SON DAKİKA
Hava Durumu

İki cami arasında kaldık

Yazının Giriş Tarihi: 13.11.2015 12:37
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.11.2015 12:37

Şimdilerde ise 'zebani' gibi ortalıkta dolaşıyorlar. Herkese ve her tarafa 'sermayenin ve siyasal erkin gücü' ile korku salmayı temel hedefleri haline getirdiler...

'Sonradan görme'lere döndük... Hani halk arasında argo bir tanım var ya 'para bende' diyen tipler türedi...

Şehirlerimiz de bırakın insanı, kuşlar, börtü böcekler de nefes alamaz hale geldi... Her tarafı AVM denen ucube beton yığınları ile doldurduk... Adeta insan ve insanı değerleri yutan AVM'ler birer canavara dönüşerek bütün kültürel değerlerimizin içini boşaltıyorlar...

Sağda solda kent içinde kalmış yeşil alanlara, kırmızı görmüş boğa gibi saldırıp yok ettiler/ediyorlar... Üç-beş katlı olması gereken yerleşim alanlarını 15-20 kata çıkarıp trafiğin içine ettiler...

Beton yığınlarını kentleşme zanneden kent yöneticileri ve onların rant ortakları topluma, 'bakın kentler dönüşüyor' diyerek büyük bir yalanın arkasına sığındılar...

Binlerce yılık uygarlığın alanı olan Anadolu, şimdiki kent yöneticilerinin yağması ve talanı altında kalarak yok olmaya başladılar... Üç-beş çömlek, birkaç duvar ve taş yığını diye bağırıp çağırdılar... İnsanlığın tarihten getirdiği kültürel mirasın değerini ve anlamı kavrayamayan siyasetçi/yapsatçı rant ortaklığı ülkenin her alanına acımasızca saldırıyorlar.

Şehir merkezleri bizim bildiğimiz anlamda 'kent' olamadılar... İnsanların toprak/tarım ilişkilerinden koptuğu ama üretimde sanayi/bilgi üretimi aşamasına geçemeyen alanlar haline getirdik... Bilgi üretmenden geçtik, bilgiyi sağlıklı aktaramayan eğitim sistemimiz, dinamik bir toplum oluşturmaktan çok uzağa düştü...

Köy kültüründen koptuk ama bir türlü kent kültürünü de oluşturacak yapı da oluşmadık... Köy desen köy değil, kent desen kent değil...

İki cami arasında kalmış beynamaz(!) hale geldik...

Ve ucube kentler, ne olduğu belli olmayan kültürel yapılar da kendi siyasal yapılarını oluşturarak topluma egemen hale geldiler... Her türlü estetik değerden yoksun bu egemen yapılar geçmişten gelen ve kent yaşamı ile oluşması gereken sanatsal, edebiyat ve sportif değerleri de oluşturamayınca bugünün göbeğin kaşıyan; 'para bende' diyen tipler ortalıkta söz sahibi oldular... Çığırtkanları sanatçı, dogmatikleri düşünür, mafya uzantılarının spor yöneticisi olduğu ülkemizde düşünce ve basın özgürlüğü de oluşamayınca çağdaşlaşma/dönüşüm ve yenileşme büyük bir baskı altında kaldı. Al satçılığı ekonomi mucize, yap satçılığı büyük başarı gibi sunduk...

Kitap okumayan, tiyatroya gitmeyen, sinema izlemeyen, spor yapmayan, sendikalara katılmayan; eğitimi sadece akademik öğrenmeye, test çözmeye indirgeyen zihniyetin her tarafa egemen olduğu bir ülke sorunlarını nasıl aşar bilemiyoruz. Yaşayıp göreceğiz.

Şu kadarını biliyoruz ki, 'sorunun kaynağı olanlar, asla çözümün ortağı olamazlar.'

Basın ve düşünce özgürlüğünün olmadığı yerde bilim ve sanat asla gelişemez... Orta doğunun despot yönetimlerinde her türlü farklı düşünce ve sanatsal akım yok edildiği için dünyanın en ilkel uygulamalarını görebiliyoruz. Koyun keser gibi insan kesenleri, din adına ülkemizde de savunan bu ilkel kafalar düşünce ve bilim özgürlüğü önünde en büyük engeldirler. Çünkü kendileri dışındaki her şeyi günah, ayıp, zındık diyebilmektedirler...

1 Kasım seçim günü 'Gavurları Sevindirmeyin' diye başlık atabilen gazetelerin ve gazetecilerin olduğu toplumda gelişim ve değişim üzerinde ölüm tehdidiyle dolaşabilmektedirler...

1 Kasım seçimlerinde toplumun neye göre hareket ettiğini tam olarak anlayamadık. Üstelik ortada karmaşık, eşit olmayan, baskıya dayalı bir yarış olduğu için seçim sonuçları üzerinden toplum hakkında olumlu ya da olumsuz bir düşünceye varmak, duygusal tepkilerin dışa vurumu olur ancak...

Arabesk bir toplumun ürettiği müzik, siyasal partilerin ve kendilerince oluşturulan kültürel yapıların etkisi altındayız...

Ülkemizde siyaseti algılar üzerine oturtursanız ve bu algılarda genelde duygu, din, ırk ve bölgecilik üzerine kurulursa, hangi sonucun ne zaman çıkacağını kestirmek zor olsa gerek... Ve güce boyun eğme kültürü de eklenince 1 Kasım seçimlerini kimse doğru dürüst ölçemedi...

Şu kadarını söyleyebiliriz ki: "Hay'dan gelen, Hu'ya gider" (selden gelen, suya gider) diye bir özdeyişimizde vardır...

@yazicimuhsin

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.