Üniversite öğrencilerinin sokaklarda hak arayışı yeni değil bu ülkede. Sadece hiçbir dönem bu kadar adaletsiz olmamıştı ve hiç bu kadar kendine özgü.
68 kuşağı, 1970 işçi direnişleri, 80 olaylarının getirdiği 12 Eylül, 90’ların devlet-siyaset-mafya ilişkileri ve faili meçhul cinayetler ve sene 2013 Gezi direnişi. İnsan hayatına mal olan bir ağaç değildi. 2015 akademisyenlerin barış çağrısı, 2021’de Boğaziçi Üniversitesi’ne rektör atanmasına karşı verilen mücadeleyle devam etti bu halkın sesini duyurma çabası.
Ve bugün. İnsanları sokaklara çıkaran, “Hak, hukuk, adalet” diye bağırmalarına neden olan bir diploma değil elbet. Ne de Ekrem İmamoğlu’nun ‘yolsuzluk’ nedeniyle tutuklanmış olması. Mesele belki görünürde etkisizleştirilen Meclis, tek adam kararları. Ama mesele yozlaştırılan toplum. Yozlaştırılmaya çalışılan bir toplumda yozlaşmak istemeyen insanların karşı duruşu. Her geçen gün toplumun kısılmaya çalışılan sesi. Her geçen gün seçme ve seçilme hakkının elimizden kayıp gidişi.
Bugün hiçbir genç bir partinin tekelinde meydanlarda yer almadı. Yok edilen geleceklerini tekrar avuçlarında hissedebilmek için ses yükseltti. Bursa’da da 19 Mart’ta başlayan protestolar bir hafta sürdü. 19 kişi tutuklandı.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin Ramazan Bayramı programında tutuklamalara tepki gösterildi ama Mudanya Belediye Başkanı Deniz Dalgıç’ın partililere yaptığı öz eleştiri değerliydi. Boş bir salona konuştu Dalgıç. "Gençleri iyi anlamamız lazım” diyerek başladı. Mitinglerde partili yetkililerin konuşma yaptıktan sonra alanı terk etmesini ve gençlerin yalnız bırakılmasını eleştirdi. Dalgıç, aşağı yukarı şu ifadeleri kullandı: “Biz konuşup, şarkı söyleyip gidiyoruz, o gençler orada gaz yiyorlar, su yiyorlar. Olmaz. Onları orada bırakıyoruz, arkamıza bakmadan gidiyoruz. O olmaz, dayanışmada olmaz, kimse kusura bakmasın, böyle mücadele olmaz.”
Bu kadar gelmişken böyle yarıda bırakılan mücadele olmaz. Toplumsal mücadelenin tanımında ortak haklar, özgürlükler, örgütlü ve kolektif hareket vardır. Herkesin talep ettiği; adalet, eşitlik, demokrasi, insan hakları veya ekonomik iyileşme hedefleri vardır. Protestolar, grevler, kampanyalar, hukuki girişimler ve sivil itaatsizlik de toplumsal mücadelenin bir parçasıdır.
Umutlarını kaybetmiş gençlerin bu ülkede yaşayabilmek için yeniden umut etmek istediklerini bu mücadeleyle gösterdiklerini söyledi Dalgıç: “Umutlarını kaybetmişlerdi. Hepsi yurt dışına gitmeye çalışıyorlardı. Son bir yıldır fikirlerini değiştirdiler. Burada kalıp, bu memlekette yaşayıp, burada köklenmek için plan değiştirdiler. Onun için sokaklardalar. O yüzden her şeye göğüs geriyorlar.”
Dünyadaki bütün değişimler hep gençlerle oldu, gençlerle olmaya devam ediyor. 68’in Deniz’inden Yusuf'undan 2025’in Deniz’ine Yusuf'una uzanır bu yolculuk. Mücadele, bu ülkenin toprağına, havasına, suyuna, insanının yüreğine işlemiş. Büyüye büyüye aktarılır.