SON DAKİKA
Hava Durumu

Eğitimde şiddet sorunu!

Yazının Giriş Tarihi: 27.01.2013 12:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.01.2013 12:06

Ve böylece şiddetle yaşam bir arada başlıyor.

Günümüz toplumlarında şiddet sarmalı bir kartopu gibi büyüyor. Nerede kimden geleceği belli olmayan şiddet ortamında yaşıyoruz.

Trafikte, okulda, evde, bir futbol maçında, arkadaş ilişkilerinde, bir fabrikada... Yaşamın olduğu her yerde karşımıza çıkmakta.

'Şiddetin olmadığı bir ortam mümkün mü' diye sorsak, uzmanlardan alacağımız yanıt herhalde "mümkün değil" olacaktır.

Doğal olarak şiddetin tanımı üzerinde belli oranda anlayış birliği sağlamak şimdilik mümkün değil. Toplumdan topluma, aileden aileye değişiyor.

Dayak cennetten mi çıkmıştır?

Dayak atan cehenneme mi gidecektir?

Şiddet: Güç ve baskı uygulayarak insanların bedensel veya ruhsal açıdan zarar görmesine neden olan bireysel veya toplu hareketlerin tümü.

Şiddetin ortaya çıkması değişik şekillerde olabiliyor. Örneğin, "Fiziksel Şiddet", "Sözlü Şiddet", "Cinsel Şiddet", "Ekonomik Şiddet" ve "Toplumsal Şiddet" olarak karşımıza çıkabilmekte.

Toplumsal olarak şiddete karşı bir programımız var mı? Şiddeti yaratan koşulları mı düzenleyeceğiz, yoksa şiddete karşı direnç ve kültürel değerler kazandıran bireyler mi yetiştireceğiz?

Yoksa bir bütün olarak hem toplumsal hem de bireysel olarak şiddete karşı eğitebilecek miyiz.

Eğitimcilere sorsak: Şiddete karşı öğrencilerimizi nasıl yetiştirmemiz gerek?

Anne-babalara sorsak: Şiddete karşı çocuklarımızı nasıl yetiştireceğiz?

Eğitim kurumlarını yönlendiren yöneticilere sorsak: Şiddetsiz bir eğitim ortamını nasıl oluşturacağız.

Basın kuruluşlarına sorsak: Şiddete karşı sorumluluğunuz nedir?

Oyuncak üreticilerine sorsak: Top, tüfek ve tabanca üretmedeki amacınız nedir? Bunları üretmekten vazgeçer misiniz? Yoksa bu bizi ilgilendirmez mi diyeceksiniz?

Yukarıdaki soruları istediğimiz kadar çoğaltabiliriz.

Önemli olan tüm toplum kesimlerinin aynı duygu ve anlayışla aynı tavrı göstermesidir.

Yetiştirdiğimiz çocuklar aynı tavrı görünce doğal olarak onu içselleştirecek. Farklı tavır ve anlayışla karşılaşınca çocuk işine gelen davranışı benimsiyor, zaman içerisinde iki yüzlü bir tavır gösterebiliyor.

Şiddet üzerine günümüze kadar sayısız bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Şiddet sözcüğünü duyunca bir tanımı her zaman anımsarım: Sular yükselince, balıklar karıncaları yer ... Sular çekilince de karıncalar balıkları yer ... Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir... Çünkü kimin kimi yiyeceğine "suyun akışı" karar veriyor.

Çocuk şiddete maruz kalır, önce arkadaşları arasında kaba güce dayanan ilişkileri geliştirir. Biraz daha büyüyünce kız arkadaşına karşı kabalaşır, biraz daha büyüyünce bir eş ve baba olarak şiddet uygulayan kişi olarak karşımıza çıkar.

Şiddeti uygulayan her kimse, kendini doğal olarak haklı görüyor. Doğum yapan ebe doğan yeni bebeğe ilk tokadı yapıştırdığında ona göre yaşam olanağı sağlamak içindir diyecek. Ağır toplumsal sorunlar yaratanlara karşı polis şiddet uyguladığında kendine haklı gerekçeler bulabilecektir. Bütün çabalarına rağmen iletişim kuramayan bir baba aciz kaldığında çocuğuna şiddet uygulayarak sorunu bastıracağını düşünebilmekte. Öğretmen, onca çabasına, uyarmasına, anlatmasına rağmen sınıf ortamını bozan öğrenciye karşı fiziksel ya da sözlü şiddet uygulamaya gerekçe bulabilmekte.

Yukarda yazılanlar bilinen gerçekler diyeceğiz.

Nasıl çözeceğiz diye sorar gibisiniz!

Şiddete karşı bütün toplumun düşünmesi ve kafa yorması gerekiyor.

Aksi halde şiddete karşı şiddetle mücadele etmenin mümkün olmadığını anlamış bulunuyoruz. Bu yazının amacı da zaten şiddete karşı ne uygulanacağından ziyade toplumun bunu bir sorun olarak algılayıp algılamadığını sorgulamak.

Erkeğe sorarlar "eşini döver misin", "hak ederse döverim". Kadına sorarlar "eşinin şiddet uygulamasını nasıl buluyorsun", "dayağı hak ediyorsam doğrudur" diye yanıt verir.

Buyurun şiddeti önleyin.

Devleti yönetenlere sorsan şöyle diyebilmekte: Taksim'de şöyle üçünü beşini sallandıracaksın bak bakalım bir daha yapabilecekler mi?

Buyurun şiddeti önleyin.

Ya şiddet sorunumuz var mı sorusunu sormayı unuttuk galiba.

Bu yazıyı okuyan okuyucularımız sizce Türk toplumunun şiddet sorunu var mı? Soracağımız ilk soru bu olmalıdır.

Eğer var diyorsak ikinci soruya geçeceğiz. Yok diyorsak, sorun zaten yoktur.

Eğer şiddet sorunu var diyorsak işimiz başlıyor demektir.

Evde, sokakta, okulda, fabrikada, askerde, dini kurumlarda vb. alanlarda şiddete karşı nasıl örgütleneceğiz?

Kim örgütleyecek?

Buyurun hep beraber kafa yoralım.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.