SON DAKİKA
Hava Durumu

SHP ne yapmadı, CHP ne yapmalı?

Yazının Giriş Tarihi: 09.04.2024 01:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 09.04.2024 01:05

Türkiye’de “demokratikleşme” fırsatı 35 yıl sonra bir kez daha kapıyı çaldı.

1989’da SHP bu fırsatı kapının önünde bıraktı, 2024’te kapıyı açıp açmayacağı şimdi CHP’nin elinde.

1989’da da ANAP’ın neoliberal politikalarının altında boğulan halk kimsenin ummadığı bir şekilde Türkiye’nin birçok kentinde belediyeleri SHP’li adaylara teslim etti.

Tarih tekerrür etti ve 35 yıl sonra tek adam rejiminin altında boğulan halk hiç kimsenin (CHP’liler de dahil) öngöremediği bir şekilde Türkiye nüfusunun yüzde 65’ini, ekonomik gücün ise yüzde 80’ini CHP’li belediyelere teslim etti.

35 yılda köprünün altında çok sular aktı: AB rüyaları, muhtıralar, Cumhuriyet mitingleri, Gezi Direnişi, darbe girişimleri, dindar nesil, seküler yaşam, anayasa değişikliği, kayyımlar, bidon kafalılar, dağdaki çoban… ve daha niceleri… derken zaman tüm sancılarıyla birlikte akıp geçti.

Geldik bugüne…

Kurumsal yapı ve bürokrasi çürüdü, toplumsal psikoloji allak bulak oldu… ve halkımız bir bütün olarak yoruldu, yılgınlaştı, sistem tıkandı.

Velhasıl, 31 Mart 2024’te “halk iradesiyle” Türkiye siyaseti için yepyeni bir fırsat kapısının zili çaldı.

Bu fırsat öyle büyük bir fırsata dönüşebilir ki, eğer başarılı olunabilirse uluslararası (küresel) etkisi, yansıması bile olabilir.

Şimdi bu fırsatın değerlendirilip değerlendirilemeyeceği tarihsel olarak CHP’nin omuzlarında…

Belki tarih 35 yıl sonra seçim sonuçları itibariyle tekerrür etmiş olabilir, ama siyasi sonuçları itibariyle tekerrür edip etmeyeceği şimdilik bir muamma…

Peki, 1989’da SHP ne yapmadı, 2024’te CHP ne yapmalı?

1989 Yerel Seçimleri'nde Erdal İnönü liderliğindeki SHP yüzde 28,7 oy aldı ve 33 il ile 8 büyükşehirden Bursa ve Konya hariç 6’sını kazanmayı başardı. 31 Mart’ta ise CHP 14’ü büyükşehir toplam 35 belediyeyi kazandı.

1987 Genel Seçimleri'nde ANAP yüzde 36,3 ile birinci parti olmuş, SHP yüzde 24,7 ile ikinci, DYP de yüzde 19,1 ile üçüncü parti olmuştu. İki yıl sonra yapılan yerel seçimde SHP yüzde 33,2 ile birinci parti, DYP yüzde 23,7 ile ikinci parti olmuş, ANAP ise yüzde 23,5 ile üçüncü parti konumuna gerilemişti. Yani SHP iki yıl içerisinde yaklaşık 9 puanlık sıçrama sağlamıştı.

Mayıs 2023 Genel Seçimleri'nde ise CHP yüzde 25,8 oy alabildi. 10 ay sonra ise yaklaşık 12 puanlık artışla oy oranını yüzde 37,7 kadar yükseltti ve ilk kez AKP’yi ikinci parti konumuna itti.

1989’da da, 2024’te de derin ekonomik buhran bir dip dalga yarattı ve kimsenin öngöremediği biçimde SHP ve CHP Türkiye’nin en önemli kentlerinin yönetimini devraldı.

Malum, SHP 1989’da bu fırsatı heba etti ve takip eden seçim olan 1994 Yerel Seçimleri'nde ülkenin en önemli kentlerini Refah Partisi’nin adaylarına kaptırdı. 8’den 15’e çıkan büyükşehirlerden yalnızca Gaziantep (Celal Doğan) ve Kocaeli’ni (Sefa Sirmen) kazanabildi. Samsun’da da CHP adayı Muzaffer Önder kazandı.

1989’da yüzde 33,2 olan oy oranı 5 yıl sonra yüzde 13,6’ya kadar indi. Bu seçime katılan DSP’nin yüzde 8,8 ve CHP’nin yüzde 4,6’lık oyunu bile toplasanız, toplam sol oy yüzde 27’ye ulaşabildi.

SHP’nin, daha geniş anlamda da solun basiretsizliği bugüne kadar uzanan sancılı bir siyasi tarihin kilometre taşlarını döşedi.

Peki, SHP neden başarısız oldu?

