SON DAKİKA
Hava Durumu

Amacını aşan sorular

Yazının Giriş Tarihi: 08.01.2014 08:41
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.01.2014 08:41

Özel elçi soluğu hocasının yanında alıyor. Hoş beş hal hatır sormalardan sonra devletin özel temsilcisi olarak geldiğini tebliğ ediyor. Özel elçi, özel mektubu aldıktan hemen sonra Türkiye'ye uçuyor. Türkiye Cumhuriyeti'nin özel elçisi mektubu sayın Cumhurbaşkanına sunuyor.

O mektuptan bir şekilde sayın Başbakan da haberdar ediliyor ve okuması sağlanıyor...

Özel elçi konusunda Ahmet Hakan Hürriyet'teki köşesinde aynen şöyle yazıyor:

Anayasanın 104. Maddesi'nde şöyle deniyor:

"Cumhurbaşkanı, devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetir."

Cumhurbaşkanı Gül'ün "Cemaat" ile "Hükümet"in uyumlu çalışmasını temin etmek için attığı adımlara, yani Fehmi Koru'yu Pensilvanya'ya elçi olarak göndermesine, Fethullah Gülen'e:

"Bitirin bu kavgayı" demesine, mektup teatisine de bulunmasına bakarak...

Gayet rahat bir şekilde şu hükmü verebiliriz:

Cumhurbaşkanı Gül, "Cemaat"i bir "devlet organı" olarak görüyor...

İşin daha da tuhafı şu:

Aynı Cumhurbaşkanının, "yürütme" ile "yargı"nın düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmek amacıyla somut bir gayret göstermemesine bakarak da...

Şu hüküm verebiliriz:

Cumhurbaşkanı, "yargı"yı bir "devlet organı" olarak görmüyor...

Bir devlet başkanı düşünün "oluşan devlet krizi"ni aşmak yerine oluşan cemaat krizini aşmanın peşine düşmüş...

Gazeteci Ahmet Hakan'ın sorduğu soruya bizde birkaç soru ekleyelim...

Fehmi Koru hangi yetki ve sorumlulukla görevlendirildi?

Çağdaş, demokratik bir devlet düzeni içerisinde böyle bir görevlendirme yapılabilir mi?

Bir cemaat liderinin devlet içerisindeki bazı soruşturmalardan, polis görevlilerinden, savcıların atanması ile ilgili ne gibi işi olabilir?

Sayın Başbakanımız, günün üç öğünü "millet egemenliğinden" söz ediyor.

Çok yalın net bir soru sormak isterdim:

"Siz 11 yıldır bu egemenliğinizi kiminle ne düzeyde paylaştınız?"

Özel elçi olayı Türkiye Cumhuriyeti tarihine bir dipnot olarak geçti...

Devletin erklerini halk adına temsil eden yöneticiler bu haklarını dördüncü bir kuvvet olarak gördükleri cemaat ile paylaştıklarını itiraf etmiş oldular...

Devlet, devlet olma özelliğini galiba yitirmeye başladı...

Hukuk devleti" olma hayali taşırken "kanun devleti" olma özelliğini de yitirmeye başladık...

Soldan gelip cemaate ve zaman zaman siyasal iktidara destek çıkan Murat Belge bile paniklemeye başladı...

Siyasal iktidara ve cemaate akıl vermeye çalışıyor: "Aman haaa, akıllı olun; yoksa 1960'lı yıllara döneriz..."

"Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete" demeye çalışıyor.

Dinleyen olur mu? Şimdilik bilemiyoruz...

Bir zamanların ünlü ve muktedir savcısı vardı...

O kadar ünlenmişti ki, sayın Başbakan kendisine ait makam aracını O'na tahsis etmişti...

Şimdi ise o muktedir savcımızın meşhur tatil hikayelerini dinlemeye başladık...

Sahi ya o makam aracına ne oldu?

Bir yurttaş olarak haddimizi aşan çok mu soru sorduk acaba...?
 

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.