SON DAKİKA
Hava Durumu

Sağlam ayrılırsa kimse kızmasın!

Yazının Giriş Tarihi: 24.09.2012 02:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.09.2012 02:05

Sıradan bir Pazar gününe başlayıp gece yarısı sıra dışı bir durumla günü kapatmak ilginç...

Futbol ile ilgisi olmayanlar için yazı pek ilgi çekici olmayabilir ama siyaset-futbol ilişkisine bir nebze ilginiz varsa bu uzun yazı sizi de sarıp sarmalayabilir...

Hikaye tam da Simon Cuper'in dediği gibi "futbol sadece futbol değil" kıvamında ilerliyor.

Kasımpaşa ve Bursaspor Süper Lig'in iki takımı. Kasımpaşa bugün Sivasspor ile deplasmanda oynadı ve 1-0 yenildi, Bursaspor'da Ankara'da oynanan maçta Elazığspor ile 1-1 berabere kaldı.

Günün ilk sürprizi 5 maçta 3 galibiyet ve 2 yenilgi ile Süper Lig'te ikinci sırada bulunan Kasımpaşa'nın teknik direktörü Metin Diyadin'in görevine son verilmesiyle geldi.

Artık ne kadar sürpriz babında kabul edersiniz bilmiyorum ama ikinci sürpriz de Bursaspor'un Elazığspor ile berabere kalması ile yaşandı. Ama galiba esas sürpriz için akşam saatlerini beklememiz gerekiyormuş...

Dedikodu önce Twitter'da yayıldı ve "Kasımpaşa'da Metin Diyadin'in yerine Ertuğrul Sağlam geliyor" iddialarının ardı arkası kesilmedi...

Tabii bu dedikodu üzerine Bursasporlular arasında müthiş bir duygu dalgası yayıldı. Sağlam'a sahip çıkanlar, "bizi bırakıp gitme" diyenler, gideceğine kanaat getirip isyan edenler, özetle onlarca duygu ve fikiri içeren tweetler birbirini izledi...

Açıkçası Ertuğrul Sağlam'ın Twitter hesabı var mı bilmiyorum; ama hafızam yanıltmıyorsa birkaç hafta önce Bursaspor Kulübü'nün resmi sitesinden "Sağlam'ın resmi Twitter hesabı yoktur" şeklinde bir açıklama yapılmıştı.

Keşke olsaydı. Şimdi kısa bir açıklama yapar, onca dedikodunun ve duygusal dalganın önüne geçebilirdi. Herkes de ne olduğunu ya da ne olacağını hızlı biçimde öğrebilirdi.

Açıkçası birçok kesim ve kişi gibi spor camiası da sosyal medyanın ne olduğunu acilen öğrenmesi gerekiyor...

Neyse...

Şimdi meselemiz bu değil...

Ertuğrul Sağlam Kasımpaşa'ya gidecek mi?

Bilmiyorum... Gidebilir de, gitmeyebilir de...

Ama geçen sezon Bursaspor'dan ayrılma sınırına geldiğini, kısa bir dalgalanma yaşadıktan sonra kaldığını biliyoruz...

Burada ara bir tespitte bulunmak istiyorum. Bana göre Ertuğrul Sağlam Bursaspor'da mutsuz. Yönetim Kurulu üyeleriyle olmasa da Başkan İbrahim Yazıcı'yla aralarında güçlü bir bağ var. Bu Bursaspor'un son Divan Kurulu toplantısına "birlikte" gitmeyerek somut eylemlere dahi dönüşmüş bir bağ.

Ertuğrul Sağlam, 2010 şampiyonluğunun ardından hem Bursaspor, hem Bursa, hem de kendisi için çıtayı yükseltti.

Tabii bu çıta Süper Lig'te zirvede istikrar kazanmanın yanı sıra, ağırlıklı olarak Avrupa merkezli oldu.

Ama 2010 ile 2012 arasında yaşanan süreç, ki bunun içerisinde Bursaspor Kulübü'ne yapılan polis baskınları, soruşturmalar, davalar da dahil edilince epey çalkantılı geçti.

Kulüp içinde yaşanan çekişmeler, kent üzerinde etkili iş çevreleri ve siyasetçilerin yine kulüp üzerinden yürüttükleri kavga ve çekişmeler de şampiyonluk sonrası hedefi daha da büyütmesi beklenen Bursaspor'u hep bir kaos içerisinde tuttu.

