SON DAKİKA
Hava Durumu

CHP komisyonla tuzağa mı çekiliyor?

Yazının Giriş Tarihi: 01.08.2025 00:08
Yazının Güncellenme Tarihi: 31.07.2025 23:46

CHP, iktidarın “terörsüz Türkiye” olarak tanımladığı sürecin bir parçası olarak TBMM’de kurulması kararlaştırılan komisyona, nitelikli çoğunlukla karar alınması şartının kabul edilmesi üzerine üye vereceğini açıkladı.

CHP lideri Özgür Özel, komisyona “evet” derken derin şüphe duyan başta CHP içindeki kesimlere ve tepkili diğer muhalif kesimlere “güven ve güvence” sağlayabilmek için meydanlarda “şeref sözü” verecek kadar elini yükseltmek zorunda kaldı.

19 Mart yargı darbesi sonrası ciddi bir siyasi mücadele yürüten CHP söylendiği gibi kandırılıyor ve tuzağa mı çekiliyor?

Bu konuda yorumlar ve analizler muhtelif.

AKP ve MHP’nin “geçmiş antidemokratik söz ve eylemlerini” işaret ederek dile getirilen kuşku içeren yorumları elbette elimizin tersiyle bir kenara itmek ve yok saymak mümkün değil; bunlar içinde ikna edici, güçlü analizler de var.

Bunlara rağmen CHP ve Özgür Özel, kendi stratejisine bağlı olarak komisyona katılmakla doğru bir hamle yaptı.

Neden?

Bunu analiz etmeye çalışacağım.

Ama önce şunu söylemeliyim, 1 Ekim 2024’ten beri bir süreç yürütülüyor ve kimse kimseye güvenmiyor; güvensizlik için her partinin kendince geçmişten gelen “bagaj ve hafızası” var.

Bir kere bunu aklımızın bir kenarında tutalım.

10 aydır süren “siyasi satranç tahtasında” müthiş bir sinir harbi içinde stratejik hamlelerle taraflar bilek güreşini sürdürüyor.

Bu bilek güreşinin kuşkusuz yurt içi iktidar mücadelesine yönelik “dayanak ve odak” noktalarıyla birlikte “bölgesel, küresel” hedefler içeren yurt dışı “kaldıraç ve odak” noktaları da var.

Kim ne derse desin, 1 Ekim’de MHP lideri Devlet Bahçeli’nin DEM’li vekillerin elini sıkmasıyla başlayan süreçle, 2 Ekim’de Akın Gürlek’in İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na atanmasıyla CHP’ye yönelik başlatılan “operasyonlar süreci” asla birbirinden bağımsız değil ve andığım bu dayanak ve odaklarla bağlantılı.

10 aylık süreçte tüm ayrıntıları artık hepimiz biliyoruz…

... Ve CHP bu “durum ve şartlar altında” satranç tahtasında hamlesini yaptı ve “komisyona katılıyorum” dedi.

Bu, neden doğru bir hamle oldu?

Birincisi, Özgür Özel’in 22 Ekim 2024’te “Kürtler’e Türkiye Cumhuriyeti devletinin sahibi olmayı teklif ediyorum” çıkışı ve çözüm için Meclis’i işaret etmesiyle izlediği politik çizginin tutarlılığı ve inandırıcılığı açısından önemliydi. Bunu kendisi de açıkça belirtiyor zaten. Her ne kadar komisyonun kuruluş şekli, işleyişindeki belirsizliklere rağmen komisyonda yer alarak güçlü bir “meşruiyet ve politik tutarlılıkla” sürece yön verebilme imkânını elinde tutması önemliydi.

İkincisi, sorunun çözümüne odaklanmış ve beklentisi artan Kürt yurttaşlarla siyasal iletişim bağını koruyabilmek ve “iktidarın gerçekten bu sorunu çözmek mi istiyor, yoksa arka plandaki başka bir ajandanın parçası olarak kullanmak mı istiyor”, bunu gün yüzüne çıkarabilmek için de Meclis zemininde bunun “sağlamasını yapmak” kritik önem taşıyor. İktidar, gerek çözüm sürecindeki hamleleriyle gerekse CHP’ye yönelik operasyonlarla “yeni bir siyaset matematiği ve dengesi yaratmaya” çalışıyor; bu gaye doğrultusunda Kürt seçmenleri CHP çevresinden uzaklaştırma ve ayrıştırma hedefi gizli saklı bir hayal değil. Komisyon dışında kaldığınızda bu hayalleri uygulamaya sokma hamlelerine müdahale fırsatınızı da kaybetmiş olursunuz.