Parti içi bölünme ve iç çekişmeler; politik vizyon ve programatik belirsizlikler; partinin DSP, CHP gibi farklı sol partilerle ittifak ve iletişim kurmakta başarı gösterememesi ve içe dönük enerjinin harcanması; halkın ekonomik sorunlarına çözüm getirecek ve onlara temas edecek politika ve hizmetlerin “yeteri ve ikna edici” düzeyde üretilememesi; birçok belediyede hizmet yerine ihale peşinde koşan müteahhit ağırlıklı bir yapıya boyun eğilmesi; il örgütlerinin yetersiz kalması ve İSKİ skandalıyla da sembolleşen kamuoyu algısının yönetilememesi gibi bir dizi etken büyük fırsatın kaçırılmasının kilometre taşlarını döşedi. Kentlerin varoşlarındaki yoksul halkla bağ kurmaya çalışmak yerine, enerji içerideki çekişme ve kavgalarla harcandı.

Öyleyse, şimdi CHP ne yapmalı?

Her şeyden önce tarih orada, karşımızda duruyor; öncelikle SHP deneyiminde yapılan hataların yeniden tekrarlanmamasıyla başlanmalı. Halkla kurulacak bağ çok önemli. Türkiye büyük bir ekonomik krize saplanmış vaziyette ve derin bir yoksullukla yüz yüzeyiz. Muhtemelen önümüzdeki iki yıl içinde Türkiye erken seçim yapmaya mecbur kalacak. Belediyeler mega projeler peşinde koşmak yerine bu süreçte ağırlıklı olarak yoksullukla mücadele etmeli ve yönetimler halka destek olmalı. Yönetim kadroları liyakatli insanlardan oluşmalı ve hiçbir şaibeye yer vermeyecek şekilde hizmet süreçleri yönetilmeli.

Türkiye, tek adam rejimi ve kötü yönetim nedeniyle derin bir ekonomik krize sürüklenirken, dünyanın da tarihsel olarak zor bir dönemden geçtiğini ve yerkürenin hemen her yerinde ekonomik ve sosyal sorunların derinleştiği iyi kavranmalı. Teknolojinin yarattığı büyük değişim dalgasıyla Dünya büyük bir devrim sürecinden geçiyor. Yani, sorunlarımız yalnızca ülkemizin yönetim sistemindeki kriz ve sorunlardan ibaret değil; üretim ve ticaret yapıları kökten değişiyor.

CHP’nin ve belediye yönetimlerinin Türkiye’ye özgü sorunlara bir çözüm getirmeye çalışmasının yanı sıra daha geniş bir vizyonla yeni dünya gerçekliğine uygun politika ve stratejiler üretmek zorunda olduğunu kavraması gerekiyor.

CHP, bütün bunları hayata geçirebilmesi için öncelikli olarak kendi siyasi organizasyonunu demokratikleştirmeli, politikayı tabana yaymalı ve üye katılımını parti hukukuyla güçlendirmeli. CHP yönetiminin Eylül ayında toplanacağını duyurduğu Tüzük Kurultayı bunun için büyük bir fırsat. Amasız, koşulsuz, özgüvenli biçimde hemen tüm süreçlerde “üye katılımlı ön seçim” zorunlu hale getirilmeli; şimdilik bir takım yasal hükümlerin olması ise pratikte uygulamak için engel değil. Partide “demokrasi ve adaleti” sağlamadan ülkeye demokrasi ve adalet vaat etmek ne ikna edici olur, ne de bunu hayata geçirmek mümkün hale gelir.

Bu bir “tercih” meselesi değil, bir “zorunluluk”. Ülke olarak büyük bir toplumsal çöküntü ve çözülüş yaşıyoruz; siyaseti adaletli bir mekanizma haline getirerek topluma yeni bir enerji, coşku ve kendisini onarma, ayağa kaldırma olanağı tanımalıyız. Bunu yapmayıp, bir seçim başarısına sığınarak her şeyi yukarıda parti elitleri marifetiyle çözebileceğiniz rüyasına kapılırsanız, gerçeğin yüzünüze çarpması için geri yalnızca zaman kalır.

Ayrıca CHP’deki demokratik değişim diğer partilerin de demokratikleşmesi için kapı aralar, esin kaynağı olur, o partilerin üyelerini de benzer talepler için harekete geçirir. Böylece yalnızca partiyi değil, ülkeyi de demokrasiye doğru sürüklemiş olursunuz.

Cumhuriyet’in kurucusu bir partinin, Demokrasi’nin de kurucusu olma fırsatı şimdi tarihsel olarak önünde duruyor.

Eğer yine başarısız olunursa bir “konjonktürle” oluşan fırsatın yakında bir başka “konjonktürle” heba olduğuna tanık olmak kaçınılmaz.

Yazık etmeyin!

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.