SON DAKİKA
Hava Durumu

Ölü çocuklara küfredenler ülkesi...

Yazının Giriş Tarihi: 12.04.2014 12:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.04.2014 12:07

Türkiye'de gerçek anlamda "sosyal demokrat" düşünen ve oy veren taban olmadığını bu yüzden CHP'nin işinin zor olduğunu öğrendik...

CHP'nin Kılıçdaroğlu ile yürümesinin artık mümkün olmadığını yazanlar da çıktı...

Birinci Cumhuriyet'ten ikinci Cumhuriyete geçişi kavrayamayanların halktan yine oy alamadıklarını döktürenleri de okuduk...

Ama bunların içinde düşüncelerine katılmasam da en dikkat çekici görüşü T24 sitesinde Umut Özkrırmlı yazdı. "Türkiye kendi kaderini tayin etti: Ayrışma!" Özkırımlı, "Kürtlerin Türkiye'si!, AKP'nin Türkiye'si ve Laiklik ve Atatürkçülük ekseninde toplanan ve kıyıların Türkiye'si" diye ülkeyi üçe böldü...

Bu bölünmeyi yaparken de Ünlü Fransız tarihçi Ernest Renan'ın şu düşüncelerini aktardı:

"Milleti bir ruh olarak tanımlarsak; bu ruhun varlığını sürdürebilmesi her gün tekrarlanan bir halkoylamasına (plebisit) bağlıdır. Yani millet inşa süreci, milletin kendi kaderini tayin etmesiyle bitmez. Tersine, tam da o anda başlar. Millet, onu oluşturan bireyler ona bağlı olduğu sürece yaşar. Bireylerin bağlılığı sona erdiği zaman da, tıpkı bir canlı gibi, ölür."

Buradan yola çıkarak, Başbakanın "Gezi Direnişi" sırasında yaralanan ve bir yıl sonra ölen Berkin Elvan'ı miting meydanlarında "terörist" ilan etmesi ve yuhalatması birlikteliğin sonunu getirdi diyor. Ve hemen arkasından ekliyor, Başbakan binlerce kişiye "ölen/öldürülen çocuğu yuhalatırken, 2 milyon insan öldürülen çocuğun cenazesine katılıyordu.

Evet, "Ölü çocuklara küfredenler ülkesi"nde kindar ve dindar kuşaklar yetiştirmenin peşinde koşanlar ülkeyi ayrıştırarak, kendilerince büyük çoğunlukla amaçlarına ulaşacaklarını zannediyorlardı ki, "Gezi Direnişi" patlak verdi.

Ve sanıldığı gibi öyle kolay olmayacağını gördüler...

O'nun içindir ki... 10 gün içinde polis marifeti ile halkın üstüne yıllarca yetecek olan biber gazı stokunu yağdırarak tükettiler...

Kendilerine karşı her halk hareketini ve gösterisini "darbe" olarak algıladılar...

Ve bugünlere geldik...

Özkırımlı'nın dediği gibi ya tamamen ayrıştırmaya gideceğiz ya da aklımızı kullanarak serinkanlı bir şekilde sorunlarımızı tartışmaya başlayacağız...

Ama üzerimize freni patlamış bir kamyon gibi "Cumhurbaşkanlığı Seçimi" geliyor...

Freni patlamış bir kamyon da Bingöl'den yola çıkmışa benziyor...

Bingöl Belediyesi kadın çalıştırmama ve görev vermeme kararı almış, "demokrat kafalı" bunlar...

Kadınlara seçme ve seçilme hakkını 1930'larda veren Atatürk ise, "diktatörmüş".

Ne günlere kaldık değil mi?

Benden sonrası tufan diyen anlayış Cumhurbaşkanlığı seçimlerine hazırlanıyor.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.