“Dünyada iktidarı şarlatanlara, hırsızlara, şaklabanlara teslim eden ülkelerin akıbetlerini görüyorsunuz. Hepsi de, hem geçmişin birikimlerinden oldular, hem geleceklerini belirsizliğe sürüklediler, hem de çok ağır bedeller ödeyip acılar çektiler. Açık konuşmak gerekirse bu, küresel bir projedir.”
Hepimizin tartışmasız katıldığı bu sözler Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ait…
Haksız mı?
Cumhuriyet Gazetesi’nin haberine göre de Türkiye’nin ABD Büyükelçisi ağzındaki baklayı çıkararak RTE’nin sözlerini adeta teyit etti:
“Güçlü ulus devletler İsrail için bir tehdittir.”
23 yılın sonunda;
Çığlıklar arş-ı alaya yükseliyor…
Adalet arayan,
Can ve mal güvenliği olmayan,
Aş bulamayan,
Hakkı yenen,
Evladını teröre kurban veren,
Canını şiddet bataklığına gömen,
Sorusu çalınan,
Geleceği yok edilen,
Seçme hakkı gaspedilen,
İradesi yok sayılan,
Yazısı yayınlanmayan,
Ekranı karartılan,
Özgürlüğü elinden alınan,
Çalışacak iş bulamayan,
Asgari ücretle çalıştığı işinden kovulan,
Çarkları dönmeyen,
Bacası tütmeyen,
Kanla irfanla kurulan Cumhuriyetine kastedilen,
Haber alma özgürlüğü engellenen yurttaş çığlık çığlığa…
Sosyal platformlarda,
Yandaş olmayan ulusal ve yerel gazetelerde,
Görsel medyada,
Haber sitelerinde can hıraş bağırıyor.
Ne ki duyan yok.
Gazeteci arkadaşım Özcan Yazıcı’nın deyimiyle bir kişinin kaderi hepimizin kederine dönüşmüş durumda…
Bu duruma gelinmesinin kökleri derin…
Hani o çok öne çıkarılan, yedi düvele hükmeden Osmanlı Hanedanı var ya…
Oraya dayanıyor…
Açık ve net.
Katl-i vacip, Kanlı vebal gibi yaptırımlarla konuşan, düşünen, araştıran, icat çıkaranlar susturulmuş.
Yöntem Cumhuriyet döneminde de sürdürülmüş.
12 Mart, 12 Eylül…
Taramış, budamış, asmış, kesmiş...
Demem o ki bugün yaşadıklarımız tasarlanmış, planlanmış, uygulanmış projenin sonuçları...
Ancak kim ne derse desin,
Neyi tasarlarsa tasarlasın…
Amacına ula-şa-ma-ya-cak…
Çünkü biz;
“Türküm, doğruyum, çalışkanım!
Yasam; küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm; yükselmek, ileri gitmektir.
Ey büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!” diye ant içtik.