Çetin geçen kış koşullarının ardından içimizin ısınmasına ihtiyacımız var.
Havalar ne zaman ısınır kestirmek zor ama, siyasetin önümüzdeki haftalarda ısınacağına kuşku yok.
Hele Bursa'da!
Nisan ve Mayıs aylarında önce iktidar partisinin, daha sonra da ana muhalefet partisinin Bursa il kongreleri gerçekleştirilecek.
Tüzük Kurultayı ile yeni bir sürecin başladığı CHP'de delege seçimleri tamamlandı şimdi gözler ilçe kongrelerinde.
Bu sürecin de Mart ve Nisan ayında tamamlanması bekleniyor. Delege seçimleri sonucunda Baykal ve Sav ekibinin ne kadar gücünün kaldığını görmek açısından ilginç bir süreç olacağı kesin.
Kanımca, büyük bir dönüşümün yaşanacağı CHP'de Haziran ayında yapılması beklenen Olağan Kurultay öncesi, ilçe ve il kongreleri süreci çetin mücadelelere sahne olacak.
Ciddi bir kırılma olması, önemli yol ayrılıklarının yaşanmasını kaçınılmaz görüyorum.
Kim bilir, belki de böylesi hem CHP, hem de Türkiye siyasetinin geleceği açısından yararlı bile olabilir...
Süreci izleyip göreceğiz...
Şimdi, iktidar partisine dönebiliriz...
AK Parti, delege ve ilçe seçimlerini tamamladı, gözler şimdi Genel Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ın da katılacağı duyurulan 22 Nisan tarihinde yapılacak il kongresine çevrildi.
Önümüzdeki 1,5 aylık süreç içerisinde ne kadarı kamuoyuna yansıyacak hep birlikte göreceğiz ama iktidar partisinde de ciddi bir hesaplaşma yaşanacağı anlaşılıyor.
Aslında bu hesaplaşmanın önemli bir kısmı delege seçimleri sürecinde yaşandı.
Bu hesaplaşmanın tarafları herkesin malumu...
12 Haziran seçimlerinin ardından Bursa siyasetinde önemli bir kırılma yaşanıyor. Muhtemelen bu kırılmanın sonuçlarını seçimin birinci yılında somut biçimde de göreceğiz.
Bu CHP için geçerli olduğu kadar AK Parti açısından da geçerli.
'Şanlıurfa Milletvekili' Faruk Çelik, tüm uğraşlarına rağmen Bursa siyasetinde önemli birçok mevzisini kaybetti.
Bana kalırsa Bülent Arınç, zamana yayılmış,sessiz ama derinden bir strateji izledi; İl Başkanı Sedat Yalçın'ın arkasında durarak mükemmel bir "yol haritasıyla", Faruk Çelik-Recep Altepe ittifakını önemli ölçüde geriletti.
Bundan sonra Faruk Çelik açısından tek bir hamle kaldı. Siyaseten aklı Bursa'da kalan Faruk Çelik açısından bundan sonraki tek yol, kendisine yakın hangi isimin Bursa İl Başkanı olacağından çok, büyük bir güç mücadelesine giriştiği Sedat Yalçın'ın il başkanlığı koltuğundan uzaklaştırılması olacak.
Ama öyle görülüyor ki, bu güç mücadelesi yalnızca Sedat Yalçın'dan ibaret değil. Yalçın bu sürecin hem bir parçası, hem de simgesel bir figürü...
Bu güç mücadelesini Bursa'yı dikkatlice izleyen herkes kolayca görebiliyor.
Örneğin, Yunuseli Havaalanı tartışmalarına bir bakın...
Bana göre bu tartışmanın içerisinde 'havaalanı dışında' her şey var...
Belediye başkanlarının, AK Parti içerisinde siyaset yapanların, hatta üst düzey kamu bürokrasinin temsilcilerinin son 15 gündeki açıklamalarını internetten bulup bir okuyun...
Saflar giderek daha bir "görünür" oluyor...
Çanlar Faruk Çelik ve Recep Altepe için çalıyor...
Dedik ya, Faruk Çelik için tek bir yol kaldı, Sedat Yalçın'ın yeniden aynı koltuğa oturmaması...
Bu güç mücadelesinde Çelik-Altepe cephesinde yer alacak, bu bilek yarışına kimler dahil olacak? Yalçın'ın karşısına kim ya da kimler aday olarak çıkacak-çıkarılacak...
