Su hayattır…
Su en aziz varlıktır…
Suya dair deyişleri içselleştirmek yerine duvar yazısı olarak gördüğümüz için bugün yokluğunu çekiyoruz.
Lafı evelemeye gevelemeye gerek yok.
Son 2004-2024 yılları arasında tam 20 yıl süreyle Bursa’yı yöneten yerel iktidar kenti ve kentliyi susuzlukla baş başa bırakmıştır.
Elbette ki iklim değişiklikleri etken…
Elbette ki hoyratça su kullanımı etken…
Ancak planlama yapmayıp, bilimsel verileri dikkate almayınca,
DSİ ve BUSKİ’nin işbirliği ve eşgüdümüyle yatırımlar yapmayınca,
‘Kuraklık kapıda, önlem alın’ çağrılarına kulak asmayınca,
Bursa’nın geleceğini umursamayıp, projeleri kâğıt üzerinde bırakıp uygulamaya geçirmeyince,
Suya erişmeye dönük atılan adımları iş bilmezlik yüzünden boşa düşürünce,
Üstüne üstlük BUSKİ’yi altından kalkamayacağı finansal yüklerin altına sokunca hava tahmin raporundan alınan tüyoyla “yağdır Mevla’m su ”diye yağmur duasına çıkmak sorunu çözmüyor.
Ahbap çavuşları kayırma ve günü kurtarma anlayışıyla sığ politikalar güdülünce sonuç susuzluğa dair çalan tehlike çanları…
Rezerv miktarı, topoğrafik ve meteorolojik söylemler önemlidir ancak su tüketicisinin ve toprağın derdine kısa vadeli çözüm değildir.
Haftada üç gün sular kesiliyor mu?
İşten eve gelen çalışan kadın mağdur oluyor mu?
Akşama dek tornanın başında ter akıtan emekçi yorgun argın eve geldiğinde duşun altına girebiliyor mu?
Mesele budur.
Bugün yapılması gereken iktidar, muhalefet, yurttaş topyekûn çözüme odaklanmaktır.
Son 52 yılın en büyük kuraklığı yaşandığı için baraj doluluk oranları ciddi biçimde düşmüşken,
Yasal ve vicdani sorumluluğu ve de sosyal belediyecilik gereği Bursa Büyükşehir Belediyesi ve BUSKİ, kent halkını susuz bırakmamak için akılla, planla ve alınan yerinde önlemlerle hareket ediyorsa,
Bursa Büyükşehir Belediyesi 52 yeni kuyu açıyorsa,
Kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi için Doğancı Barajı’nın önünde basınla buluşup bilimsel verileri de dikkate alarak geleceğe projeksiyon yapıyor ve alınacak önlemlere dair açıklamalarda bulunuyorsa,
Geçmişte olduğu gibi ucuz siyaset yapmak yerine hataları belgeleriyle ortaya koyuyorsa,
Şehrin emini Mustafa Bozbey,
"Bu mesele siyaset değil, hayat meselesidir. Bu mesele, çocuklarımızın geleceği meselesidir. Bu mesele, memleket meselesidir. Bugün biz sadece krizi yönetmiyoruz. Aynı zamanda geleceğin su kültürünü de inşa ediyoruz. Çünkü meselenin bütün dünyayı etkileyen büyük bir kuraklık krizi olduğunu biliyoruz. Bunun için de önceki dönemin aksine ihmal ve vurdumduymazlığın yerine, sorumluluk ve görev bilincini koyuyoruz. Suyu aziz gören, her damlasını emanet bilen bir anlayışla, su kaynaklarımızı koruyacak ve güçlendirecek önemli adımları hayata geçiriyoruz. Bu dönemde, tüm konut projelerinde gri su kullanım sistemlerini zorunlu hale getireceğiz" diyorsa,
20 yıl süreyle iktidarı elinde bulunduran ve 2024 seçimlerinde yapmadıklarının karşılığı olarak muhalefete düşen siyasal partinin sosyal medya üzerinden trolvari bir davranışla açıklamalar yapması halkın sağlığı ve toprağın verimliliğini düşünmek yerine suçluluğun telaşıyla hareket etmenin dışavurumudur.
2002 yılında tamamlanan Çınarcık Barajı’ndaki suyun bugüne dek Bursa’ya taşınamaması idari bir sorumsuzluk ve vurdumduymazlık değilse nedir?
Yerel muhalefetin yanıtlaması gereken asıl soru budur…