SON DAKİKA
Hava Durumu

Mutlu olmak varken...

Yazının Giriş Tarihi: 18.04.2014 00:40
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.04.2014 00:40

Şimdilerde "mutlu olmak" yanıtını çok sık duyuyorum. "Bilmem, yaşıyorum işte" diyenler de var. Halen "üretmek" diye yanıt verenler de.

Mutlu olmak. Peki, ama nasıl?

Kapitalist sistemlerde mutluluk, anamalcı düzenle doğrudan ilişkili gibi görünüyor. Satın alabildiğin kadar mutlusun diyor sistem.

Örneğin bugün artık gençler arasındaki iletişim ağırlıklı olarak sanal ortamda sosyal medya yoluyla kuruluyor. Sanal ortamda var olabilmenin araçları ise temel bir gereksinim.

Akıllı telefonu ve/veya tableti olmayan bir gencin kendini bugünlerde mutlu hissetmesi ne kadar mümkün?

Akşam eve dönerken ekmek ve süt götürebilmek telaşında olan ana/babalar artık çocuklarına kontör yükleyebilmenin peşinde.

Orta sınıf bile ekmeğin fiyatından daha önce, hesaplı kampanyalardan haberdar.

İnsancıl değerler yerini önce kullanım değerine, hemen ardından değişim değerine bırakıyor.

Aynı nehirde birkaç kez yıkanılabileceğini sanıyor bazı insanlar. Ne idüğü belirsiz kitaplar yüz bin satarken, edebiyat duayenlerinin yapıtları birkaç bin bile satmıyor.

Satın alabilmenin dayanılmaz cazibesi, pek çok kişiyi teslim almış durumda. Üstelik bu cazibeye teslim olmak için ille de varsıl olmaya bile gerek yok; artık çağımızda yalnızca paran kadar değil, aynı zamanda borçlanabildiğin kadar da mutebersin! Elbette geri ödeyebilmek koşuluyla...

Toplumun büyük bir bölümü tüketici, araba ya da ev kredilerini ödeyebilmek uğruna önümüzdeki birkaç yıllık, hatta bir dekadlık gelirini ipotek altına almış durumda.

Satın alabildiğin kadar mutlusun diyor sistem. Sahip olamadıkça, geride kaldıkça elde var hüzün.

Diplomalı işsizler kol geziyor sokaklarda. Daha çok diplomalı işsiz gezsin diye sokaklarda hızlıca adı üniversite olan yüksek liseler kuruluyor küçük, büyük bütün kentlerde.

Yüksek liselerde okuyabilsin diye çocukları, ana/babalar habire borçlanıyor. Yüksek liselerden mezun olan ve adına diploma olan belgeleri alan gençler hızla diplomalı işsizler ordusuna katılıyor.

Yetkinlik zorunlu değil kapitalizmde, daha fazla para kazandırması yetiyor. "Ne olduğun değil, kendini nasıl pazarladığın önemli" diye slogan bile var.

Bu yüzden yalnızca yüksek lise diplomaları değil, gerçek üniversite diplomaları da her zaman para etmiyor.

Mesleğini yapıyor diye işinden olurken gerçek gazeteciler, kıymetleri kendinden menkul bir takım insanlar sözüm ona köşe yazıyor.

Para değer, paraya erişmek ise oyunun kurallarını bilmek ve uygulamaktan geçiyor.

Örneğin imara açılacak bir araziyi önceden kapatmak ve buradan yüksek bir gelir elde etmek üniversitede öğrenilemiyor.

Yeşil alanları imara açarak ya da inşaat yapılabilecek alanı artırarak rant yaratmak ve elbette bu ranttan kendine pay kapmak üniversitede öğrenilemiyor.

Başarının sahip olmakla eşdeğer tutulmaya çalışıldığı, mutluluğun homo sapiens tarafından yaşanan hazza indirgendiği bir hayat dayatılıyor.

Bu dayatmaya ses çıkarmayanların içine düştüğü trajikomik durum, yaşamın anlamı nedir sorusuna verilen yanıtı bir kez daha gözden geçirmeyi zorunlu kılıyor.

twitter.com/KAYIHANPALA

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.