Doğduğum büyüdüğüm mahalle Esentepe Hulkibey; Demirkapı ile komşuyuz. Çok Roman arkadaşımız oldu, hepsi pırlanta gibi insanlardı.
Ne mi anlatacağım?
Elbette; şimdi çocuk ve gençlerimizin bilemediği, göremediği Hıdırellez günlerinden birkaç kesiti hatırlatacağım.
5 Mayıs gecesinden sonra, sabaha doğru Hıdırellez coşkusu yaşanırdı bir zamanlar.
En son 1980 yılının mayıs ayında kutlamıştık en coşkulu halini; üstelik anarşi kol geziyordu. Ama, şenlikte hep birlikte olmasını da biliyorduk.
Sonra mı?
Sonra, her şeyden nem kapan askeri darbe, Hıdırellez ateşlerini yasakladı.
Sabaha karşı sokaklara çıkamadık, ateş yakıp üzerinden atlayamadık.
Genç kızlar yeşil dallar ile gün doğmadan kırlara-yeşilliklere çıkamadı.
Çeribaşı seçiminde Kral Johnson Yaşar'ın güzelim vaatlerini dinleyemedik...
O ZAMAN BİRAZ TARİH
Hıdırellez ya da Hıdrellez;
Orta Asya, Orta Doğu, Anadolu ve Balkanlar'da kutlanan mevsimlik bayramlardan biri...
Ruz-ı Hızır (Hızır Günü) olarak adlandırılan Hıdırellez günü, dünyada darda kalanların yardımcısı olduğu düşünülen Hızır ile denizlerin hakimi olduğuna inanılan İlyas'ın, yeryüzünde buluştukları gün olarak düşünülmüş ve kutlanmaya başlanmış.
6 Mayıs'tan başlayıp 7 Kasım'a kadar olan süre Hızır Günleri adıyla YAZ mevsimini...
8 Kasım'dan 5 Mayıs'a kadar olan süre ise Kasım Günleri adıyla KIŞ mevsimini oluşturuyor-muş.
Bu yüzden 5 Mayıs günü gecesi; kış mevsiminin bitip, sıcak yaz günlerinin başladığı anlamına geliyor.
Hemen belirtmem lazım ki;
Esentepeliler hatırlayacaktır; Bayır Sokak sakinlerinden Saatçi Osman Amca, Hıdırellez gelmeden, sırtındaki paltosunu çıkarmazdı mesela...
Bu nedenle Hıdrellez Bayramı 5 Mayıs'ı 6 Mayıs'a bağlayan gün sonunda kutlanıyor.
Bugün Hıristiyan dünyasında da,baharın ve doğanın uyanmasının ilk günü olarak kabul ediliyor.
Bu günü Rum Ortodokslar 'Aya Yorgi', Katolikler 'Aziz George' günü olarak kutluyor...
GELENEKLER...
Halk huzura kavuşmak ve türlü dileklerde bulunmak için; kışın sona erdiği tabiatın uyandığı Hıdırellez gününde çeşitli çarelere başvuruyor doğal olarak.
Bir kere 5 Mayıs gecesinden başlayarak güzel giyinmek şart. Ve gün doğmadan kırlara çıkmak, varsa dere boylarına ulaşıp eğlenmek gerek. Üstelik bu gidilen yerlere, pek çok yerde Hıdırlık da deniliyor biliyorsunuz.
Hızır bu; doğayı sever, öyleyse halk da doğaya atar kendini, çiçekler toplanır, dilekler asılır güller üstüne, genç kızlar yeşil dallar ile çıkar şenliğe.
Dileklerin gerçekleşeceğine inanılır.
Bolluk bereket için de kapı önleri mutlaka süpürülür; bahar temizliği yapılır özenle. Evlerin çivit mavisiyle boyandığına da tanık oldum çoğu kez...
Ve olmazsa olmaz Hıdırellez Ateşi...
Her tür hastalık ve kötülükten korunmak için yakılan ateşin üzerinden üç kez atlanır ya da bizim gibi belki yüz kez.
Bir gün öncesinden hazırlanır zaten odunlar, tahtalar; biraz kötü de olsa eski lastikler. O zaman daha uzun yanar ateş çünkü
Ateşin en yükseğe çıktığı anda atlamak da ayrı bir marifet sayılır. Ne de olsa genç kızlara kendimizi göstereceğiz ya...
Bir zamanlar pırıl pırıl akan Nilüfer Çayı etrafında Hıdırellez şenliği...
KRAL JOHNSON YAŞAR
En keyifli anlardan biridir. Rahmetli iyi bir ritim saz ustasıdır aynı zamanda.Demirkapı'da da bir müzik evi vardı. Hem amcamın düğününde, hem de benim sünnet törenimde ekibiyle beraber yer almıştı. Pek çok Roman gibi neşe dolu bir büyüğümüzdü rahmetli...
Daimi Kral'dı...
Buluşma yeri belli; Uludağ yolu Kireç Ocakları mevkii.
Adım atacak yer yok, zaten o dönemde az sayıda olan araçlar, yol kenarlarına zar zor park ederdi. Mahşeri kalabalık olurdu; içilen içkinin de haddi hesabı yoktu doğrusu... Kavga gürültü her zaman vardı var olmasına ya, her seferinde tatlıya bağlanırdı sorunda...
Daimi Kral Johnson Yaşar, çocuklarla birlikte
Merakla hepimiz Çeribaşı'nın çıkmasını beklerdik; gerçi hepimiz Kral derdik o ayrı... Seçim filan yapıldığı söylenirdi. Rivayet o ki; Dr. No aday olmuştu; karşısında daimi Kral Johnson Yaşar...
Ama, Kireç Ocakları köşesindeki Hasan'ın Gazino duvarından, her zaman Johnson Yaşar çıkardı Kral olarak; vaatlerini sıralardı bir bir ve inanarak:
- Dr. No da kim ? Kral benim; ishal ilacı verdim, tuvaletten çıkamaz şimdi o... Bende hizmet bitmez. Bakın en yakın zamanda Demirkapı'ya deniz getireceğim. Müzik ruhun gıdasıdır, herkese saz takımı alacağım, herkese müzik işi bulacağım... Mutfağınıza meyve sebzelerin hepsiciği benden... Köfte ekmek her zaman beleş... Veeeee; Marmara Denizi'ni parselleyip, Roman halkına dağıtacağım...
Ve daha pek çok güzelim pembe düşler. Ama iyi alkış kopardı valla. Laf atanlar elbet olurdu. Ama, abartmadan söyleyebilirim ki; şaka maka 10 bin kişi filan toplanırdı Uludağ Yolu'nda. Çünkü, Bursa'nın her semtinden yurttaş gelirdi bu şenliği izlemeye; dileklerini doğaya iletmeye...
1976 yılından bir Hıdırellez sabahı... Uludağ yolunda park etmiş araçlar. Sepetli motor yeşillikler ile süslenmiş, üzerinde 3 delikanlı... Solda amcam Adnan Aras, hemen yanında Muammer Çan, arkada İskender Der...
Sonra mı?
Sonrasını en yukarıda yazdım; 12 Eylül darbesi alakasız bir şekilde, bu kendiliğinden gelişen neşe kaynağı, bahar muştusunu yok ediverdi...
Minik bir hoş sada ile bir nebze olsa da sizleri o günlere götürebilmişsem bana ne mutlu.
Sevgiyle kalın...