SON DAKİKA
Hava Durumu

Eğitim şart diyoruz koro halinde

Yazının Giriş Tarihi: 20.01.2014 00:16
Yazının Güncellenme Tarihi: 20.01.2014 00:16

Bu soruları yüzyıllardır sorup yanıt arıyoruz. Herkes kendince bir anlam yüklüyor. Ve öğretmenliği zaman zaman kutsallık düzeyine de çıkarıyoruz.

Öğretmen öğrencisine vermesi gereken bilgiyi verir. Bilgiyi kısa zamanda iyi verirse iyi öğretmen diye algılarız. İşin üzücü tarafı bilgiyi hızlı ve çabuk aktaran öğretmen de kendini iyi öğretmen zanneder.

Oysa öğretmenlik sadece öğrenciye bilgi vermek değildir. Gerekli tüm donanımı (öğrenciye-veliye-kendine karşı) sağlamaktır öğretmenlik.

Anne-baba gelir öğretmeni bulur, çocuğumun durumu nasıl diye sorar. Alacağı yanıt anne-baba için çok önemlidir. Öğretmenin değerlendirmesi olumlu ise anne-baba mutludur. Artık öğretmen iyi gözle görülmeye başlar. Böyle durumlarda çocuk çalışkan görülür. Çocuk çalışkansa anne-baba olmak kolaydır. Öğretmen çok iyi der biter.

Öğretmen çocuk için tembel, konuşkan, saldırgan vb. dediyse anne-baba yandı demektir. Siz olsanız başarılı ya da başarısız çocuğun velisi kendinizi nasıl hissederdiniz?

Şimdi sormak gerekiyor: Mutsuz olan anne ve babanın suçu ve sorumluluğu nedir? Suçlu ve sorumlu tek başına aile midir? Eğitim sistemimiz işin neresindedir? Öğretmenin sorumluluğu ne kadardır? Toplumsal çevre nasıl etkilemektedir?

Ya da başarılı çocuğun annesi-babası gerçekten mutlu mudur. Yoksa öğretmenin kişisel değerlendirmeleri doğru mudur? Sorulması gereken bir dizi soru ve sorunlar ortaya çıkmaktadır.
Bizde eğitimin veli ayağı genelde hep sorunlu olmuştur. Velinin okula karşı sorumluluğu zayıftır. Hele son yıllarda veliye ekonomik yük de binince zayıf olan halka giderek zayıflamıştır. Anne-baba okula genelde ekonomik kaynak sağlanmak istendiğinde çağrılmaktadır. Ve toplantıların büyük bir zamanını da okulun ekonomik sıkıntıları almaktadır.

Öğretmen - veli - okul yönetimi arasındaki güven ilişkisi bir kere zayıflamaya görsün, çorap söküğü gibi çözülmektedir.

Güven zedelenince verilen eğitim hep eksik kalmaktadır. Eğitimin her aşamasında veli bilgilendirilmelidir. Okula başlayan bir öğrenci, sekiz yılın sonunca hangi başarıyı elde ederse hangi okula gideceğini daha birinci sınıftayken veli kesin bilmelidir.

Öğrencinin karşılaştığı her sorun karşısında veli öğretmen okul yönetimi sorun çözme yöntemleri konusunda yeterli düzeyde olmalıdır. Sorun öğretmende, sorun velide, sorun yöneticilerde deyip orta yerde bırakılmamalıdır.

Sorunun tespitinden ziyade sorunun çözüm yollarında yeterlilik gösterilmelidir. Çocuğun eğitiminde veliden ziyade en büyük sorumluluk öğretmen ve eğitim yöneticilerine düşmektedir. Velide eğitim konusunda yeterli bilgi donan sahip olmayabilir.

Hele bizim gibi köyden kente göçün yoğun olduğu ve eğitim düzeyinin çok düşük olduğu düşünülürse veliyi eğitim konusunda bilgilendirmenin ötesinde eğitmek gerekmektedir. Bu sorumluluk örgün ya da yaygın eğitim kurumlarının en önemli görevleri arasında olmalıdır. Sadece okul açılışlarında ya da gönüllü bazı çalışmalarla giderilmesi mümkün değildir. Çok ciddi bir altyapı ve yetişmiş öğretmen ve eğitim yöneticileri gerekmektedir.

Şimdiki öğretmenler ve eğitim yöneticileri bu donanıma sahip midirler? Çok acil sorulması gereken sorulardan birisi budur.

Şu andaki anlayışa göre başarısızlık, döner dolaşır çocuğun başında patlar.

