SON DAKİKA
Hava Durumu

Yöntem eski, taktik yeni

Yazının Giriş Tarihi: 05.01.2016 09:43
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.01.2016 09:43

Mehmet Ali Alabora, Canvas ve Otpor örgütünün bir üyesidir... Metin Akpınar, 'Bu ülkeden utanıyorum' yazısı yayınlayarak ülkesine hakaret etti ... Fazlı Say, Hayyam'ın dizelerini paylaştığı için dine hakaret etti... Askerler darbe için camileri bombalayacaklardı... ODTÜ'de mescit basarak namaz kılanlara saldırdılar... Dinsizdiler, casustular, ateisttiler, teröristtiler, anarşisttiler, bölücüdürler, beyaz Türklerdendirler... vb sürer gider...

Muhalif olan, farklı düşünen, toplumda bir yeri olan kişi ya da kurumlar hakkında ipe sapa gelmez söz ve eylemleri onun adına yaymak ve arkasından bir bütün olarak saldırıya geçmek...

Saldırılan kişi ve kurumların taşıdığı değere saldırırken, birey ve kurumların toplum içindeki saygınlığını ve etkisini yok etmeyi temel amaç ediniyorlar.

Kurumlara ve bireylere saldırırken aslında "toplumsal mühendisliğin" daniskasını yapıyorlar.

1950'li yılların ABD'sinde uygulanan bir zamanların, McCarthy'nin kirli propaganda yöntemleri sanki bugünün Türkiye'sinde uygulamaya sokulmuş gibi...

Büyük bir medya ordusu ile var olan değer ve kişilere saldırarak var olan saygınlığı toplumun beli bir kesiminde yok etmeyi temel hedefleri arasına koyuyorlar...

Saldırırken kullanılan yöntemlerin başında 'vatan haini', 'casus', 'dinsiz', 'dine hakaret', dini kurum ya da kişilere saldırı' vb...

Hani derler ya 'Atı alan Üsküdar'ı geçer'; evet Üsküdar'ı geçince suçlanan, saldırıya uğrayan kişi ya da kurumlar bunun böyle olmadığını kanıtlasalar da bir kere toplum olarak değer kaybına uğramışlardır...

Totaliter zihniyetin yöntem ve taktiklerini uygulayarak siyasal olarak ayakta kalmaya çalışmak, toplumu çürütmeye ve toplumsal dinamizmi yok etmeye başlar. Baskı sistemi kanserli bir hücre gibidir; zaman içinde bireysel ya da toplumsal değerlerin çöküşüne yol açar...

Özelikle ülke birliğini savunduğunu hararetle savunanlar, ülkenin bir parçasında haftalarca sokağa çıkma yasakları konusunda tek laf edemezler, etmezler... Sorsanız onlara ülkenin her karış toprağı için ölürler... Ama gelin görün ülkenin bir parçasında onbinlerce insan haftalarca evden çıkamıyor, ekmek alamıyor, ilaçtan toksun... Ölülerini buzdolabında saklıyorlar, morglardan gidip ölülerini alamıyorlar. Üç aylık torunu ile sokağa çıkan büyük anneler ölüm kurşunlarından kurtulamıyorlar...

Sokağa çıkma yasakları kalkınca da binlerce insan göç etmek için yollara düşüyor...

Ve milletini seven milliyetçilerimiz ortalıkta yok... İşin garip tarafı ortaya çıkınca da saldırıyorlar...

Ve bu kafa yapısı toplumsal bölünmenin zihinsel altyapısını oluşturuyor. Hem üniter yapıyı savunacaksın hem de o üniter yapı içerisinde yaşayan insanları terörle ve teröristlerle eşdeğer muameleye tabi tutulunca da sesini çıkarmayacaksın.

Terörle mücadele edilirken bölgenin tüm halkına ceza vermeye kalkmak toplumsal birlikteliğe zarar vermeye başladı.

1990'lı yıllarda köyler boşaltılıyordu, 2015'li yıllarda ise kasabalar, şehirler boşaltılıyor...

Daha düne kadar demokrasi ve açılım kahramanları şimdi ortalıkta savaşı komutanlarına dönüşmüş durumda...

Bugünün Türkiye'sinde acil önlem alınmazsa, klasik bir Ortadoğu ülkesi görünümüne dönüşecek... Ve şiddet olayları arttıkça bölge uluslararası bir sorun haline dönüştürülecektir... Ve çıkarı olan her ülke burnunu sokacaktır...

Şimdiden bunun emareleri belirdi gibi... ABD, Fransa, İran, Almanya, İngiltere ve son aylarda Rusya'da bölgeye müdahale etmeye başladı.

Söz konusu iktidarsa gerisi teferruattır anlayışı siyasal alana egemen oldu...

Demokrasisi az gelişmiş ülkenin klasik özelliklerini iyice ortaya koymaya başladık; demokratik yöntemlerle gelenler bir türlü demokratik yöntemlerle gitmeye razı olmuyorlar. Bu durum zaman içerisinde oluşan demokratik değerleri de yok ediyor...

Demokrasi görünümlü batının Ortadoğu'ya bakışı ise net: Çıkarları... Gerisi laf kalabalığı...

Bir zamanlar girileceği iddia edilen Avrupa Birliği'nin demokratik standartları Avrupa Birliği dahil kimsenin umurunda değil artık...

Biliyoruz ki, savaşların en önemli araçları olan silahlar en çok kitap okumuş coğrafyada üretiliyor. En az kitap okuyan coğrafyada kullanılıyor. Her kitap okuyan barıştan yana olsa keşke... Silahları üreten de kullanan da aynı suçu işliyor. Asıl sorun 'iyi niyetli, ahlaklı, vicdanlı, onurlu, insan haklarına saygılı, hoşgörülü' olabilmekte.... En çok ölümler "en az okuyan ve eğitim alan" coğrafyada oluyor.

Gelinin nokta: Ortadoğu bataklığında terörle ve ayıyla dans başladı... Ayıyı dansa sen kaldırabilirsin, ayı yorulmadan ve bırakmadan dansı bırakamayacağını da bilmeniz gerekir.

Bir diğer gelişme ise Avrupa'nın ön karakolu ve mülteci toplama kampı olduk.

Yeter ki, üç-beş milyar Euro versinler...

@yazicimuhsin

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.