küresel ısınmanın sonucu gelişen kuraklık Türkiye de dahil pek çok ülkenin en önemli sorunlarından biri. Her yıl milyonlarca insan iklim değişikliğinden kaynaklanan nedenlerle başka yerlere göç  etmek zorunda kalıyorlar. En iyimse rakamla 2050'ye kadar en az 250 milyon insanın iklim mültecisi olması bekleniyor.

Çevre kirliliğinin faturasını da yine dezavantajlı kesimler ödüyor. Radyoaktif ve kimyasal atıkların depolandığı yerler hep yoksulların ve baskı altındaki etnik kesimlerin yaşadıkları uzak mahalleler. Kimyasallarla kirlenmiş, katkı maddeleriyle doldurulmuş ve işlenmiş sağlıksız besinler ise ucuz olduğu için yine düşük gelirli kesimler tarafından tüketiliyor. Yani çevre kirliliğinin zararları da toplumun her kesimine adil bir biçimde dağılmıyor.

En kirli sanayi tesisleri ve madenler yoksul halkın ve köylülerin yaşadığı köy ve kasabalarda kuruluyor. Sanayi kentlerinin en kirli kesimlerinde işçiler yaşıyor. Baraj ve HES'ler köylüleri hayatını borçlu olduğu, bahçesini suladığı dere ve akarsulardan kopartıyor.

 İklim değişikliğinden en fazla, sera gazı salımı çok az olan yoksul ülkelerin halklarının zarar görmesi, çevre kirliliğinden de en büyük zararı yoksul kesimlerin yaşıyor olması kabul edilemez. Çevre ve iklim adaletini sağlamanın tek yolu, bu adaletsizliği görünür hale getirmek ve çevre kirliliğini önlemek, iklim değişikliğini durdurmak için mücadele etmektir.

Kömür, petrol ve doğalgaza, yani sera gazı salınımına neden olan fosil yakıtlara bağımlı enerji ve üretim biçimleri yerine, doğayla uyumlu, temiz yöntemler kullanılmalıdır. Türkiye'nin kalkınma adı altında büyüyen iklim krizine yaptığı katkıları durdurmak, yaşamın sömürüsü yerine sürdürebilirliğini sağlamak için hızla fosil yakıt bağımlılığından kurtulması gerekiyor. Nükleer enerji sevdasından da vazgeçerek, enerji ihtiyacı rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir kaynaklardan karşılanmalıdır.

Ulaşım sistemini özel otomobil ve uçaklara daha fazla bağımlı hale getirmek yerine toplu taşıma sistemlerinin yaygınlaştırılması gereklidir. Radyoaktif ve kimyasal atıklardan, GDO'lu ve sağlıksız gıdalarla beslenmekten, hava ve su kirliliğinden, kentsel dönüşümden en çok zarar gören yoksul kesimlerin, sağlıklı gıdalara, suya ve uygun barınma koşullarına sahip olması için acilen önlemler alınmalıdır.

Doğa, bir hak öznesi olarak, her türlü kirlilik ve tahribattan korunmalı, bütün canlıların yaşam ve türlerini sürdürme haklarının güvence altına alınması için ekolojik politikalar benimsenmeli, akarsular ve sulak alanlar doğal akışı içinde korunmalı, ormanlar ve doğal koruma alanları büyütülmeli ve geliştirilmelidir.

Lüks, gösterişçi ve israfçı tüketim üzerine ek vergiler getirilmelidir. İklim krizinin ceremesini en çok mağdur kesimler çekiyor. Bunun için, sera gazı salınımına en çok neden olan endüstrileşmiş ülkelerin ve toplumun zenginlerinin, yaşam ve üretim biçimlerini daha hızlı ve köklü biçimde değiştirmeleri için uluslar arası bir dayanışma ile mücadele edilmesi gerekmektedir.

Tüm canlılar için sürdürülebilir bir yaşam, çevre ve iklim adaletinin sağlanması ile mümkün olacaktır. Sloganımız ise, "iklimi değil, sistemi değiştir".

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.