Amaç belli…
Dikensiz gül bahçesi yaratmak...
Onun için;
Yandaş olmayan gazeteler yayın kuruluşları ciddi bir baskı altında…
Korku, sindirme, ötekileştirme, değersizleştirme…
Ne yazık ki yönetim biçimi oldu...
Sopa, maşa ne varsa kullanılıyor.
Başımızda "Demokles’in kılıcı" durmadan sallanıyor.
Bu koşullarda yazmak daha da elzem hale geliyor.
Toplumu dinamik tutmak…
Düşünceyi tutsak etmemek için…
Halk TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş’ın tutuklanması üzerine tepkisini dile getiren Halk TV yönetim Kurulu Başkanı Cafer Mahiroğlu’nun şu sözleri hala kulağımda;
“Suat Toktaş gazetecilik yaptığı için tutuklandı. Serbest bırakılıncaya kadar Silivri’de bir çadır kuracağız ve ben de o çadırda nöbet tutacağım”.
Aydınlanma Devrimiyle bağımsız ve özgür yurttaş bilincini geliştirmeyi amaçlayan Cumhuriyetin ikinci yüzyılında tehlike çanları çalıyor.
Selamsız, sabahsız, davetsiz, habersiz şafak vakti kapıdan alma dönemine d-evrildik.
Yine öncekilere ek olarak bir gazeteci daha tutuklandı.
Dört gazeteci daha adli kontrol ve yurt dışına çıkış yasağı koşuluyla serbest bırakıldı.
Öyle günlere evrildik ki…
Sapla saman yandaşla candaş, sözde muhalifle özde eyyamcı birbirine karıştı.
Muhalif olarak tanıdığımız Fatih Portakal, abuk sabuk cümleler kurarak Barış Pehlivan üzerinden gazetecilik dersi vermeye kalkıyor…
Neyseki meslektaşlarımız İsmail Küçükkaya ve Şule Aydın kendisine haddini bildiriyorlar ve özetle;
“Portakal sen orda kal “diyorlar.
Yetmiyor Portakal’ın ardından gazetecilik faaliyeti ile kimsenin gözaltına alınmadığını vurgulayan Adalet Bakanı;
“Ülkemizde basın hürdür, düşünce ve ifade hürriyeti alabildiğine geniştir. Gazeteciler de dokunulmaz değildir. Suç işlendiğinde savcılık devreye girer” diyerek basına ayar veriyor.
Eğer basın hür-riyet ve türdeşlerinden ibaret ise bakan haklı.
Değilse bir araba, bir belge, çok sayıda polis ile konut,gazete ya da televizyonun kapısına dayanma…
Trajikomik…
Basın hür ama muhalif gazeteciler evlerinde cezaevlerinde tutsak.
Daha da ilginci meğerse gazetecilik faaliyetinden ötürü yapılmamış gözaltılar.
Aklımızla dalga geçiyorlar diyeceğim ama akıl da almıyor ki bu söylemleri…
Barış Pehlivan, Seda Selek, Suat Toktaş, Kürşad Oğuz, Serhan Asker‘in gazetecilik faaliyetinden değilse neden alındığını söylemelidir bakan bey.
Ki biz de bilelim suç kategorilerini…