SON DAKİKA
Hava Durumu

Hemen tahrik oluyorlar !

Yazının Giriş Tarihi: 10.07.2014 11:53
Yazının Güncellenme Tarihi: 10.07.2014 11:53

"Mini etek giymişti, tahrik oldum",
"İnancıma hakaret etti, tahrik oldum",
"Bayrağı indirdiler, tahrik oldum",
"Yazdığı yazı milli onurumuzu zedeliyordu, tahrik oldum",
"Misyonerlik yapıyordu, Müslüman mahallesinde salyangoz satılır mı? Tahrik oldum",
"Benden boşanmak istiyordu, erkekliğime dokundu, tahrik oldum",
"Tek başına tenha yerde gördüm, tahrik oldum",
"Şeyhimi, ağamı, liderimi aşağıladı, tahrik oldum",

Mübarekler öylesine tahrik oluyor ki, akılları şeylerinin ucunda geziyorlar... Tahrik olmak öylesine güçlü ki kimse durduramıyor... Mübareklerin beyinleri şeylerine bağlı şarj oluyorlar sanki...

Biliyorsunuz Soma'da cinayet gibi maden kazası meydana geldi. Devlet erkanı Soma'ya taziye ziyaretine gittiler. Yurttaşların protestosu ve tepkisi üzerine önce heyete katılanlardan birisi yurttaşa tekme atıyor arkasından en yetkilisi yumruk sallıyordu...

Gerekçeleri, bizleri tahrik ettiler... 

Demokrasi kültürünü içselleştiremeyen, farklılığı kabul edemeyen, farklı inançlara yaşam hakkı tanımayanlar, kadını ve kadın haklarına şeytan görmüşçesine tepki gösterenler ya bizdensiniz ya da bertaraf olursunuz mantığı ile gelip yaşamın her yerine egemen olmaya çalışıyorlar...

Tahrik oldum diyenler, topluma korku salmayı ve sindirmeyi başarı olarak görmeye başlamışladır. Bizim gibi dalkavuğu bol ülkede lider kendini bulunmaz Hint kumaşı gibi görmeye başlar.

Tahrik oldukları için Sivas'ta 35 aydını sevinç çığlıkları arasında yakarlar...

Ertesi gün, tahrikçilerin gazetelerinde büyük başlıklarla haber çıkar, "Baş sorumlu Aziz Nesin'dir. İnsanların inançlarını tahrik etti."

Çağdışı toplumların ve kişilerin sihirli sözcüğü "tahrik oldum"da saklıdır.

Siyasal ve çağdaş devlet kurumları oluşmayan devletlerde ve toplumlarda hep tahrik olanlar söz konusudur...

Hukuk kurallarının yerini "fetvalar", baş etkilinin/muktedirin "emirleri" devlet kurumlarının yerini aşiret/keyfi kurallara bırakır...

Artık "fetvaların" ve "aşiret kurallarının" egemen olduğu yerlerde insan hakkı, kadın hakkı ve demokrasi beklemek bir hayalden başka bir şey değildir...

Bu yüzden Ortadoğu ülkelerine henüz demokrasi uğramamıştır...

ABD de Irak'ı işgal ederken bu hayali oldukça kullandı... Ve sonunda Ortadoğu'yu "mezhepler mücadelesinden", "mezhepler savaşı" içine itti...

Modern devlet kurumlarıyla tanışmayan Ortadoğu devletleri, bilimi kabul etmeyen ve hatta bilim insanlarını zındık diye dışlayan toplumlar ancak inanç temelinde birbirlerini boğazlamaya çalışıyorlar...

Dünyayı ve yaşamı algılama biçimleri sadece dini kurallar içinde görürler, algıladıkları gerçeğin dışında artık hiçbir gerçeğin anlamı ve önemi yoktur... 

Öldüren de Müslüman, ölen de Müslüman, öldürene destek veren de Müslüman, ölene destek veren de Müslüman olmasının onun için önemi yoktur.

Ortaçağın sonlarına doğru "dünyanın, evrenin merkezi olduğu" görüşüne karşı çıkan rahip kökenli bir filozof ve şair olan Giardano Bruno, Engizisyon mahkemesi tarafından ölüme mahkum edildi ve 1600 yılında diri diri yakıldı...

1600'lü yıllarda Bruno'yu yakan kafa yapısı bugün Suriye ve Irak'ta koyun keser gibi insan kesiyor. Papalık Hristiyanlığı, kafa kesen dinci Müslümanlarda İslamiyet'i kurtardıklarını zannediyorlar...

Öldüren Allah-u Ekber diye bağırırken, ölen de aynı şekilde Allah-u Ekber diyerek yaşama veda ediyor...

Sanat ve bilim yaşamı anlamaya ve anlatmaya çalışırken, tek egemen anlayışın din olduğu toplumlar hep ölüm duygusu ve etkisi ile davranırlar. Normların dışına çıkan her bireyin, çağdışı toplumlarda yaşamı genellikle ölümle biter...

1120'li yıllardaki Hassan Sabah'ın robot katilleri günümüzde Pakistan'da, Suriye'de, Irak'ta, Sudan'da, Afganistan'da, Yemen'de, Nijerya'da, Mısır'da cirit atıyorlar... Dikkat ederseniz bu robot katilleri çıkaran toplumların dünya bilim ve kültür tarihine katkıları yok gibidir...

Robotlar yaşama değil, ölüme adeta programlanmışlardır.

Sanatın ve bilimin egemen olduğu toplumlarda ise farklılık hep bir zenginlik olarak kabul görür. Sorunlar karşısında hazır kalıplar yoktur, kafa yorulur...

Bugün Türkiye, cumhurbaşkanlığı seçimine giderken hazır kalıpları kuranlar büyük bir iştahla toplum üzerine çullanırken, kefenleri giyip ortalıkta cirit atıyorlar.

Her koşulda, her zaman, her yerde haklı olan kişi büyük propagandalarla topluma tek başına egemen olmaya çalışıyor...

Bizim gibi "melez" ya da dünya literatüründe "hibrit" demokrasiler diye geçen ülkemizdeki gelişmeler giderek "hibrit" demokrasiyi de aratacağa benzer.

Türkiye bu kalıba girer mi, girmez mi göreceğiz...

twitter.com/yazicimuhsin
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.