Öğretmenin ölçme yöntemleri nedir? Ölçülmeyen durumlarda değerlendirme neye dayanmaktadır? İyi dediğimiz çocuk hangi alanda iyi biliyor muyuz? Eksik olduğu alan kesim var bunu neden geliştirmeye çalışmıyoruz.

İyi olan çocuk neye göre iyi? Sınıfa göre mi, öğretmen göre mi, genele göre mi? Başarısız dediğimiz öğrenciler neden başarısız? Davranış sorunlarının kaynağı nedir? Kimlerden kaynaklanıyordur? Bu soruları sorsak kaç kişi yanıtlar sizce?

Anne-baba öğretmen ve eğitim yöneticisinin şikâyetlerini dinledikten sonra çocuğa karşı tavrı nasıl olacaktır?Öğrenci birden çalışkan mı olacaktır? Yoksa sorunlar bastırılıp daha ileriki yıllarda daha büyük sorunlar olarak karşımıza mı çıkacaktır.

Aile eğitime bakış açısı çok önemli. Çocuklarımızın bizim geleceğimize ve gelecekten umutla söz edebilmemiz için çocuklarımızı sevgi temelli eğitmeliyiz. Eğitim "Çocuğu tanımak ve sevmekle başlar" ilkesi genel kabul görmelidir.

Öğretmen, aile, çocuk, okul ortamı birbirini destekleyip tamamlamasa eğitimde kalite olmaz. Öğretmenlerimiz eğitimin ön gördüğü şekilde ailelere bilgi verirse ve gerektiğinde anne babayı eğitirse herkes daha mutlu olacaktır.

Öğrenciyi, velinin onurunu kırmadan olabilecek en olumlu konuşmayı yaparak vermek istediğimiz iletiyi vermeliyiz. Eğitimci gözüyle bakarak çocukları tanımalı ve ailelere tanıtmalıyız. Ne yazık ki kendini ifade edemeyen özgüveni olmayan çocuklar her geçen gün artmaktadır.
Okulda yaramazlık yapmayan, sorun çıkarmayan, sakin öğrenciler hep göz ardı edilmiştir. Bence en büyük sorunlardan birisi bu tip öğrencilerdir. Yaratıcılıkları tamamen öldürülmüş insan tipleridir. Eğitimciler ve eğitim ortamı bu duruma mutlaka müdahale etmelidir. Öğrenciler yoğun şekilde ilgi ve istekleri doğrultusunda sosyal faaliyetlere yönlendirilmelidir. Sınav başarısına bağıl bir değerlendirme sistemi oldukça bu sorunu aşmanın mümkün olmadığını hemken belirtelim.

Hem öğrenci velisi hem öğretmen ve eğitim yöneticileri sınava yoğunlaşmışlardır. Zaten güveni ve kişiliği zayıf olan öğrenciler sistem içerisinde bir kenara itilmektedir. Öğretmenler ve eğitim yöneticileri üstün gayretlerine rağmen işbirliği yapmayan veli bulunabilmektedir. Yasal zorunluluk mutlaka yeniden düzenlenmelidir. Veli defalarca okula çağrılmasına rağmen gelmeyen veliler mutlaka bir yasal sorumluluk getirilmelidir.

Öğretmenlerimizin sırtına büyük bir sorumluluk vardır. Ama hizmetiçi eğitim ve ekonomik sorunlarına fazla ilgi göstermeyiz. Zaten kaç ay çıkışıyorlar ki deyip geçeriz...

"Eğitimin yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Hiçbir şey onun etki alanının dışında kalamaz. Kötü ahlakları iyiye çevirebilir; kötü ilkeleri yıkar ve yerine yenilerini koyar; insanları melekler seviyesine çıkarabilir." Mark Twain

Öğretmenin ve eğitimin karşılığı boşa çıkmaz.
Yeter ki, yerinde ve zamanında çocuğa ulaşılsın.
Aynen bambu ağacı gibidir eğitim.
Yıllar sonra birden boy verir.
Yeter ki sen iste ve öğret ve yol göster öğretmenim.
Kendi yolunu keşfetmen gibi...

Ünlü İngiliz siyasetçinin bir sözünü çok sevmişimdir. Eğitimin zorluğunu çok net anlatmıştır.
"Bir ulusu yönetmek, dört çocuğu eğitmekten daha kolaydır." Winston Churchill

Okul yöneticisi neyse okulda odur. Öğretmen neyse sınıfı da odur diyelim. Aile neyse çocukta odur.
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.