SON DAKİKA
Hava Durumu

CHP'yi bekleyen tehlike ya da fırsat: Nasıl bir program?

Yazının Giriş Tarihi: 12.07.2019 01:55
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.07.2019 01:55

AKP'den istifa eden ve Abdullah Gül'ün desteğini arkasına alan Ali Babacan'ın hazırlıklarını ilan ettiği yeni partiyi kurmasıyla Türkiye siyaseti epey hareketlenecek.

Yakın siyasi gündem "AKP, Tayyip Erdoğan, Ali Babacan, Abdullah Gül, yeni parti" gibi kavramlar etrafında yoğunlaşacak gibi gözükmesine karşın kanımca CHP'yi de hareketli günler bekliyor.

Neden?

Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum; yaklaşık iki hafta arayla CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun "parti programının yenilenmesi" konusunda düğmeye bastığına ilişkin haberler yayınlandı.

29 Haziran'da Birgün'de yayınlanan ilk habere göre, "CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun partinin programının güncellenmesi için kurmaylarına talimat verdiği ve bu kapsamda Avrupa başta olmak üzere tüm merkez sol ve sosyalist partilerin programlarının incelenmesi ve rapor halinde partililere sunulması kararlaştırıldı."

11 Temmuz'da Milli Gazete'de yayınlanan ikinci haberde de, CHP'nin parti programında büyük değişikliğe gitmeye hazırlandığı yazıldı ve "Son yerel seçime bazı muhafazakar adaylarla girilmesine" göndermede bulunularak, "Partinin Doğru Yol Partisi, Anavatan Partisi gibi partilerin programlarını inceleyeceği, partinin yeni programında liberal ve muhafazakar maddelere öncelik vereceği" iddia edildi.

Haberin birinde "sol ve sosyalist" parti programlarının, ikincisinde ise "muhafazakar ve liberal" parti programlarının incelendiği öne sürülüyor.

İnsan, "CHP'de iki ayrı kurmay heyet birbirinden habersiz iki ayrı program çalışması mı yapıyor acaba" diye sormadan edemiyor.

Şaka bir tarafa, partide böyle bir arayış ve çalışma var mı, varsa hangi esaslar ve hedeflerle yapılıyor onu da bilmiyoruz. Keza, böyle bir çalışma başlatıldığına ilişkin partiden yapılmış kurumsal bir açıklama da yok. En azından ben duymadım.

Ancak, parti programının yenilenmesinin bir ihtiyaç, hatta zorunluluk olduğu da açık bir gerçek.

Ama, "nasıl bir program olacağı" CHP'nin bugün geldiği tarihi kavşak açısından büyük bir önem taşıyor.

Hatta yazının başlığında da vurgulamaya çalıştığım gibi, bu konu "büyük bir tehlike" alanı da, "büyük bir fırsat" alanı da yaratıyor.

Bu "tehlike ve fırsat" alanını iki ayrı haberde dile getirilen iki ayrı parti programı iddiasına dayandırarak dilimiz döndüğünce anlatmaya çalışalım.

CHP'Yİ BEKLEYEN TEHLİKE...

"Tehlike"den başlayalım...

Lafı eğip bükmeye hiç gerek yok; "doğru taktik adımlarla" son yerel seçimlerde büyükşehir belediye başkanlıklarını kazanan CHP'nin bugün atacağı en tehlikeli adım, "parti programını daha muhafazakar ve liberal" hale getirmek.

Böyle bir eğilim içerisine girmek ve bu yönde somut adımlar atmak, açıkça vurgulamak gerekirse "CHP'nin intiharı" anlamına gelecektir.

Birçok siyasi gözlemcinin üzerinde uzlaştığı gibi CHP'nin son seçimlerde büyükşehirlerin önemli kısmında başarılı olmasını destekleyen kritik etkenler oldu. 

"Ekonomik kriz, önlenemeyen ve çığ gibi büyüyen işsizlik, 4 milyona yaklaşan Suriyeli'nin ekonomik kriz üzerine yarattığı travma, ABD ve AB'yle yaşanan dış politika krizleri, Kürt sorunuyla ilgili dışlayıcı, suçlayıcı ağır bir dil ve üslup, Tayyip Erdoğan'ın bizzat kendisi ve parti temsilcileriyle tek adam yönetimine dönüştürdüğü otoriter üslup ve politikaları, öfke ve kavgadan yorulan halkın Ekrem İmamoğlu gibi birleştirici bir siyasetçi profiline duyduğu özlem..."

Bu temel konu ve alanların tetiklediği bir "öfke dalgası" yerel seçim imkanı ve seçim sisteminin (ittifaklar) zorlamasıyla "AKP'nin geriletilmesi; iktidara ders verilmesi" gibi psikolojik etkenlerle birleşmesiyle toplumsal muhalefetin büyükşehirlerde CHP adayları etrafında toplanmasına yol açtı.

Böyle bir siyasi süreç, CHP'ye bir "seçim başarısı" getirse de, kalıcı bir "siyasi başarı" getirmiş midir?

