SON DAKİKA
Hava Durumu

Sağlıkta rüyadan uyanma vakti

Yazının Giriş Tarihi: 06.02.2012 00:15
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.02.2012 00:15

Dile kolay 10 yıl...

Türk siyasi tarihinin son 50-60 yıllık tarihine bir göz atınca aralıksız, üstelik yüzde 30'larda başlayan oy oranını yüzde 50'ye çıkararak iktidarda kalmak küçümsenemeyecek bir siyasi başarı...

Burada, bu siyasi süreci analiz etme niyetinde değilim...

Yalnızca bu siyasi hikayenin en başat unsurlarından birisi olan sağlık politikasına dikkatinizi çekmek istiyorum.

Birçok siyasi gözlemci AK Parti iktidarının bu başarısının altında birkaç unsura sürekli dikkat çekiyor...

Bunlar arasında, okullarda ücretsiz ders kitaplarının dağıtılması, TOKİ konutları, yeşil kart uygulamaları, valilik ve kaymakamlıklar eliyle yürütülen sosyal yardımlar ve en çok da yurttaşların özel sağlık kuruluşlarından hizmet almaya başlaması ön sıralarda sayılıyor...

Özellikle yurttaşlara özel sağlık kuruluşlarının kapılarının açılmasının başlangıçta ciddi bir psikolojik etki yarattığını ve bunun da AK Parti lehine seçim sandığına yansıdığı görülüyor...

Ama 10 yıl içerisinde izlenen sağlık politikasında yolun sonuna hızla yaklaşıldığı anlaşılıyor...

Şurası bir gerçek, uzun yıllar tarumar edilen SSK nedeniyle hastane kapıları önünde işkence çeken milyonlarca kişi için, birden bire özel hastane kapılarının açılması ve bir otel konforuyla kapılarda karşılanmaları, eskortlar eşliğinde bölüm bölüm gezdirilmeleri onlar açısından bir "devrim" gibiydi!...

Üstelik uygulama başladığında muayenelerden ya para alınmadı, ya da 10 TL gibi cüzi ödemelerle yetinildi.

Sonra özel hastane kurma yarışı başladı. Kamu hastane yatırımları neredeyse durdurulurken (tabii sorsanız birçok sağlık kampusu projesinden söz edecekler) özel hastane yatırımları birbirini izledi. Birçok kentte çok katlı binalar telaşla ve zorlama tadilatlarla birkaç aya hastanelere dönüştürüldü...

Sonra kapılara, billboardlara "SGK'yla anlaşmamız vardır" tabelaları asılmaya başlandı...

Tabii, bu kadar çoğalan özel hastanelerin içini doldurmaya sıra geldi sıra. Özel muayehaneler kapatıldı ve doktorlar "ya kamu hastanesi ya da özel hastane" açmazına sokuldu.

Geriye dönüp bakıldığında 10 yıllık süreçte iktidarın sağlıkta uyguladığı bu Türkiye'ye özgü "özelleştirme" sürecinin engellenmesinin güç olduğunu düşünüyorum.

İnsanlar SSK kapılarında o kadar eziyet çektiler ki, özel hastanelere itilerek biraz da olsa insan olduklarını anımsamaları, onların bu yeni sisteme sarılmalarına neden oldu.

Ne de olsa başlangıçta ceplerinden çıkan fazla bir para da yoktu...

Ama aradan geçen 10 yılın sonunda deniz tükendi...

Devletin SGK üzerinden özel sağlık kuruluşlarına ayırdığı bütçe "sistemin doğası gereği" önlenemez biçimde büyüdü.

Bursa Tabip Odası Başkanı Kayıhan Pala'nın geçen hafta içerisinde düzenlediği basın toplantısında aktardığı gibi toplamda maliyet yıllık bazda 60 milyar TL'ye kadar yükseldi.

Yeterli kamu hastanesi yatırımının yapılmaması, birçok uzman doktorun özel sağlık kuruluşlarına itilmesi nedeniyle, yurttaşlar için özel hastanelere gitmek bir zorunluluk gibi hal aldı.

Sağlık sistemi, "kar" mantığıyla çalışan özel sektöre yönlendirilince bu kez kara deliğe dönüşmeye başlayan sağlık harcamaları dikiş tutmamaya başladı.

Kamu hastanelerinde doktorların maaşını hasta başı ve ameliyat başı gibi "tekstil atölyesi" mantığıyla belirlemeye başlayan iktidar, mantar gibi çoğal özel hastanelerden gönderilen muayenehane ve ameliyat faturalarına da yetişemez oldu.

Tabii, 2012'ye gelindiğinde yurttaşların gözünü kamaştıran o yaldız da sönmeye başladı. Özel hastaneler çoğu zaman SGK'yla yaptıkları anlaşmaları da umursamayarak hastalardan aldıkları katkı paylarını artırdı. Gereksiz yere çekilen röntgenler, ultrasonlar, tomografiler ve daha da trajik olanı sırf kar için yapılan gereksiz ameliyatlar işi çığırandan çıkarmaya başladı.

Özel hastanelerde çalışan doktorlar, "işletme yöneticilerinin" taciziyle daha çok röntgen, ultrason çektirmeleri ve ameliyat yapmaları için baskıya uğramaya başladılar. Bunlara itiraz etmeye kalkanlar "performans yetersizliği" nedeniyle kapının önüne koyuldular.

Sözün özü;

AK Parti iktidarının 10'uncu yılında milyonlarca yurttaş için rüyadan uyanmanın zamanı hızla yaklaşmaya başladı.

Eczanelerle yaşanan ilaç krizi bitmek bilmedi; katkı paylarının artmasıyla acile başvuranların sayısı dramatik biçimde artınca, kısa bir süre önce acile başvurulara kısıtlama getirildi; doktorlara önce "pozitif performans" diye bir kriter getirildi, sonra birden bire "negatif performansa" dönüldü. İlaçta taneyle satış gündeme geldi. Özel hastane muayeneleri ve işlemleri yurttaşlar arasında kulaktan kulağa dolaşmaya başladı, güvensizlik hat safhaya ulaştı ve teşhisler ikinci, üçüncü doktora doğrulatılmaya başlandı. Özel hastaneleri turlarken ödenen katkı payları, iktidarın kapatmakla pek övündüğü özel muayenelere ödenen paraları aratır oldu.

Özetle, yoksullar için sağlığa ulaşım konusunda 10 yılda pek değişen bir şey olmadı. Zarf değişti ama mazruf aynı kaldı. Kaliteli sağlık hizmetine parası olanın ulaştığı, olmayanın ulaşamadığı sistem 2002'de nerede bıraktıysanız orada kaldı...

Elbette bu "katkı payının" gelecekte bir "siyasi payı" da olacaktır...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.