İlk isim eski milletvekili Şevket Orhan oldu. İkinci isim yine eski Milletvekili Hayrettin Çakmak olabilir...
Kongre tarihi yaklaştıkça bu güç mücadelesinin çarkları nasıl işleyecek göreceğiz. Hangi isimlerin adaylık yolunda ilerleme gücü bulacaklarını, hangi isimlerin yolun yarısında "yan yola" sapacaklarını da göreceğiz...
Evet, saflar daha bir belirginleşiyor...
AK Parti Milletvekili Bedrettin Yıldırım davet ettiler, sabah bir grup gazeteciyle birlikte Otantik Otel'de sohbet toplantısında buluştuk.
Dış politikadan, dış açığa, yeni Anayasa sürecinden, Meclis çalışmalarına Bursa'nın sağlık ve diğer sorunlarına çok sayıda konu konuşuldu.
Ama, gördük ki konuşulan her konu il başkanlığı süreciyle ilgili Yıldırım'ın yaptığı açıklamalar nedeniyle birer "sohbet dolgusu olmaktan", "teferruattan" ve "tadlandırıcı" olmaktan ibaret!
Bedrettin Yıldırım'ın il kongresiyle ilgili verdiği "cesur ve açıkyürekli yanıtlar", aynı zamanda kullandığı sözcükler ve vurgularıyla birleştirildiğinde, yalnızca bir milletvekili olarak şahsının görüş ve kanaatleri olmaktan çok daha büyük anlamlar taşıyordu. Ve keza basınla bu buluşmanın da zamanlama açısından da sıradan bir toplantı olmadığı da anlaşılıyordu.
Bedrettin Yıldırım, il başkanlığı ve adaylık tartışmalarıyla ilgili soru üzerine yaşanan güç mücadelesinde hangi cephenin zaferi kazandığına, -dikkat kazanacağına diye yazmıyorum- ilişkin güçlü bir kanaat ve inanmışlıkla, "AK Parti'de İl Başkanlığı sorunu yok. Sedat Yalçın'ın başkanlığı hayırlı olsun" diyordu, biraz da tebessümle karışık...
Sürecin verdiği "özgüvenle" Bedrettin Yıldırım'ın "Bursa'da siyaset yeniden dizayn ediliyor" sözündeki "dizaynın" mahiyetini ve sürecin sonunu kavramak için siyaset bilimcisi olmaya hiç gerek yok!
Hele hele Bülent Arınç'a ilişkin övgü dolu sözlerini ve anımsatmalarını dinledikçe buna ilişkin hiçbir kuşkunuz kalmıyor!
Bedrettin Yıldırım'ın bu mesajını anlayan, anlayacaktır; kimin mesajı olduğunu ve bu derece kesin bir ifadenin kullanılıyor olmasının mahiyetini...
Yani Bedrettin Yıldırım, önceden üzerinde "düşünülmüş ve kararlaştırılmış" olduğunu tahmin ettiğim bu cümlesiyle,"Beyhude bu uğraşlarınız. Ey aday olacaklar ya da olmayı düşünenler, sizi şimdiden uyarıyoruz. Tüm çabalarınız boşuna. Eğer AK Parti'de siyaset yapmaya devam edecekseniz ona göre karar verin. Yol yakından ne kendinizi, ne bizi uğraştırın" demek istiyordu...
Kimler AK Parti'de bu mesajı alır, kimler, "rest" der, kısa süre içerisinde bunu da göreceğiz...
Açıkçası, Türk siyasetinde demokrasi anlayışı açısında apay ayrı tartışmaları beraberinde getirecek bu yaklaşımın analizi başkaca yazıların konusu...
Görülüyor ki, ne kadar büyük iddialarınız ve büyük laflarınız olursa olsun, Türk siyasetinin demokrasi anlayışı hala yukardan aşağıya talimatla işliyor...
Siz ne kadar üyenin önüne sandığı koyup delegeleri sandıktan çıkarırsanız çıkarın, seçim süreçlerini kontrol eden siyasi atmosfer Türkiye'de demokrasinin kökleşmesinin önünü kesiyor.
Dedik ya, bu ayrı bir yazının konusu...
Biz şimdi "önümüzdeki maçlara bakacağız"...