Kanımca, bu yöndeki iddialar fazlaca iddialı olur. 

Bundan sonraki ilk seçim bunun sağlamasının yapılacağı test imkanı sunacak. 

Ancak bu testten CHP'nin geçebilmesi, seçim anına kadar gidilecek sürede geniş kitleleri, toplumu ikna edebileceği, heyecan ve inanç yaratacak, güven sağlayacak bir "siyasi programı" oluşturmasına bağlı.  

"Seçim başarısı" için her zaman "konjonktür" sizin lehinizde olmayabilir; ama "doğru siyasi program ve doğru siyasi çalışma" sizin lehinize konjonktür oluşmasını sağlayabilir. 

CHP'nin "dünü, bugünü ve yarını" birlikte, doğru analiz etmeye ve siyasi sonuçlar çıkartmaya ihtiyacı var.

Seçim yenilgilerinden yılan ve yorulan CHP yönetiminin, "2019 yerel seçim sonuçlarının baş dönmesiyle" bağrını daha fazla muhafazakar ve liberal politikalara açması halinde, kısa sürede "politik olarak konkordato" ilan edeceğini düşünüyorum.

Nedenine gelince...

CHP'nin son 15 yılda durmadan seçim kaybetmesinin ve son yerel seçimde "seçim başarısı" elde etmesinin temel birkaç nedeni var.

CHP, 2000'lerin başından itibaren kentlerin varoşlarından çekilirken, yaşam tarzı kaygılarıyla ANAVATAN ve DYP'nin hızla boşalttığı "liberal, kentli seküler muhafazakar, sınırlı kentli orta sınıf modernist" bir sosyolojik kesime yaslanmayı yeterli gördü.

Zamanla giderek siyasi bir hareketten çok "sosyolojik toplumsal harekete" dönüştü. CHP'nin "kurumsal yapısı" sosyolojik bir korunmanın zırhı, sütresi haline geldi. 

Parti "sol, sosyal demokrat, sosyalist" gibi siyasi kavramlarla anılmasına karşın çemberine aldığı toplumsal taban ve kesimlerle ekonomik ve sınıfsal olarak tam zıttı bir kimliğe büründü. Elbette bütünüyle böyle bir yapıya kavuştu demek hem doğru olmaz, hem de haksızlık olur. Ama ana siyasi varlığı böyle bir gerçekliğe oturdu.

CHP'nin İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerdeki son başarısı ise, "ekonomik krizle birlikte" AKP ve Tayyip Erdoğan çevresinden kopan "öfkeli" bir seçmen kitlesinin yukarıda da aktarmaya çalıştığımız gibi "cezalandırma" psikolojiyle oy verme davranışına yönelmiş olması...

"Baba zulmünden" kaçan ve evini terk eden genç, gece karanlığında "CHP'nin evine" sığınmış olabilir, ama sabah olunca kendine sığınacak "yeni bir yuva" arayabilir...

Çok yakında yeni siyasi parti ve süreçlerle birlikte CHP tarihsel olarak çok trajik bir tabloyla karşılaşabilir.

Belki de 15 yıllık bu "sanal siyasi yapının" sonuna geliyor olabiliriz.

İddia edildiği gibi ve medyaya yansıdığı gibi olursa Ali Babacan'ın Abdullah Gül destekli kuracağı yeni parti Turgut Özal'ın yaptığı gibi geniş bir kesime seslenecek siyasi rüzgar yaratabilir. 

Bizzat Ali Babacan çevresinden yayılan "Turgut Özal benzetmesi" yalnızca teknik olarak "sağ, sol, dindar, milliyetçi" kimlikleri bir araya getirmek istemesine işaret etmiyor; tıpkı Turgut Özal'ın MSP içinden çıkıp, bir darbeden sonra geniş bir toplumsal kesimi kucaklamak istemesindeki gibi, Ali Babacan da, Turgut Özal gibi MSP geleneğinin devamı niteliğindeki AKP'nin içinden çıkıp, yine bir darbeden sonra benzer bir misyonla farklı kesimleri kucaklamak istiyor. 

Yeni, popüler kimi isim ve kadrolarla böyle bir parti "AKP hızla çözülürken", AKP döneminden devralınacak yeni muhafazakar kentli orta sınıflarla birlikte yeni bir siyasi süreci tetikleyebilir. 

Açıkçası Ali Babacan ve Abdullah Gül isimleri ön planda olmakla birlikte nasıl bir kadro ve nasıl bir programla ortaya çıkacağını bilemediğimiz bu yeni partinin tam olarak nasıl bir siyasi etki yaratacağını şu anda kestirmek zor görünüyor. 

Ancak "AKP'nin kuruluş dönemine gönderme yapacak bir çıkış tuzağına düşmeden", çağdaş liberal ve muhafazakar bir programla ortaya çıkma ihtimalinin çok yüksek olduğu böyle bir siyasi hareketin, AKP'nin hızla boşalttığı siyasi alana, CHP, MHP, İyi Parti ve hatta HDP'nin liberal ve muhafazakar seçmen tabanına da uzanacak şekilde yerleşme imkanının da giderek arttığını öngörmek zor değil.