Bence Sağlam'ın geçen yıl Bursaspor'dan ayrılması güçlü bir olasılıktı ve yeterli de gerekçe vardı. Ama taraftarın Sağlam'a olan coşkunca bağlılığı Sağlam'ı hep Bursa sınırlarında tutmaya itti. Kenti ve bu kenti oluşturan güçlü çevreleri bir araya getirme gayretleri hep sonuçsuz kaldı.

Hep sessizce Bursaspor üzerinden yürüyen ekonomik ve siyasi çekişmeleri izledi. Bu çekişmeler içinde sessiz sedasız yürüttüğü kişisel bir tutumu ve pozisyonu var mıdır, bilmiyorum. Bunu analiz edebilecek bir tespite sahip değilim.

Yaşadığı gelgitlere rağmen Bursaspor taraftarının coşkunca bağlılığı Sağlam'ın ruhunda beliren ayrılma duygularını hep bastırdı. Altın tepsi de sunulan Milli Takım Teknik Direktörlüğü de dahil...

Acaba o bastırılan duyguların sonuna mı gelindi; bunu önümüzdeki günler gösterecek...

Tekrarlamak gerekirse benim yorumuma göre Ertuğrul Sağlam, "Adam gibi adam" tezahüratlarıyla gemlenen duygu dünyasında artık Bursaspor'da mutsuz.

Mutsuzluğunun önemli bir kaynağı var. Kendisine Bursaspor ile birlikte yürütebileceği ortak bir hedef göremiyor. Bursaport.com'da yayınlanmış haberlere şöyle bir baktım.

Örneğin 10 Nisan 2012 tarihinde Olay TV'de katıldığı programda, "Yeni sezon planlamasına başladık. Çok iyi oyuncular alacağız" demiş. Oysa şimdi elde transferin son gününe sıkıştırılmış Belluschi ve Tuncay var.

Şunu kabul etmeliyiz. Şu an itibariyle Sağlam'ın hedefleri, hayalleri, hırsı ve beklentileriyle Bursaspor'un mevcut realitesi örtüşmüyor...

Evet "Sonsuza kadar" diyebilirsiniz ama bu taraftarın duygusu için geçerli. Matrix'in bir sahnesinde dediği gibi: Her başlangıcın bir sonu var...

Sonsuzluk yalnızca Tanrı'ya özgü...

Bunu not etmeli...

Sağlam ile Bursaspor arasındaki makasın açılmasının elbette nedenleri var. Kimsenin beklemediği anda gelen şampiyonluk sonrası parsa büyük olunca ve kentte bundan pay almak için büyük bir ekonomik ve siyasi mücadele başlayınca neden bu makasın açıldığını hala anlamamanız için sizin saf olmanız dışında bir gerekçeniz kalmıyor.

Eğer ortada bir şeylerin düzeleceğine ilişkin bir ışık görmüyorsanız neden bu ilişki "sonsuza" kadar sürsün ki? Eğer birileri sürekli sizin yarattığınız başarıdan ve emeklerinizden parsa toplamaya çalışıyor ve başarının büyümesi için kendi heybesinden getirip bir şey vermiyorsa, söyleyin neden sonsuza kadar sürsün...

Durup şöyle bir etrafınıza bakın. Bu kentte yeni bir stad yapılıyor ve adı Timsah Arena mı olacak, Bursa Büyükşehir Stadı mı, yoksa Atatürk Stadı mı, kavgası yürütülüyor.

 Stad geliri kime ait olacak? Belediyeye mi, kulübe mi? Yer yer açık, çoğunlukla üstü örtülü yaşanan çekişmelere, bir isim etrafında dönen fırtınalara bakın!..

Sizce bu fotoğrafın içinde "sonsuza kadar" sürmesini destekleyecek bir ışık, umut görüyor musunuz? Ben görmüyorum...

Ertuğrul Sağlam, Kulüpteki yapısal sorunlar nedeniyle ilerleme kaydedemezken, saha sonuçlarıyla gerilen kulüp taraftar ilişkisi ve bunun etkisiyle kendisine yönelik her geçen gün artan sert eleştirilerin de farkında.

Eğer yapısal sorunlar derinse ve bırakın düzelmesini, bu sorunlar her geçen gün derinleşme emareleri veriyorsa, Anadolu'dan ikinci şampiyonluğu çıkarmış ve önünde uzun bir kariyer bulunan genç teknik direktör için "tadında bırakmalı" duygu ve düşüncesinin cari olmasını beklemek halaycilik olmasa gerek.

Şimdi gelelim bu hikayedeki Kasımpaşa bölümüne...

