Büyük keyifti doğrusu.
Ve başta TRT sayesinde, yüzlerce dünya çapındaki atlet, geniş bir sporsever kitlesine ulaştırıldı.
Medyanın, böylesi muhteşem bir etkinliği, yaptığı haberler ile duyurması ve tanımlama yerindeyse 'eksiklik/aksaklık gözetmeksizin' her anlamdaki desteği 'bu ülkede atletizm de varmış' farkındalığını yarattı kuşkusuz.
'Benim kızım 14 yaşında, atletizme başlasa başarılı olabilir mi' diye soruyordu bir yurttaş. Kızı, ilk iki gün TV izleyip atletizme sevdalanmıştı birden ve babasını, zorla son gün finallerine sürüklemişti.
Rüzgar gibi gelip geçecek hevesler, biliyorum.
Ama, yine de, sevebilme anlamında, önemli bir kazanım bu tip organizasyonlar.
BİR BİLET 200 TL
İkinci gün müsabakalarında, 1500 metrede Aslı Çakır Alptekin ile kazandığımız bronz ve İlham Tanui Özbilen'in altın madalyayı son anda kaçırıp gümüşte kalması; medyada geniş yer bulunca, son gün finallerine olan ilgi de had safhaya ulaştı.
Bursa'dan gelemeyen Paçacı Ailesi ve sonrasında Korkmaz'lar feribot iptali ile finallere yetişemeyince, tam da finiş bölümündeki güzelim biletler elimizde kaldı...
Bilet kuyruğu feci; üstelik yer yok !
İlk gördüğümüz aileye sorduk ki, şaşkınlığımız bir kat daha arttı. Bir bilete 200 lira isteyen karaborsacıları gösterip, bize de 100 liraya razı olduklarını söyledilerse de, kabul etmedik.
Biletin gerçek değeri olan, 25 liradan biletleri teslim ettiğimde, inanamadılar doğrusu.
Aldığımız teşekkür ve duanın haddi hesabı yok.
SON GÜNDE YOKUZ...
Bir atımlık barutumuz vardı ki, onu da önceki gün bitirmiştik zaten.
1500 metre kadınlarda ve erkeklerde, bir bronz bir gümüş madalya, Türkiye'nin olmuştu.
Hepsi bu...
Ancak, önemli atletlerimizin de olduğunu, yeni yeteneklerin de bilimsel metodlar ile dünya atletizmine kazandırılacağına olan inancımı eksik etmiyorum.
'Ne zaman' diye sorarsanız, yanıtım hazır :
- Sanırım, federasyon başkanlarının, üç ay beklemeden, tek bir telefon ile, bu memleketin Spor Bakanı ile görüşebildiği ve de çalışmaların hızlandırılması için, gerekli desteği aldığı günler sonrasında...
Ekonomik kriz ile debelenen, onda bir nüfusumuza sahip Yunanistan'ın, yüksek atlamada 2 atlet ile finalde olması; üstelik bu mücadeleden, bir de dünya şampiyonu çıkarması, canımı çok acıtıyor doğrusu...
Sözlerim; yerine 'lök' diye otursa da; nafile mi ?
- Göreceğiz...
HER YARIŞIN BİR DESTANI VAR
Umarım, ekran başındaki dostlarımız, pek çok kesiti yakalama/öğrenme şansını yakalamıştır.
Dört kez dünya şampiyonu olup 3000 metrede beşinci şampiyonluğunu kazanamayan, ama gümüş alan Meseret Defar'ı mı anlatmalı ? Yoksa, çoklu yarışlarda (pentatlon/heptatlon) kırılan iki dünya rekorunu mu ? Ve/veya 25 yıldır kırılamayan uzun atlama kadınlar şampiyona rekorunun 7,23'e taşınmasını mı ? Sırıkla yüksek atlama kadınlarda rekor makinesi Elena Isınbaeva'nın, 5.02'lik dünya rekorunu 3 kez denemesini mi ?
Ben, en iyisi size, bu yaşıma kadar hiç denk gelmediğim, bir mücadelenin, ilginç kürsü gerçeğini aktarayım :
- Yüksek atlamada öyle inanılmaz bir mücadele yaşandı ki, anlatabilmek mümkün değil. Kürsüye 4 atlet çıkmasına karşın, bu branşta, bronz madalya verilemedi... Çünkü, üç atlet 1,95 ile gümüş (tüm geçiş hakları eşit olduğu için); bir atlet de 1,98 ile altın madalya kazandı.
Heyecan ve tatlı-sert mücadele gözlerinizin önüne geldi mi ?
LONDRA OLİMPİYATLARI
Gelip çattı.
Ya da, yaza ne kaldı ki ?
En fazla madalyanın verildiği atletizmde (yaklaşık 150 tane) madalya şansımız, bir elin parmakları kadar.
Ne yazık ki, hepsi bu...
Uzun vadeli, disiplinli, bilimsel çalışmalar; sürekli övünülen ve şimdi dindar/kindar gençlik çizgisine taşınmak istenen yapılanmaya, sanki pek de uygun değil.
Siyaset gözetmeden ifade etmekte fayda var ki; her hükümet programında, en ön sıraya konulan ve bir türlü istikrar/karar sağlanamayan, adeta yap-boza dönen eğitim sistemi, her zaman gündemde. Sözgelimi; günlerdir 4+4+4=12'lik eğitim sistemine kavgalı bir geçiş, tam Türkiye'ye göre.
Oldu, bitti...
BURSAPORT FARKI
İyice açtı...
İnternet medyasında, farklı bir konumda kabul edilen BURSAPORT, Dünya Salon Atletizm Şampiyonası'nda da farkını ortaya koydu.
Canlı yayın yapan, TRT ve Eurosport TV kanallarını saymazsak, sporseverler en canlı haber ve fotoğrafları buradan öğrendi, takip etti, sosyal medya ile paylaştı.
İstanbul'dan yazarınız ile Güneş ve Devrim Aras, her yarışın peşinde çalıştı. Fotoğraf çekti, haber yazdı, mail trafiğini yönetti. Merkezde ise Zafer Opsar ve Özcan Yazıcı, tekniklerini konuşturup, haber ve fotoğrafları en geniş biçimde okurlara yansıttı.
Sırada Londra Olimpiyat Oyunları var...
Bizi okumaya devam edin.