SON DAKİKA
Hava Durumu

Meğer ne çok barışseverimiz varmış...!

Yazının Giriş Tarihi: 17.03.2013 00:01
Yazının Güncellenme Tarihi: 17.03.2013 00:01

Aklı ve vicdanı olan hiç kimse terör, kan, gözyaşı sürsün istemez, isteyemez. Bir evladın, kardeşin, eşin ölümünün getirdiği acıyı kim tanımlıyabilr ki...

Ve bugünlerde ülkemizde en çok konuşulan sözcük, "barış", "huzur" oldu.

Barış üzerine Kızıldereli Mohawk Boyu Atasözü der ki:

Üç barış vardır:
"Birinci barış:
En önemli barıştır. İnsan ruhundadır o.
İnsan, evrenle ve evrenin bütün güçleri ile olan ilişkisini, beraberliğini fark ettiğinde, evrenin merkezinde "Büyük Ruh"un durduğunu ve bu merkezin her yerde, her birimizin içinde olduğunu fark ettiğinde birinci barış sağlanmıştır.
Bu gerçek barıştır, diğerleri sadece bunun yansımalarıdır."

İkinci barış:
"İki insan arasında olan barıştır."

Üçüncü barış ise:
"İki ulus arasında yapılır."

Fakat hepsinden önce, anlamalısınız ki "gerçek barış" dediğimiz birinci barış, insanın ruhundaki barış yoksa ne insanlar ne de uluslar arasında barış olabilir.

Efendim, meclisteki Salı günü konuşmaları dinlediğimzde ruhlarımız hangi tür barışın etkisinde kalıyoruz.

Siyasetçiler bizlerin ruhlarını temizliyor mu? Kirletiyor mu?

Ruhlarımızı kirletenlerden, gerçek barış beklemek biraz hayalcilik olmuyor mu?

"Ben onun düzeyine inerek televizyonlarda O'nunla tartışmam.

O kim?

Ülkenin anamuhalafet lideri.

Ve bu ruh hali "barışı ve demokrasiyi" arıyor.

Meclis'teki Salı konuşmalarını dinleyince ben yukarıdaki üç barıştan kırıntının kalmadığını hissediyorum. Üç-beş oy uğruna edilmedik hakaret, yapılmadık aşağılama kalmıyor.

Bize, Türkiye'de demokrasinin ne çok geliştiği anlatılıyor...

1965'li yıllarda yurttaşımız Almanya'ya çalışmaya gider. Para kazanma hırsı yüzünden uzun yıllar yurda dönmez ya da dönemez. Zamanla yurt özlemine yenik düşer ve köyüne ziyarete gelir.

Gelir gelmez şaşkınlığını gizleyemez. Kendisi Almanya'ya giderken kadınlar beş adım geriden gelirken, şimdi kadınlar elli metre önden yürüyorlar.

Yurttaşımız, ben yokken ülkemde medeniyet ve demokrasi ne çok gelişmiş diye düşünür ve  çevresindekilere sorar:

-Bunu nasıl başardınız?

Aldığı yanıt:

-Ağam PKK her tarafa mayın döşüyor. Bizler de can güvenliğimiz için bu yönteme başvuruyoruz...!

Ve şiddetin getirdiği medeniyet ve demokrasi bugün ülkemizde ne çok yaygın...

Cesare Pavese'nin bir sözü bugün bize sorulmuş gibi...

Savaş bir gün biterse (ki bitecek) kendimize şunu sormalıyız:

-"Peki ya ölüleri ne yapacağız? Neden öldüler?"

Beyinlerimize çengelli kanca gibi takılıp kalan soru; 30 yıldır ya da 10 yıldır bunca insan neden öldü?

Bugün barışsever kesilenler; 30 yıl ya da 10 yıl önce hangi ülkede yaşadılar?
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.