SON DAKİKA
Hava Durumu

Giusseppe Verdi ve Sarsıcı Ağıt (Requiem)

Yazının Giriş Tarihi: 10.05.2025 22:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.05.2025 22:26

Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası’nın daimi destekçisi Flarmoni Derneği Başkanı ve SİVİLAY yapılanmasında birlikte çalıştığımız Mehdi Kamruz, hayatımdaki çok özel büyüklerimden biri.

Pek çok kez, özel davetiyle enfes konserlere sayesinde tanık oluyor; kısıtlı müzik bilgilerime yeni ilaveler yapıyorum…

Bu kez, çok zorlu uğraşlar sonrasında kentimize getirilen dev bir ekip var sahnede:

Gururumuz Bursa Bölge Devlet Senfoni Orkestrası eşliğinde 90 kişilik Devlet Çok Sesli Korosu ve eşlik eden solistler Soprano Gülbin Kunduz Günay, Mezzo Soprano Nesrin Gönlüdağ, Tenor Erdem Erdoğan, Bas Bariton Engin Suna ve tabii ki orkestra şefimiz Naci Özgüç…

MESSA DA REQUİEM

Giuseppe Verdi’nin ağıtı ile ilk anda sözlerine hakim olamadıysak da resmen sarsıldık.

‘Ölüye Ağıt’ ve daha doğrusu ‘ayin’ bizim topraklardaki ‘mevlid’ ile benzerlik gösteriyor aslında.

Nasıl bu topraklarda ölüm yıldönümlerinde mevlid okutuluyorsa; hrisitiyanlıkta da yıldönümlerinde ayin yapılıyor.

Yaklaşık bir buçuk saatlik uzun bir ilahiye tanık olacağız. Başka bir tanımla, dinsel müzik biçimi sanrım ilginç olacak…

Giuseppe Verdi

İtalyanların romantik edebiyatçısı Manzoni öldüğünde, Verdi büyük bir duygusallığa giriyor ve ardından şunları söylüyor:

- Artık her şey bitti ve onunla beraber, zaferlerimizin en temiz, en değerli ve en yüce olanı kayboldu…

Elbette ardına; hala dikkatle sahneye konulan sarsıcı eser ortaya çıkmış.

Geneline baktığımızda; mahşer günü, yeniden diriliş, yaradana hesap verme, üzüntüler, haykırışlar ve umudu anlattığına da tanık oluyoruz.

Sessizlikte başlayan, fısıltıdan feryada varan geçişler inanılmaz etkileyiciydi…

HADİ BAŞLIYORUZ…

Sessizliğin yumuşağı olur mu ?

Çok yumuşak bir şekilde başladı viyolensel ve kemanlar.

Sözleri anlayamıyorum; ama çok yakın ve nakarat gibi olan bir iki yeri yakaladım:

- Kyrie eleison… Christe eleison… Kyrie eleison…

(bunlar da aşağıdaki duanın son bölümleriymiş, konser sonrası araştırınca bulabildim)

"Onlara sonsuz huzur ver, ey Rab / ve üzerlerine sonsuz ışık parlasın / bir ilahi sana yakışır, ey Tanrım / duamı duy / tüm dünyevi alem sana gelecek / Rabbim bize merhamet et / Rabbim bize merhamet et"

ÖFKE GÜNÜ

Gazap günü de diyebiliriz…

Dehşet bir gök gürültüsüydü açılış. Koşuyorduk hızlıca ve değişiyordu ruh halimiz. Dilde zorluk çekiyor olsak da, orkestranın büyüsü, koronun inanılmaz katkısı odağımızı artırıyordu :

"Gazap günü, o gün dünyayı küle çevirecek… / her şeyi tamamen parçalayacak olan dehşet / ne kadar büyük olacak / her ülkenin mezarlarına / harika bir ses saçarak / hepsini tahtın önünde toplayacak / Ölüm ve Doğa hayretler içinde kalacak…"

Konserin en uzun bölümündeyiz, mahşer günündeki bildiğimiz dehşet ve şiddeti her an hissediyoruz nitekim. Ve o gün son yakarışları da duyduk, sonradan anlasak da :

"Korkunç görkemin kralı / kurtarılmış olanları özgürce kurtaran / kurtar beni ey merhamet kaynağı / unutma merhametli kurtarıcı / senin yolculuğunun sebebi bendim / o gün beni mahvetme… dualarım layık değil / ama merhamet göster ey iyiliksever / yoksa sonsuza dek ateşte yanmayayım…"

ADAK

Yazımın girişinde yazdığım gibi; dinlerin ortak yanı doğal olarak yaradan ve ölümden sonraki cennet-cehennem olgusu.

Devam ediyor koro; soprano, mezzo soprano, tenor ve bas… Ve şefimiz Naci Özgüç’ün her yönlendirmesi muhteşem.

"Sana kurbanlar ve dualar sunuyoruz ey Rab / bunları bugün andığımız ruhlar adına kabul et / tüm sadık ölülerin ruhlarını cehennemin acılarından kurtar…"

KUTSAL; TANRI KUZUSU ve EBEDİ IŞIK

Latince; yapısı gereği çok köklü bir dil ama; epey uzak olduğumuz için sözcükleri yakalamak elbette çok zor. Ancak ve ancak müziğin evrensel yapısı sarıp sarmalıyor salonu.

Kah Gülbin Kunduz ve Erdem Erdoğan ile ile tiz seslere dalıyor; kah peslerde daha kuvvetli Nesrin Gönüldağ ile buluşuyoruz… Parlak bir ton ve bas baritondan biraz daha yüksek sesiyle Engin Suna, bizi sahneye mıhlıyor…

GELDİK SON BÖLÜME

Ölüm korkusu yine sarmalamış; Verdi ‘kurtar beni’ diyor. Güçlü tizlere eklenen koronun mırıldanmaları dua gibiydi:

"Ey Rab, beni o korkunç günde / gökler ve yer sarsıldığında / dünyayı ateşle yargılamaya geldiğinde / ebedi ölümden kurtar."

Çok zorlu bir eser ve konserinin de dahiyane olarak geçtiğinin altını çizmem şart. Bu müzikal eseri, operaya yakın bulanlar olduğu gibi, sadece bir ağıt, ilahi ve/veya ayin olarak analiz etmek de çok doğru olmaz. Çok ciddi, zorlu bir yaşam-ölüm ve sonrasının yolculuğudur aslında sahnelenen. Yaşamı kavrarken, ölüm ve sonrasını (benim için olmasa da) düşünme fırsatınız da var.

Ne diyelim?

Amin…

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.