SON DAKİKA
Hava Durumu

Anadilde eğitim hakkı üzerine

Yazının Giriş Tarihi: 12.07.2015 03:58
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.07.2015 03:58

Anadil, çocuğun başta annesi olmak üzere, ailesi, soyu, çevresi ve aidet duygusu ile bağlı olduğu toplumun sistemli ve bilinçli bir öğrenim süreci olmadan öğrendiği dildir.

Bu bakımdan anadili, sadece çocuğun anasının konuştuğu dille ifade etmek yeterli değildir. Anadil, kişinin içinde yaşadığı çevre ve kültürle bir bütündür.

Anadilde eğitim hak talebinin istenmesi değil, yasaklanması sorgulanmadıkça Türkiye'nin kanayan yarası olan "Kürt sorunu", "eğitim sorunu", "birlik beraberlik sorunu" adına ne derseniz deyin hiç bir zaman ülkenin gündeminden çıkmayan bir sorun olarak hep karşımızda duracaktır. Karşımızda durmakla kalmayacak sorun sadece Türkiye'nin içinde kalan sorun olmaktan çıkarak uluslararası soruna dönüşecektir.

Bir insanın doğuştan getirdiği doğal bir haktan vazgeçin demek, insan onuruna doğrudan bir saldırıdır. Bir insana, bir topluma sen anadilde eğitim yaparsan bölücü olursun demek, biz size insan olma hakkından doğan hakkını vermiyoruz "başının çaresine bak" demektir.

Dil, bir kültürel mirastır. Herkesin anadilini ve kültürünü sevme ve geliştirme hakkı, devletlerin de bu hakkın kullanılmasını yaşama geçirme sorumluluğu vardır. Anadilde eğitim hakkının engellenmesi insani ve çağdaş değildir. Anadilde eğitim bireyin sadece kendi dilini değil, ikinci, üçüncü dilleri de daha hızlı ve iyi öğrenmesini sağlar, okul başarısını arttırır.

Anadilde Kürtçe eğitim talep edenler Türkiye'nin resmi dili Türkçe olmasın demiyorlar ki. Türkçe resmi dil olarak kalmaya devam edecek. Eğer Kürtçe eğitim bu toplumu bölmez diyorsak (ki diyorlar) resmi dilinde Türkçe olmasına karşı çıkamazlar.

Ama görünen o ki, ne Kürtler eski Kürtler; ne de dünya eski dünyadır...

Bu ülkenin en asli unsuları olan Kürtler de, Türkiye'yi "bu güzel ülkeyi" yaşadığı yeri herkes gibi sevmekteler, bunu herkesin iyi bilmesinde yarar var...

Bin yıldır beraber bu ülkenin ovalarında, vadilerinde ve dağlarında türküler söyleyip beraber yas tuttuk... Artık biz Kürt kardeşlerimizin sorunlarını anlayarak değil anlaşarak çözebilecek düzeye geleceğiz.

Kendisine değer verilen kişi ya da toplumlar da aynı şekilde karşısındakine değer verecektir. "Sen sen değilsin, sen sen olursan bölücü olursun; gel sen sen olmaktan vazgeç" demek insanın doğuştan getirdiği bir haktan vazgeçin demektir.

Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fatma Gök diyor ki; "İnsana konuştuğu dili hiç kimse, hiçbir biçimde yasaklayamaz. Böyle bir şeyin kabul edilmesi de mümkün değil. Edilse dahi bir sonuç elde edilmesi mümkün değil. Nasıl olsa bugün yarın, on ya da elli yıl sonra bu hak alınacak. Ama niye o zamana kadar bu bedeller ödensin ki."

Türkiye'nin demokratikleşme sorunu olan Kürt sorunun da anadilde eğitim hakkının en önemli taleplerden biri olduğunu artık hepimiz anlamak zorundayız. 20 milyonun üzerinde bir nüfusa sahip bir halkın dilini öğrenmesi, kültürünü geliştirmek istemesi kadar doğal bir hak yoktur.

Yüzde 13'ün oyunu alan ve Meclis'e 80 vekil gönderenlerin varlığını tanımayanlar kendi varlıklarını da bir şekilde yok sayıyorlar.

Efendin onlar terörist ya da teröristlerin savunucuları demek bir halka toptan terörist demektir. Dünyanın hangi ülkesinde 6 milyon terörist var?

Atalarımız ne diyor; "dilsiz el sakattır". Koro halinde Kürtler bizim kardeşimizdir diyoruz... Ama iş miras üzerinde hak etmeye gelince "sen üveysin" demeye başlıyoruz. Yani ellerinin hep sakat kalmasını istiyoruz.

Türkiye'de çocukların anadillerine egemen olamayınca diğer derslerde de sıkıntı yaşadığı görülmektedir. Bu da doğal bir sonuçtur. Çünkü ana dili dersi hem ana ders hem de diğer dersler için bir araç derstir.

Hep denir, "dil bir insanın anavatanıdır". Eğer siz bir insanın anadilde eğitim yapma hakkını elinden alıyorsanız onu kendi anavatanından kovuyorsunuz demektir. Çünkü anadil yüreğin kapısı beynin anahtarıdır...

Öğrenciler okulda başka bir dilde eğitim alıyorlarsa anadillerini konuştukları için fiziksel olarak cezalandırılmasalar da, kendilerine eğer öğretmen ve toplum tarafından kabul görmek istiyorlarsa kendi dil ve kültürlerinden vazgeçmeleri iletisi güçlü bir şekilde gönderilmektedir.

Ne yazık ki, bu durumun çocuklar ve aileleri üzerinde vahim sonuçları vardır. Çocukların doğru düzgün eğitim alma hakları ihlal edilmekte ve çocukların ana/babaları ile aralarındaki iletişimin altı oyulmaktadır.

Bilinçli ya da bilinçsiz bir şekilde çocukların diline zarar verdiğimizde ve onların ana/babaları, büyükanne ve büyükbabalarıyla iletişimini kopardığımızda, eğitimin özüne ve doğal eğitim hakkına ters düşmekteyiz.

Son 35 yılda yapılan 150'den fazla araştırma sonucu Alman filozof Goethe'nin bir zamanlar söylediğini güçlü bir şekilde destekliyor: "Yalnızca bir dil bilen insan o dili gerçekten bilmemektedir."

Araştırmalar çift dilli çocukların bilgiyi iki farklı dilde işlemelerinden dolayı düşünme becerilerinde de daha esnek olduklarını göstermektedir.

Bütün yurttaşlarımızın kendi anadilerini öğrenlerinden asla korkmamalıyız. Çift dillilik hem birey açısından hem de toplum açısından büyük bir zenginliktir.

Son olarak şu sonuca varmak en sağlıklı bir durum ortaya çıkaracaktır diyorum:

"Eğitimcilerin ve politikacıların önündeki zorluk ulusal kimliği tüm yurttaşların haklarının saygı göreceği ve ulusun kültürel, dilsel ve ekonomik kaynaklarının en verimli düzeye çıkarılacağı şekilde yeniden düzenlemektir. Çocukların anadillerini konuşmalarına engel olarak bir ülkenin dilsel kaynaklarını israf etmek en basitinden o ülkenin çıkarları için hiç akıllıca olmayan bir davranıştır; üstelik çocuğun haklarının ihlal edilmesi anlamına gelmektedir."

@yazicimuhsin

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.