Üçüncüsü, süreç planı MHP ile AKP arasında tam anlamıyla örtüşme göstermese de (10 aylık süreçteki emarelere bakarak bu yorum yapılabilir) AKP ve Erdoğan’ın ajandası ve takvimi kesinlikle Cumhurbaşkanlığı seçimi ve kendisinin yeniden ve mümkünse ondan sonra bir kez daha (ömrü vefa ettikçe) yeniden seçilmesini sağlayacak bir anayasal, yasal değişiklik ve siyaset ittifakları odaklı. Bu ajandayı durdurmak için satranç tahtasında bir iki hamle sonrasını değil, 8-10 hamle sonrasını görerek hamle yapmanız gerekir. Özgür Özel de bunu yaptı bence. Bazılarının sandığı gibi, “komisyona hayır” demenin kestirmeden “AKP ve MHP’nin tuzaklarına hayır demek” olmadığının iyi anlaşılması gerekiyor.

Dördüncüsü, bu siyasi satranç tahtasında CHP’nin “söylem ve eylem gücünün” yüksekliğini, “ahlaki ve toplumsal enerjinin” üstünlüğünü koruması için bile komisyonda yer alması gerekiyor. CHP’nin komisyonda yer almasıyla, sözü ve eylemiyle siyasi etki gücüyle orada olması, iktidarın CHP belediyelerine yönelik operasyonlarını sürdürmesini ve inandırıcılığını daha da zayıflatacaktır. Bir sorunu çözmek için siyasi hamle yaparken, aylar geçmesine rağmen bir iddianame bile hazırlanamayan bir ortamda, iktidarın başlangıcından beri zaten sağlayamadığı “güven ve inandırıcılık zafiyetini” derinleştirecektir. CHP, hakkında yürütülen kurultay soruşturması ve davası eylül ayında gündeme geldiğinde bu yönde iktidarın yeni hamleler yapması ve kayyım atama tartışmaları da iyice irtifa kaybedecektir.

Beşincisi, CHP komisyonda yer alarak, muhtemelen birkaç ay içerisinde bir takım yasal düzenlemelerle cezaevindeki tutuklu ve hükümlü PKK’lilerin tahliyesiyle sonuçlanacak süreçte, CHP’li belediye başkanlarının ikna edicilikten yoksun iddialarla tutukluluklarının sürmesinin tutarsızlığını gündeme taşıma, bu konuda fiili çözüm politikası geliştirme fırsatı bulacaktır. Komisyon görüşmeleri ve tutanaklarıyla bu çelişkili tabloyu topluma mal edebilecek, demokrasisiz bir Kürt sorunu çözümünün mümkün olamayacağını “tüm taraflara” fiilen siyaset üreterek gösterecek, bir kez daha “siyasi ve ahlaki üstünlüğünü” teyit edecektir.

Altıncısı, Recep Tayyip Erdoğan, yerel seçimler hariç hemen tüm seçimlere “istediği zaman ve koşullarda” gitmeyi istemiş ve başarmış bir siyasetçi. Zaman ve koşullarını kontrol edemediği 2019 ve 2024 yerel seçimlerinde yaşadığı seçim yenilgileri ortada. Büyük bir ekonomik krizle boğuşan, 19 Mart operasyonlarıyla siyaseten daha da sıkışmış olan Erdoğan’a istediği “zaman ve koşulları” yakalamasına fırsat vermeyecek “oyun kurucu bir strateji ve esnekliği” CHP’nin elinde tutması hayati bir önemde. Bunu “kontrolsüz bir kaygı psikolojisi, hamleleri ve siyasetiyle” sağlayamazsınız, “siyasi özgüvenle ve cesaretle” bunu yapabilirsiniz. Komisyonda yer almak, bu özgüven ve cesaretin işareti. Komisyonda yer almak, her koşul altında komisyonda kalmaya devam edileceği anlamına gelmiyor. Meşruiyet zeminini elinizde tutarak, zamanı ve koşulları oluştuğunda ayrılırsanız hem bedeli karşı tarafa ödetirsiniz, hem de sonraki siyaset hamlesinin kurucusu olma avantajını elinize geçirirsiniz.

Özetle, halkı ve sorunlarını samimiyetle içselleştirirseniz, halka yaslanarak sorunları çözmek üzere siyaset üretmeyi hedef olarak koyarsanız, toplumu iknanın söylem ve eylem dikte ederek değil, siyaset üreterek duygu ve aklını ikna edecek bir yaratıcılıkla ilerletmekle mümkün olduğunu kavrarsanız, yenilmezsiniz ve kimse sizi kandıramaz, tuzağa düşüremez.

Siyaset, “ezberlenmiş klişelerle” doğrusal bir hatta ilerlemez; Demirel’in o meşhur sözündeki gibi, an gelir, “24 saatte bile çok şey değişebilir”. Yani siyaset, “taktik ve stratejilerle” sürdürülen bir toplumsal mücadele alanıdır. Maharet, anlık reaksiyonun kestirme ve kolaycı huzuruna erişmek değil, karşı tarafın taktik ve stratejini anlayarak sonucu elde edecek uzun erimli bir sabır ve stratejiyi uygulayabilmekte.

Kanımca Özgür Özel ve kurmay ekibi de şu ana kadar bu süreci büyük bir başarıyla yönetiyor.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.