Tekrar ediyorum, ne Sağlam'ın Kasımpaşa'ya gideceğini duydum, ne de böyle bir gelişme olup olmayacağı konusunda kanaatim var...

Ama yukarıda yazmaya çalıştığım gerekçelerle giderse de şaşırmayacağımı bilmenizi isterim...

Hatta yine "Kasımpaşa'nın taraftarı yok" gibi gerekçelere kimse sığınmasın; giderse de Kasımpaşa'nın onun için çok ideal bir kulüp olacağını da söylemeliyim...

Çünkü, Bursaspor'u şampiyon yaparak Süper Lig babında bence yakalanabilecek en büyük başarıyı teknik direktörlük kariyerinin daha başında yakaladı. Sağlam'ın yüreğinde fırtınalar estiren güçlü duygu Avrupa'da başarı...

Özellikle Beşiktaş'ta yaşadığı kötü Avrupa deneyimleri ve ayrılış süreci, O'nu çok rencide etti. O'nu Avrupa'da başarıya götürecek bir zemine ihtiyacı var. Bunu Bursaspor'da zorladı; bilmiyorum zorlamaya devam edecek mi bundan sonrada?

Fotoğrafa bakınca, sanmıyorum...

Ama hikayemizin bu aşamasında Kasımpaşa ciddi bir talipli olarak kapısını aşındıracaksa, bavulunu toplamaya her an hazır olduğuna yönelik güçlü bir inanışım var.

Güçlü bir ekonomik yapı, siyasi destek, baskıya dönüşmeyecek bir taraftar kitlesinin var olması, önemli avantajları olacaktır...

Burada bilmeyenler için yine küçük bir anımsatma. Kasımpaşa'yı işadamı Turgay Ciner devraldı. Belki de buna "satın aldı" demeliydim. Ciner, önce geçen yıl ekim ayında Kasımpaşa Sportif Faaliyetler A.Ş'yi 1 milyon TL sermaye ile kurdu. Sonra Mayıs ayında Kasımpaşa'nın yönetimini devraldı.

Yönetim Kurulu isimlerine bakalım:

"Turgay Ciner, Zafer Yıldırım, Hasan Hilmi Öksüz, Can Kaymak, Ahmet Misbah Demircan, İhsan Kalkavan, Mübariz Mansimov Gurbanoğlu, Mehmet Turgut Yılmaz, Mehmet Fatih."

Turgay Ciner malum, Habertürk grubunun da içinde yer aldığı medya patronu. Enerji başta olmak üzere birçok alanda faaliyet gösteren bir isim. Mansimov ise Azeri işadamı ve Türkiye'de 4 milyar dolarlık yatırımı olduğu söyleniyor. İhsan Kalkavan ise malum denizcilik sektöründe faaliyet gösteriyor ve Fethullah Gülen cemaatiyle de güçlü bağları olduğu biliniyor.

Turgay Ciner'in Kulübün başkanlık koltuğuna oturttuğu Zafer Yıldırım ise, Orjin Grup'un ortaklarından. Deri ve tekstil kökenli, ama son dönemde gayrimenkul işleriyle de dikkat çekiyor. Doğuş Grubu ile birlikte İstinye Park'ı yaptı.

Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Misbah Demircan da AK Partili Beyoğlu Belediye Başkanı. Malum, Kasımpaşa Beyoğlu sınırları içerisinde yer alıyor.

Bu isimlerin çoğunun ortak bir özelliği daha var: Beşiktaşlılık...

Gittikçe uzayan bu yazı içinde bu Beşiktaşlılık boyutunu ve Kasımpaşa ile ilişkisini burada es geçmek durumdayız...

Ama ortaya çıkan bu fotoğraf içerisinde de, tıpkı Bursa ve Bursaspor'da olduğu gibi ekonomi, siyaset, çıkar ilişkileri kombinasyonu olduğunu da hemen görebiliyorsunuz...

Hala yazının burasına kadar gelmiş ve sıkılmamış olan okuyucularımız için yeni bir parantez açma vakti.

Kasımpaşa, geçen sezon Mayıs ayında Bank Asya'da Adanaspor'la oynadığı meşhur (acaba tartışmalı mı demeliydim) play-off maçının ardın Süper Lig'e yükseldi. Yukarıda saydığım isimlerin ekim ayında (önceden) Kasımpaşa Sportif A.Ş'yi kurmaları da ne kadar tesadüf değil mi?

