SON DAKİKA
Hava Durumu

Türkiye yol ayrımında

Yazının Giriş Tarihi: 18.08.2025 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.08.2025 10:14

Birinci Sanayi Devrimi, 1760’ların ikinci yarısında Britanya'da buhar ve su gücünün sanayide kullanılmaya başlanmasıyla gerçekleşti. Kas gücünün yerini makineler aldı.

İkinci Sanayi Devrimi; 1870-1913 arasında özellikle çelik üretim yöntemlerinin geliştirildiği, elektrik, içten patlamalı motorlar, Atlantik-ötesi telgraf, radyo gibi buluşların ortaya çıktığı dönemdir.

Üçüncü Sanayi Devrimi, 1970'lerden 2010 yılına kadar süren dönem içerisinde üretimin otomasyonu ve sayısallaşması olarak tanımlanmaktaydı.

Dördüncü Sanayi Devrimi olarak isimlendirilen içinde yaşadığımız bu yeni süreç, otomasyonun bir üst düzeyine işaret etmektedir.

Sanayi 4.0; dijitalleşme, otomasyon, yapay zeka, nesnelerin interneti, robotik ve yenilenebilir enerji gibi teknolojilere dayalı bir endüstriyel dönüşüm sürecidir. Nadir Toprak Elementleri (NTE), bu teknolojilerin temel bileşenlerinde kritik bir rol oynayan, yüksek performanslı malzemeler ve cihazların vazgeçilmezidir.

TÜRKİYE’NİN SANAYİLEŞME HAMLELERİ

Birinci ve İkinci Sanayi Devrimini ıskalayan Osmanlı Devleti’nde küçük çaplı imalathaneler, Nizam-ı Cedid reformlarıyla modern silahlar, Bursa ve İstanbul’da ipek ve yünlü dokuma atölyeleri ile sadece yerel pazarlar için üretim yapan küçük atılımlar gerçekleştirldiyse de, kapitülasyonlar nedeniyle Avrupa ucuz malları yerli sanayiyi baskıladı. Teknoloji transferi de gerçekleşemediği için bu süreçler ıskalanmıştı.

Ardından Türkiye Cumhuriyeti sanayileşmeyi 29 Bunalımı'ndan sonra KİT’lerle Devlet öncülüğünde tekstil, şeker, çimento ve demir-çelik fabrikaları, Sümerbank, tekstil ve hafif sanayi, Etibank, madencilik ve enerji yatırımları, siyasal adım olarak da, yerli malı kullanımının teşvik edilmesi, Köy Enstitüleri, sanayi için nitelikli iş gücü yetiştirme çalışmalarından sonra, 1963'te Devlet Planlama Teşkilatı, planlı ekonomi, montaj da olsa otomotiv, kimya ve makine sanayilerinin geliştirilmeye çalışılması, 1970’lerin sonuna doğru ihracata dayalı sanayileşme çabaları olduysa da dış borçlanmanın artması, yaşanan petrol krizleri ve siyasi istikrarsızlık, sanayileşmeyi yavaşlattı.

2000’li yıllar sonrasında küreselleşmenin getirdiği sorunlar ve açılımlar ile uluslararası sermayeye entegrasyon süreci, bazı teknolojik ilerlemeler sağladıysa da, her sürece geç dahil olmaktan, dış borç ve teknoloji eksikliğinden dolayı, dünya sanayinin ilk 5-10’nuna hiç giremedi.

70-80 yıldır 17'nci ile 19'uncu arasında varlığını korudu.

TÜRKİYE’YE BİÇİLEN ROL NE?

Yaşadığımız süreçte, sanayi 4.0’ın vazgeçilmez hamaddelerinden olan NTE açısından Türkiye, 694 milyon tonluk NTE rezerviyle sahiptir. Beylikova sahasından elde edilecek NTE’lerin işlenmesi, kalıcı mıknatıslar, bataryalar ve sensörler gibi Sanayi 4.0 teknolojilerinde yerli üretimi destekleyebilir.

Ne var ki; Elon Musk (bor) dahil ABD ve İngiltere menşeili sermaye, bu hammaddelerin işlenmeden kendilerine ihraç edilmesini, Türkiye’nin Ortadoğu özellikle Basra Port’da gelecek olan Çin, Güney Kore, Singapur, Japonya vb. doğu üretimi mallarının, lojistik depolama ve güvenlik endeksli bir konum almasını talep etmektedir.

1800’LER SONUNDA ALMANYA ÖRNEĞİ

Türkiye sanayi devrimlerini ıskalamış olabilir.

Nitekim bir örnek olarak vermek gerekirse, İngiltere 1760’larda, Fransa 1800’lerin başında sanayi devrimini gerçekleştirmiş, Almanya bütün bu süreçleri ıskalamış olmasına rağmen, Birleşik Almanya’yı kurduğu 1871-75’den sonra sanayi devrimini başlatmış, 30-40 yıl içinde İngiltere ve Fransa’yı yakalamıştır

Almanya bunu üç modelle gerçekleştirmiştir.

Birincisi; Kapsamlı bir eğitim reformu yaparak. Teknik okullar, üniversiteler ve politeknik enstitüler, mühendislik ve bilim alanlarında yüksek nitelikli iş gücü yetiştirmiş, Humboldt modeli üniversiteler, araştırma ve yenilik kültürünü teşvik etmiştir.

İkincisi; dönemin temel enerji hammaddesi olan Ruhr bölgesindeki,zengin kömür ve demir rezervlerini hammadde olarak satmamış, kendi işlemiştir.

Üçüncüsü; sermaye birikimini diğer hizmet alanları yerine ve dönemin yüksek teknolojili, yüksek katma değer getiren sanayi büyütülmesine odaklamıştır.

Bugün Almanya, NTE bakımından bir arayış içindedir. Kazakistan başta olmak üzere Türki Cumhuriyetlerle ilişki geliştirmektedir.

TÜRKİYE’NİN YOLU

Bana göre Türkiye’nin yolu, NTE bakımından dünyada ilk üçe girebilen bir rezervinden dolayı, bunu hammadde olarak satmak yerine, Alman veya Çin teknolojisini çağırıp, ortak yatırım yaparak, mamul madde ve sanayi ürünleri üreten bir modele dönmek zorundadır.

...

Aksi halde, Osmanlı’nın aynı Birinci ve İkinci Sanayi Devrimi döneminde olduğu gibi, devlet öncülüğünde ve genellikle askeri ihtiyaçlara yönelik girişimlerden ileri gidemeyip, kapitülasyonlar, teknolojik geri kalmışlık, sermaye eksikliği ve savaşlar nedeniyle sanayi Avrupa ile rekabet edemeyip, hammaddelerini ihraç eden ve işlenmiş ürünleri ithal eden bir ekonomi konuma düşme tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Belki de yüzyılın son fırsatıdır.

ABD ve İngiliz emperyalizminin Türkiye’ye biçtiği, NTE’leri hammadde olarak satan, Ortadoğu’da lojistik, depolama ve güvenlik rolünün acilen terk edilmesi, teknoloji transferiyle, Almanya ve Çin ortaklığıyla üretim ekonomisine geçmesi gerekmektedir.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.