3 Temmuz 2000 yılında kaybettik kendisini.
Yoğun günden içinde de olsak, mutlak hatırlanması gereken isimlerden biridir, Kemal Sunal.
Bize “İnek Şaban” adlı bir halk kahramanını miras bıraktı Kemal Sunal?
...
Halit Akçatepe’den bir anektodla başlayalım:
“Bir arabanın içinde film çekiyorduk. Ertem (Eğilmez) abi, sen şunu söyleyeceksin, sen bunu söyleyeceksin diyerek herkesin repliğini veriyordu. Sıra Kemal’e geldiğinde, replikler bitmişti. Ertem abi, sen de burada gülersin dedi. Kemal bir güldü, sonra bütün Türkiye güldü.”
***

Evet, gülüşü, saflığı, her sorunla başa çıkabilme kabiliyeti olan, güldüren ve güldürürken düşündürendi Kemal Sunal.
O, 'Güdük Necmi’nin sürekli alaya aldığı, Hababam Sınıfı’nın sıkı can dostu, 'İnek Şaban’dı.
O aslında bir halk kahramanıydı. Halk, onda kendini görmüş ve ağlanacak haline gülmüştü.
Şaban, o günün şartlarında, sınıf ve kültür çatışmasının değişik biçimleriyle karşımıza çıkmıştı.
Köyde bir maraba, şehirde kapıcı, seyyar satıcı, çöpçüsü ya da bekçiydi…
Şaban, köy insanının ağalara karşı verilen savaşın bir parçası, şehirde ise hakir görenlere, ezenlere karşı savaşan biriydi.
Şaban, folklorik özellikler taşıyan anonim bir karakterdi.
Bir yönüyle meddahlık, bir yanıyla Karagöz gibi geleneksel mizahın yeni kahramanıydı.
Tıpkı Keloğlan gibi saf, temiz, Nasreddin Hoca gibi kıvrak zekalı ve hazır cevaptı.
Şaban, sahtekarca ve güç odaklı kurulu düzende, kendinden istenilenin bilinçli olarak yapmayan ama bunu çaktırmadan, saflığa vurup hallediveren zamanın Karagöz’üydü.
Üçkağıtçı şeyh, şıh gibi dincilerle dalga geçen Bektaşiydi.
Güçlü ve baskıcılara karşı Köroğlu;
Salako olarak, ağalara baş kaldıran İnce Memet’ti.
Deli Deli Küpeli’yle kasaba oligarşisine direnen bürokrat,
Bekçiler Kralı’yla halka eziyet edenleri yenilgiye uğratan militandı.
Zübük’le, kendi çıkarına çalışan siyasetçiyi deşifre eden bir sahtekardı, Şaban.
Velhasıl o bizim kültürümüzün devamı, geçmişin günümüzdeki harmanıydı.
***
Her durumda üçkağıtçıları yenebilmeyi başarabilmesiydi. Umut aşılamasıydı.
Şaban filmlerini hala sevmemizin, izlememizin anahtarı; O’nun sıradan insanların da başarı öyküsü yazabileceğini sunmasıydı, bizim kötülerden almak istediğimiz intikamı alabilmesi, umudumuzu yükseltmesiydi.
Bombacı Mülayim’in kendini aşağılayan patronuna yerleri sildirmesi,
Deli Kaymakam’ın, hilekâr esnaflara kök söktürmesi,
Mafya patronundan, köy ağasına kadar, herkesi dize getirip ders vermesi, bizi mutlu ediyordu.
Şaban, Türk toplumunun aynısı ve aynasıydı.
Siyasette, zübüklerin de varolabildiğini, bu nedenle dikkatli olmamız gerektiğini öğretmesi, hep kötülerin kazanmadığı bir dünyanın da var olduğu mesajını vermesiydi.
'İnek Şaban', rahat uyu...