Evet, Kasımpaşa Adanalılar'ın isyan ettiği maçın ardından Süper Lig'e yükselen üçürcü takım olunca Kasımpaşa'nın Turgay Ciner liderliğinde ve Zafer Yıldırım başkanlığındaki yeni yönetimi takım ile birlikte birkaç gün içerisinde soluğu Ankara'da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın yanında aldı.

Bakın, 30 Mayıs 2012'de basında yer alan haberin bir bölümünü aktarıyorum:

Kasımpaşaspor için yeni ve farklı bir sürecin başladığını ifade eden Erdoğan, Kasımpaşaspor'un örnek bir Süper Lig takımı olabileceğini, Süper Lig'de dengeleri değiştirebilecek bir takım oluşabileceğini kaydetti.

Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''İştahı kabarık bir yönetim anlayışıyla değil, hakikaten alt yapısını güçlü kurmak suretiyle geleceğin güçlü bir Kasımpaşa'sını oluşturmak, meydana getirmek suretiyle bir adım atabilir. Bu adımı atması halinde hakikaten tarihi en eski olan kulüplerden bir tanesi olması hasebiyle Kasımpaşa da artık Süper Lig'in içinde değişmezler arasında yerini alabilir. Bütün mesele o temel taşları iyi koymak, temel taşlarını iyi koyduktan sonra da bunu dönebilir hale getirmek. Bunu sağlayacak yönetim iradesi oluştu diye düşünüyorum.''

Kasımpaşa yönetiminin, takımı gelecek yıla iyi hazırlayacağına inandığını dile getiren Erdoğan, ''Bunu biz de memnuniyetle izleyeceğiz. İnşallah uluslararası müsabakalarda seyirciniz olacağız, ama yerelde olmak mümkün olmayacak. Bundan rahatsızlık duyanlar olabilir'' dedi.

Kasımpaşa A.Ş. Spor Kulübü Başkanı Zafer Yıldırım da kulübün 91 yıllık geçmişle Türk futbolunun en eski kulüplerinden olduğunu, uluslararası vizyonu olan bir takım kurmayı hedeflediklerini belirtti. Yıldırım, ''İnşallah çok kısa dönemde de sizi Kasımpaşa stadında maç izleme mecburiyetinde bırakacağız. İnşallah bir Avrupa takımını oraya getireceğiz. Hep beraber bu hedeflerimizi yakalayacağız'' diye konuştu.

İşte böyle!..

Erdoğan'ın açıklamaları ve Zafer Yıldırım'ın "uluslararası vizyonu" olan bir takım kurma hedefi...

Kafanızda sanırım biraz daha net bir fotoğraf oluşmaya başladı. Kimin iktisadi, kimin siyasi, kimin sportif çıkar ve hedefleri var, orasını çözmek artık sizin işiniz. Aksi halde uzadıkça uzayan bu yazı tam bir kitap kıvamına bürünecek ki, onu yazacaklar da elbette çıkacak...

O halde bu yazıyı toparlama ve noktayı koyma vakti.

Ertuğrul Sağlam, Bursaspor'da içine bir şampiyonluk da sığdırdığı bir hikaye yazdı. Taraftar bu hikayenin masala dönüşerek "sonsuza kadar" sürmesini istiyor. Ama "adam gibi adam" olmak modern dünyada Leyla ile Mecnun aşkına müsaade etmiyor.

Belki bir müddet daha Ferhat ile Şirin tadında sürebilirdi bu hikaye ama Twente dağını delemeyince kartlar yerinden karılmaya, hesaplar yeniden yapılmaya başlandı.

Muhtemelen Sağlam'ın önünde yeni bir yol ayrımı var. Yolun bir tarafında uluslararası hedefi olan ve arkasında çok güçlü ekonomik ve siyasi desteği almış açık bir çek, diğer tarafında ise küçük hesaplarla boğuşan ve yakın gelecekte dahi ne olacağı belirsiz, ekonomik olarak bırakın büyümesini daha da küçülmüş bir kulüp yapısı...

İşte son nokta:

Ertuğrul Sağlam Kasımpaşa'ya gider mi, bilmiyorum. Ama giderse, bunu gitmesinden çok "Bursaspor'dan gönderildi" diye okuyun derim.

Kimse de Ertuğrul Sağlam'a "Niye gittin?" diye kızmasın...

Belki de Simon Cuper'in kitabını yeniden okumalı...

Keza, "futbol asla sadece futbol değil"...

Bursa'nın "futbolu" anlayabilmesi için "sadece" kısmına odaklanması; dahası "hesaplaşması" ve yeni bir başlangıç olacaksa, hikayesini bundan sonra yeniden yazmaya başlaması gerekiyor...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.