Bursa'nın pek çok alanda geri bırakılmış olduğunu söyleyen Prof. Dr. Kayıhan Pala, bunlardan birinin ulaşım olduğunu söylüyor. Bursa Planlama Ajansı da kentte öncelikli sorun olarak ulaşımı görüyor. "Altından kalkılamayan bir ulaşım problemimiz var" diyen Pala, anlatımına devam ediyor...
'ULAŞIM BURSA’DA ÇOK CİDDİ KANAYAN BİR YARA'
Bu şehirde bir yerden bir yere gitmek neredeyse imkânsız. İki nedeni var; kamu ulaşımı yetersiz ve doğu-batı ekseninde uzanan BURSARAY hattının kuzeyinde ya da güneyinde 5 kilometre yukarısında ya da aşağısında yaşıyorsanız ulaşımla ilgili ciddi probleminiz var demektir. Bu zamanında düşünülmemiş ve uygulanmamış. Kamu ulaşımının yetersizliğinin yanı sıra özel araç kullanımının artmasıyla bu özel araçların doğru düzgün gidip geleceği yeni yollar yapmakla ilgili bir çaba gösterilmemiş. Mustafa Bozbey’in seçim vaatlerinden bir tanesi kentin güneyinden giden Ankara Yolu dışında da ulaşım sağlayabilecek bir yolun hayata geçirilmesi. Ama bizim temel yaklaşımımız araçları değil, insanları taşıyan ulaşım politikası. Bunun için yapmaya çalıştığımız şey kamu ulaşımını ön plana çıkarmak. Hem raylı sistemi hem diğer araçları kullanarak insanların kendi araçlarını kullanmak zorunda kalmadan ulaşabilecekleri bir kent trafiği organize etmek. Bunun yanına yürümek ve bisiklet kullanımını da koyarak. Bu bağlamda Bursa’nın tarihi kent alanının kullanımını çok iyi tasarlamak gerekiyor. Ulaşım Bursa’da çok ciddi kanayan bir yara. O yaraya parmak basmamız lazım.
Sanayi, çevre kirliliği, ulaşım dışında değindiğiniz konular nelerdir?
Biz bu meselelere yalnızca arazi ve imar yaklaşımlarıyla bakmıyoruz. Bursa’da yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşayan çok ciddi bir nüfus kesimi var. Bu kesimin hak ettiği gıda, beslenme, eğitim olanakları gibi ihtiyaçlarının karşılanmasına dönük çabaları da planlamaya çalışıyoruz. Günde 45 bin çocuğa süt vermekle ilgili bir program hayata geçirilmeye çalışılıyor. Yaşlılarla ilgili, ulaşımdan yararlanma olanağı sınırlı olanlarla ilgili yaklaşımlar söz konusu. 3 üniversitesi ve çok sayıda öğrencisi olmasına rağmen üniversite öğrencilerinin yaşadığı barınma, beslenme gibi problemler, sağlık hizmetlerine, eğitime erişim ile ilgili problemler var. Bazı okulların depreme dayanıksızlığı nedeniyle yıkılmasından sonra yerine kamu okullarının yapılmaması en büyük etkenlerden bir tanesi. Bursa’da makro düzeyde hem yoksulluklarla mücadele etmek hem ulaşım, hava, su, gürültü kirliliği gibi yurttaşın yaşamını ve sağlığını olumsuz etkileyen alanlarla uğraşmak gibi bir çerçevemiz var.
'SORUNLARIN TAMAMINI ÇÖZERİZ DERSEK GERÇEKÇİ SÖZ SÖYLEMEMİŞ OLURUZ'
2050 vizyon projesinin çok kapsamlı olduğunu görüyoruz. 2050’ye gelindiğinde Bursa’da bu sorunlar çözülmüş olacak diyebilir miyiz?
Diyemeyiz. Çok iyimser bir bakış açısı olur. Bunların tamamını 1/100 bin Çevre Düzeni Planında 2050 vizyonuyla ele almaya çalışıyoruz. Bir çaba içerisinde olacağız ama sorunların tamamını çözeriz dersek gerçekçi söz söylememiş oluruz. Bunları çözmek için adımlar atacağız. Bu adımları atarken de yurttaşın her kesimden sürece katılımını sağlamaya çalışacağız. Ama işin özünde sermaye bu kadar baskınken, emekçilerin çok fazla ortaya çıkmadığı koşullarda bu sorunların tamamını çözeriz demek çok iyimser bir yaklaşım olacak.
'BİRİNCİL SORUN BURSA'NIN KÖTÜ YÖNETİMİ'
Bütün konuşmalarımızdan Bursa’nın sorununun biraz da aşırı sanayileşmek olduğu yorumunu çıkarıyorum. Sizce doğru bir yorum mu olur?
Ben şöyle demeyi tercih ederim; Bursa’nın önde gelen sorunlarından bir tanesi kötü sanayileşmesi. Kirli endüstrinin ön plana çıkartılması. Bursa Çimento’nun atık yakmaya başlayıp, birkaç defa da yangın tehdidiyle Bursa’nın gündeme geldiği günleri düşünelim. Atık yakmaya başlamasaydı bunlar olmayacaktı. Şimdi sadece Bursa Çimento değil başka yerlerde de atık yakılmasıyla ilgili bir problem var. Oysa çağdaş dünya atıkların yakılması konseptinden çoktan vazgeçti. Çünkü özellikle plastikler başta olmak üzere bir atığı yakarak yok etmeye çalışıyorsanız ister istemez havaya insanların sağlığını olumsuz etkileyecek kirleticileri salıyorsunuz. Bursa bu kötü sanayileşme yaklaşımı yüzünden kötü kentleşmeyle de karşı karşıya kaldı. Doğanbey gibi bir ucubenin Bursa’nın göbeğine oturtulması, İstanbul’dan gelirken artık Uludağ’ın bile görülemediği, lodosun önünün kesildiği bir yaklaşımın benimsenmesi gibi. Birincil sorunu kötü sanayileşme olarak tanımlamaktansa Bursa’nın kötü yönetimi olarak tanımlamayı tercih ederim. Kent yöneticileri kent rantını kendileri ve çıkar grupları yararına değerlendirmek yerine kamu yararını düşünmüş olsalardı Bursa bizim çocukluğumuzdaki güzel ve yeşil kimliğinden bu kadar uzaklaşmamış olurdu.