Böyle bir rüzgarda, yüksek bir olasılıktır ki, "yaşam tarzı kaygısı giderilmiş ve CHP'ye sosyolojik olarak sığınmış" eski kentli orta sınıf ANAVATAN ve DYP seçmen kitlesinin de hatırı sayılır bir bölümünün "sınıfsal yurtlarına" geri dönmesini beklemek de hayalcilik olmaz.

Bu durumda Kadıköy, Şişli, Bakırköy, Beşiktaş'ta, hatta İzmir'deki seçim süreçlerinin daha çetin geçmesini, eski ezberlerin bozulmasını bekleyebiliriz.

Eğer böyle bir siyasi süreç başlayacaksa, CHP'nin de "daha liberal ve muhafazakar" politikalarla rekabete katılacağı bir ortamda, seçmen için aslı varken, taklidinin tercih edilmesi için "esaslı" bir neden kalmaz!

İşte CHP için tam anlamıyla "intihar" ve "siyasi konkordato" ilanı da bu aşamada olacak.

CHP İÇİN İKTİDARIN YOLU: GERÇEK SOL POLİTİK PROGRAM

Gelelim CHP için "fırsat" alanına...

Bugünden itibaren eğer CHP programını yenileyecekse ihtiyacı olan "daha liberal ve daha muhafazakar" politikalar değil...

Aksine, teknoloji ve dijitalleşmeyle yeni bir ekosistemin doğduğu ve kapitalizmin çöküş evresine girdiği süreçte "yeni nesil sol politikalara" ihtiyacı var...

Kentlerin varoşlarında ve orta sınıfların bağrına doğru ilerleyen ve kalıcılaşacağı anlaşılan yeni işsizlik dalgası ve toplumsal yıkımın yarattığı siyasi tablo karşısında geniş kitlelerin ihtiyacı olan bugün ve yarın onların ihtiyaç ve beklentilerini karşılayacak ekonomik politikalar, siyasi programlar; asla onların "insani yıkımını" hızlandıran "daha fazla liberal ve muhafazakar" politikalar değil...

Ama özellikle vurgulamamız gerekir ki, "yeni nesil sol politika" derken kastettiğimiz, "sosyolojik, kültürel" politikalar değil; sınıfsal bir analize dayanan, ekonomik, siyasi bir programa dayalı gerçek bir sol politika...

Kapitalizm, bağrında doğan, yeni teknoloji ve dijitalleşmeyle büyüttüğü genç kuşağa ve kadınlara gelecek umudu, istihdam imkanı yaratamıyor ve yaşama sevinci veremiyor. 

Dijitalleşme, aynı zamanda orta yaş kuşağını da hızla üretim ve istihdam dışına itiyor ve tekrar istihdam içine dönebilmeleri için kapıları kapatıyor. 

Harari'nin sıklıkla vurguladığı gibi "gereksizler sınıfı" yeni bir ekonomik (hatta ekonomi dışı) bir sınıf olarak doğuyor.

CHP'nin parti olarak "seçim kazanmaya" değil, "iktidar olmaya" ihtiyacı var. Sosyolojik ve kültürel ittifaklar ve işbirlikleri seçim kazandırabilir ama CHP'yi iktidar yapmaz.

"Daha muhafazakar ve liberal politikalar" CHP'yi seçim ittifaklarının ve seçim başarısının parçası haline getirebilir, ama bunlardan CHP iktidar çıkartamaz...

"İktidar", halkla derin bir politik bağ kurmak, siyasi kadrolarla bu bağı inşaa etmeyle sağlanır.

"İktidar", dünyayı, gerçekliği ve geleceği doğru analiz etmek, geniş kitlelerin gerçek yararını savunacak yeni, cesur politikalar geliştirmekle sağlanır.

CHP'yi iktidar yapacak, "sağlık, eğitim, enerji, barınma, ulaştırma, gelir dağılımı, istihdam, sosyal güvenlik, üretim, teknoloji" gibi, temel alanlarda "ezilen, mağdur edilen" toplumsal kesimleri öncelik haline getirerek, geniş kitlelere umut vaat edecek, heyecan yaratacak bir siyasi program oluşturmaktır.

Şimdi soru şu: "CHP böyle bir değişim geçirebilir mi? Böyle bir imkan var mı?"

Bu sorunun özlü yanıtı, CHP'nin "seçim kazanmaya mı, yoksa iktidar olmaya mı" odaklanacağına ilişkin derin ayrımın içinde gizli.

Benim buna yanıtım ise şu: CHP varlığını sürdürecekse, böyle kökten değişimden başka bir seçeneği, bir B planının olmadığıdır. CHP, ya iktidar olacak ya da ana taşıyıcı (gövdesi) olamayacağı bir seçim zaferinin parçası olmakla yetinecek.

CHP'nin böyle bir değişim iradesine, kudret ve kapasitiye sahip olup olamayacağına yakında hep birlikte tanıklık edeceğiz...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.