Toplumun yaşanmışlığından çıkan şiir, öykü ve türkülerin önemli bir hikayesi vardır. Onları değerli ve ölümsüz kılan da ardındaki bu yaşanmışlıktır zaten.
Otuzüç Kurşun ise, kendi hikayesini çoktan aşmış, ülkenin siyasi iktidar çatışmalarına dahil olmuş bir özellik de barındırıyor.
Sosyolog Prof. Dr. Neşe Özgen’in, "Toplumsal hafızanın hatırlama ve unutma biçimleri" adlı araştırmasında 33 Kurşun'la ilgili ilginç bir nokta var.
HİKAYESİ
33 Kurşun Olayı, 28 Temmuz 1943'te, Van'ın Özalp ilçesinin Çilli Geçidi mevkiinde 33 köylünün sınır kaçakçısı oldukları gerekçesiyle yargı kararı olmaksızın, General Mustafa Muğlalı’nın emrindeki askeri birlik tarafından öldürülmesiyle ilgilidir.
***
Demokrat Parti (DP) bu olayla ilgili olarak, önce 1948'de, sonra 1950'de ve ardından 1956’da olayı yeniden gündeme getirmiş ve bunun Kürtlere yönelik bir ayrımcılık olduğunu, dönemin bütün iktidar partisi milletvekillerini ve bizzat İnönü'nün yargılanmasını istemiştir.
Ne var ki, 1956'daki soruşturma hemen kapatılmıştır. Çünkü DP milletvekillerinden Kemal Yörükoğlu'nun 1943'te Van'da Cumhuriyet Savcısı olduğu ve o dönemde görevini yerine getirmediği anlaşılmış, soruşturma başlatılırsa bunun Yörükoğlu gibi pek çok DP önde geleninin başını belaya sokacağı düşünülmüştür.
Ancak bütün bunlardan daha önemli bir hesaplaşmayı anlatır 33 Kurşun ve Mustafa Muğlalı.

Çünkü Muğlalı Paşa, Cumhuriyetin tarihinin ideolojik çatışmasının da özel bir ürünüdür.
33 Kurşun ve Mustafa Muğlalı'nın izi sürüldüğünde iki önemli olgu ortaya çıkar;
Biri Ağrı ve Dersim olayı olarak bilinen ve Şeyh Sait'i (1925) idama götüren Kürt isyanları;
Diğeri, Said-i Nursi ve Nakşiler'in Cumhuriyet'in yeni ideolojik motifiyle hesaplaşması.
***

Mustafa Fehmi Kubilay
Mustafa Muğlalı, 15 Ocak 1931'de Menemen’de Kubilay'ın katledilmesiyle sonuçlanan gerici ayaklanmanın yaşandığı 'Menemen'e derhal!' emriyle gönderilen ve Nakşilerin en büyüklerinden Şeyh Esat hakkında idam hükmü veren Menemen Askeri Mahkemesi'nin Başkanıdır.
Şeyh Esat, Menemen Askeri Mahkemesi tarafından 24 Ocak 1931'de idama mahkûm edilmiş, yaşı göz önünde tutularak cezası indirilip ve kesinleşmesini beklerken hastanede ölmüştür.
***
Buna karşılık, özellikle DP içindeki Nakşibendi kaynaklı İslami kesimlerce sıkça gündeme getirilmiş ve 1950'de TBMM'de soruşturma açılıp, bu olayla ilgili olarak o dönemde Diyarbakır 3. Ordu Müfettişi olan Mustafa Muğlalı Paşa ve bir grup astı yargılanmış, sadece Muğlalı Paşa hüküm giyerek idama mahkûm edilmiş ve yaşı dolayısı ile cezası 20 yıla indirilmiş, Yargıtay kararı beklerken, aynı Şeyh Esat gibi hastanede ölmüştür.
Yani Nakşibendi tarikatının ileri gelenlerinden Şeyh Esat ile onu idama mahkûm eden Muğlalı Paşa 20 yıl arayla aynı kaderi paylaşmışlardır.
Bir anlamda Şeyh Sait ve Şeyh Esat'ın hesaplaşması olmuştur.

***
Yani, 33 Kurşun bir nostaljik şiir değil; partiler arası, ideolojiler arası, gruplar arası, çeteler arası bir siyasal hesaplaşma öyküsüdür.
Yani geleneklerimizde sıkça gördüğümüz, hatta günümüzde de devam eden intikam öyküsüyle yüklüdür.