SON DAKİKA
Hava Durumu

Meclis'in toplumdaki bilinçaltı yansımaları

Yazının Giriş Tarihi: 14.01.2017 10:35
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.01.2017 10:35

CHP Milletvekili Ali Şeker'in Şeker TV'si bir kesimin eleştirilerine, tepkilerine maruz kaldı. Bir milletvekilinin Meclis'te elinde kamerayla dolaşması yapılmaması gereken bir davranış. Fakat buna tepki gösteren kesim bunun neden böyle olduğunu hiç sorgulamıyor.

Neden bir milletvekili Meclis'te görüşmeleri kendi imkânlarıyla kayıt altına alma gereği duyuyor? Neden ülkenin yönetim merkezi olan Meclis'te bile güvensizlik ortamı yaratılıyor?

Anayasada açıkça belirtilen 'gizli oy' ifadesi vekiller tarafından farklı algılanıyor. Oylarını ne yönde kullandıklarını göstere göstere anayasayı ihlal ediyorlar. Sağlık Bakanı, Türkiye'nin gözleri Meclis'in üzerindeyken kendisinini bu tutumundan dolayı uyaran CHP'li vekile, "Suç işliyorum lan, sana mı soracağım?" diye karşılık veriyor. Ertesi gün bu sözünü "Oylarımız zaten belli" diyerek garip bir savunma da bulunuyor.

Hemen hemen her gün Cumhurbaşkanına hakaretten yargılanan, tutuklanan insanlar "Suç işliyorum, sana mı soracağım?" deme hakkına sahip mi peki?

Bakanın bu sözünün toplumdaki yansıması, yasalar karşısında keyfi davranışların, kanunun, nizamın hiçe sayılmasına çiğnenmesine yol açacak yönde. Bakan fark etmeden bir suç daha işliyor aslında: 'suça azmettirme'...

Başbakan konuşmasında "Bu ülke için bir Ali değil, bin Ali feda olsun" diyor. Kendisi açısından feda ettiği şey sadece bir koltuk, halk açısından 'parlamenter sistem'. Bu ülke için tarihte kendini, canını feda eden ne isimsiz kahramanlar var. Son örneğidir İzmir'deki polisimiz Fethi Sekin.

Feda etmenin nasıl olduğunu anlamak için Aziz Nesin'in 'Borçlu Olduklarımız' kitabını okumak gerekir.

Meclis'te daha önce de tanık olduğumuz arbede görüntülerini zaten bekliyorduk ve beklemekte de yanılmadığımızı gördük. CHP Milletvekili Fatma Kaplan Hürriyet'in darp edildikten sonra "Yere batsın Saray'ınız, yere batsın başkanlığınız" sözleriyle kızaran boynunu göstermesini izledik. Bu olayın topluma yansımasını kadınların hemen hemen her alanda darp edilmesiyle, cinsel istismara uğramasıyla, hatta hayatına bile kast edilmesiyle yaşıyoruz.

Hürriyet'i darp eden AKP Ankara Milletvekili Ahmet Gündoğdu'nun yaptığı bir konuşmada söylediği; "...Biz cemaatlerin bu ülkeyi güzelleştirme adına yaptığı yapacağı her şeyi alkışlarız. Fethullah Hoca cemaatinin de Türkçe olimpiyatları ve Türk okullarıyla yaptığı hizmetin tartışmaya açılmasını şaibe altında bırakılmasını doğru bulmuyoruz. (...) Bu hizmetlere destek olamayanlar bari gölge olmasınlar" şeklindeki sözleri 15 Temmuz Darbe Komisyonu'nun neden görevini işin siyaset ayağına girmeden kısa sürede bitirdiğini gayet net açıklıyor.

Son dönemde siyasetçilerin dilinden düşürmediği, "Bölünmeyeceğiz, birlik olacağız." sözlerinin toplumun bilinçaltına yolladığı mesaj, "Ülkenin bölünme riski var, bu yüzden mevcut yönetime, ne derse, ne yaparsa sıkı sıkıya sarılın." anlamı taşıyor.

Bu yazıyı okuyacak olanlara iletmek isterim ki ülkenin bölünme riski yok. Bir ülke, toplumu risk altında gören düşüncenin esiri olduğu zaman bölünmeye başlar.

Halkın vatan sevgisini kirli söylemleriyle sömürme hedefinde olan siyaset, bir gün bu vatan sevgisinin dalgalanıp altında kalmaktan korkmaktadır. Milletvekilleri Meclis'te kullandıkları her oyun kendilerini veya koltuklarını değil, halkı temsil ettiğini unutmuşlar galiba.

Tarih tekerrürden değil, ders alınmayan hatalardan ibarettir. Türkiye halkı, geçmişte de kendini gösterdiği gibi daima dinamik yapıdadır.

@pelinak08

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.